19 Aralık 2018 Çarşamba

Hayvanların en kötüsü…

Düşünmeyen sağırlar ve dilsizlerdir.

Peki, kimdir o sağır ve dilsiz hayvanlar?

Hayvanlar âlemi önyargısız irdelendiğinde, insan âlemiyle olan farklılığının sadece düşünce, akıl, kavrama ya da idrak olduğu anlaşılabilecek kadar alenidir. Akıl, her ne kadar insanı hayvandan üstün kılan bir muhakeme gücü ise de, yaratıcısına karşı olan yükümlülüğün ifası açısından fıtratsal hayvan gibi, hatta daha da aşağı olunabilmektedir.

Biri insan, diğerinin de hayvan olması dışında ikisi de ümmet ve kul ise, örtünün altında ne olduğu idrak edilebilindiğinde gerçeğin üstünün örtülü ve erişilmez olmadığı anlaşılabilecektir.

İnsan ile hayvan ya da yaşam ile ölüm arasında iddia edildiği gibi bir giz yoktur. Ancak yalan içinde bocalayanların karşılaştıkları soru vardır ki, o sorununda yanıtı yaşadığı ya da yaşam sonrasındaki gerçekliktedir. Dolayısıyla ruh gerçeği inkâr edildiğinden hayvanlar için olmayan soru, düşünmeyen hayvan olan insan için hep sorun olmuştur. 

Oysa yaşanılan tecrübe ve sahip olunan kanıtlar gerçeğin tartışılmaz delilleridir ama insan elindeki ışıkları görememektedir.

Altyapısı yani çekirdeği yaratıcı nezdinde son derece iptidai olan insanın bir meniden nasıl biçim alarak güçlenmek suretiyle dayanıklı bir hale getirildiği ruhuyla orantılıdır. Dolayısıyla hayvanlarında aynı evrelerden geçip binlerce cinse ayrılarak çeşitli görev ve sorumluluklar paylaştırılması ve aynı düzen içinde bölüştürülmesi açık bir ispattır.

İnsan ve hayvan âlemi incelendiğinde, temelde zaruri olan ihtiyaçları farklılık ihtiva etse de özde paraleldir. Ancak işlev, görev, amaç, arzu ve hedeflerin değişik olması insanı halifeliğe yükseltip üstün kılan bir özelliktir.

İnsan, dokunamadığı ve göremediği bilinmeyenleri ilginç bulup merakta sınır tanımayarak, açığa çıkarabilmek adına haklarında senaryolar çizmiş, yazılar uydurmuş, masallar yazmış, efsaneler üretmiş, yapaycılığa soyunmuş ya da inkârda çare kılmıştır.

Evrenin nasıl yaratıldığı, insan ve hayvanların neye göre hayatlarını şekillendirdiği ilgi uyandırmış; soruların ardı arkası kesilmemiş; çözümler üretilmeye çalışılmış; hayaller arşa çıkmış, farklılıkların giderilmesine uğraşılmış; fıtratların değiştirilmesine kalkışılmış; kader yazılmaya cüret edilmiş; faniliği ebedilik sanmış; hayvana özenmiş; yaratıcı Allah’ın tahtına göz dikmiş…

 "Duvarları yerden tavana kadar farklı dillerde yazılmış kitaplarla dolu dev bir kütüphaneye girmiş küçük bir çocuk gibiyiz. Bir çocuk o kitapların biri tarafından yazılmış olması gerektiğini bilir. Kimin tarafından ve nasıl yazıldıklarını bilmez. Dillerini anlamaz. Çocuk yalnızca kitapların dizilişinde gizemli bir düzen olduğundan şüphelenir ama bunun da ne olduğunu bilmez." A. Einstein

Görünüşleri insan ancak fıtratları hayvan hatta daha da gafil olan bu mahlûklar, kibirlenip yaratıcıları Allah’a sadakatle boyun eğmek yerine başkaldırmalarından aşağılık maymunlara dönüştürülmüşlerdir. Bu sebeple maymun tarafından evirildiklerini iddia etmektedirler.

İyilik çağrısına kulak vermeyen bu hayvanların durumu, tıpkı çobanın bağırıp çağırmasını işiten sürülerin durumu gibidir. Onlar sağırlar, dilsizler ve körler olup, insanlar gibi düşünerek muhakeme edememektedirler. Bu yüzden hilkatteki eşlerini rabmişçesine izlerler.  

Sapıklıklarından ötürü sürekli boş kuruntularla cebelleşmekte ve her sesi aleyhlerine sanmakta olup, yoldan çıkmış olmalarının bedelini sadece kendilerine değil, seküler-laiklik ve demokrasi adına toplumlara da ödetirler. 

Yaratıcılarının helal kıldığını haram, haram saydığını helal edinerek alenice böbürlenebilmelerinin herhangi bir mantığı olmaması, idrak edebilen insan değil hayvandan da aşağı olduklarını kanıtlamaktadır. Kendilerini yaratıp düzenlerini kuran yaratıcısına karşı gelebilenin “insan aklı” taşıyabilmesi mümkün değildir.

Bu sebeple vahşi hayvanları özgürlük gerekçesiyle kafeslerinden çıkarıp salıvermek nasıl ürkütücü bir tehdit ise, insan kisvesindeki düşünmeyen hayvanları da başıboş bırakmak, çok daha korkunç bir süreci doğurmaktadır.
        
Nefis sahiplerinin yaratıcının hükmettiği adaletin mukim kılınabilmesi adına işbirliği ve mücadeleden yana tavır almak yerine, galebe çalan benliklerinin peşinde koşmak suretiyle çıkara odaklanmaları, insaniyetin yok edilip hayvanlaşmanın meşrulaşmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla nefsi üstün tutan bir düşüncenin hilkatteki eşleri hakkında iyi niyet taşıyabilmesi ve adil davranabilmesi mümkün değildir.

İnsan olmayanı zorla insan statüsünde değerlendirerek merhamet güden anlayışların hakkı ve adaleti egemen kılabilmesi söz konusu olamaz.

Düşünmeyen sağır ve dilsizler, insan biçimine girmiş öyle hayvanlardır ki, vahşi hayvanlardan daha beter olup kimi hayvanların evcilleşmeleri gibi onların ehlileşebilmeleri imkânsızdır.

Hz. Nuh’un iman etmiş insanları gemiye alması yanında hayvanları da beraberinde gemiye bindirmesi muhakeme edilebilindiğinde, hayvan ile düşünmeyen hayvan gizemi idrak edinilebilinecektir.  

Allah katında hayvanların en kötüsü, düşünmeyen sağırlar ve dilsizlerdir.“ Enfal 22

“Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten (söz) dinleyeceğini yahut düşüneceğini mi sanıyorsun? Hayır, onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar yolca daha da sapıktırlar.” Furkan 44

“Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.“ A’raf 149

“Yeryüzünde yürüyen hayvanlar ve (gökyüzünde) iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa hepsi ancak sizin gibi topluluklardır. Biz o kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Nihayet (hepsi) toplanıp Rablerinin huzuruna getirilecekler.” En’am 38 


“Nice canlı var ki, rızkını (yanında) taşımıyor. Onlara da size de rızık veren Allah'tır. O, her şeyi işitir ve bilir.” Ankebut 60  

Hiç yorum yok: