31 Aralık 2018 Pazartesi

İnsana verilen ilk ceza…

Ki, o ceza dünyada değil cennet sathında verilmiş ve insanoğlunun akıbeti için öyle bir uyarı olmuştur ki, asiliğin müeyyidesel bir belası kılınmıştır.  

İlk insanlar Âdem ve Havva’nın cennetten kovulmalarına neden olan yasak ağacın meyvesini yediklerinden olmuş; dünyaya indirilmelerinden önce çıplak bırakılmalarıyla ilk ceza kesilmiş oldu.

Günümüz düşünce düzeyinde modernlik ve özgürlük ölçüsü olan çıplaklığın nasıl bedbaht bir suç olduğu dünyaya bırakılmayıp cennette verilen cezayla kanıtlıdır. Şeytanın Hz. Âdem ve Havva’nın akıllarını karıştırmış olmasının aynısı bugünde sürmekte; şeytanın vaat ettiği “ebedilik ağacını ve sonu gelmez bir saltanatını gösteriyim mi” yalanı misali çağdaşlıkla insanlar çıplaklaştırılmaktadırlar.

O yasak ağacın meyvesini yemeleri akabinde dünyaya kovulmadan önce Âdem ve Havva’nın üstündeki örtülerinin çıkarılarak mahrem yerlerinin ortaya çıkması ve üstlerini örtebilmek için cennet yapraklarıyla kapatmaya çalışmaları çıplaklığın fevkalade harami önemine bir vurgudur.  

Yaratıcı Allah’a isyan esası olan çıplaklılığı çağdaşlıkla manipüle ederek ilericilik olarak dayatan insan maskeli şeytanlar, ancak insana mahsus örtüyü gericilik ve çağdışılık olarak sunmuşlardır.

Her ne kadar insanın doğuştan gelen fıtri arzularının hiç birisi inkâr edilemez ise de, yaratıcının koyduğu kurallar doğrultusunda meşru yoldan gözetilmesi ve tatbiki kayıtsız-şartsız bir yükümlülüktür. Bu sebeple İslam’ın insanlar adına yaptığı ilk değişiklik, medeniyetin ifadesi olarak çıplakları örtmektir. Zaten insanoğluna verilmiş cennetteki ilk cezada çıplaklık üzerine değil mi?

Çağdaşlığın bir terakkisi olarak kabul edilip, örtünmeyi gericilik, ilkellik, cehalet ve iticilik olarak görülmesinin aksine örtünme, medenileşmenin bir sembolüdür. Çünkü yaratıcı Allah’tan başkası daha çok medeni olamaz; yarattığı insanın ruhsal ve bedensel namusunu bilemez!
Aslında insanın doğuştan getirdiği saf ve temiz duyguları; gerek ruhi ve gerekse bedeni ayıpların açığa çıkmasını istemez, utanır hatta tiksinir. Çıplaklığı güzellik olarak değerlendirmek doğrudan doğruya tabii zevk duygusunun sönmesinin bir ifadesidir.
Hz. Âdem ve Hz. Havva’nın yasak ağaçtan yemeleri bir suç; çıplak kalmaları o suçun bir cezası, cennetten kovulup dünyaya gönderilmeleri insanoğlunun bir akıbetidir!
Daha fazla detaya girmeyecek; inat ve ısrarla inkârda ve şüphede bulunarak şeytan misali bahane uyduranlara ALLAH yeter!
“Andolsun biz, daha önce de Âdem'e ahit (emir ve vahiy) vermiştik. Ne var ki o, (ahdi) unuttu. Onda azim de bulmadık.” Ta-Ha 115

“Bir zaman biz meleklere: Âdem’e secde edin! demiştik. Onlar hemen secde ettiler; yalnız İblis hariç. O, diretti. Ta-Ha 116
  
Bunun üzerine: Ey Âdem! dedik, bu, hem senin için hem de eşin için büyük bir düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın; sonra yorulur, sıkıntı çekersin!” Ta-Ha 117

Şimdi burada senin için ne acıkmak vardır, ne de çıplak kalmak.” Ta-Ha 118

Yine burada sen, susuzluk çekmeyecek, sıcaktan da bunalmayacaksın.” Ta-Ha 119

Derken şeytan onun aklını karıştırıp «Ey Âdem! dedi, sana ebedîlik ağacını ve sonu gelmez bir saltanatı göstereyim mi?» “ Ta-Ha 120


Nihayet ondan yediler. Bunun üzerine kendilerine ayıp yerleri göründü. Üstlerini cennet yaprağı ile örtmeye çalıştılar. (Bu suretle) Âdem Rabbine âsi olup yolunu şaşırdı.” Ta-Ha 121

Hiç yorum yok: