18 Şubat 2018 Pazar

Orospuluk kullukla orantılıdır!

Her ne kadar argo, kaba, ayıp veya çirkin bir sözcük olduğu ve onuru alçalttığı gerekçesiyle kullanılmaktan kaçınılsa da seküler-laik dünyanın orospuluğu aşikârdır. 

Erkeklerle nikâhsız olarak cinsel ilişkide bulunan kadınlara atfedilen orospuluk öyle manipüle edilmiş ki, sadece bir kısım kadınlara isnat edilerek insani ahlaksızlık meşrulaştırılmıştır.

Kadınlarla nikâhsız olarak cinsel ilişkide bulunan erkeklere çapkın ya da zampara olarak bakan bir düşünce düzeyinde hükmedenin kendi olduğunu sanan nefis, Darwin’in teorisindeki Doğal Seleksiyon anlayışı doğrultusunda güçlü olan erkeklerin zayıf olan kadınları nasıl ezdiğini ortaya koymaktadır.  Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” anlayışı, 19.yy’ın acımasız kapitalizminin sloganına da yansımıştır.

“Çevresiyle uyumsuzluğa düşenler elenir, uyum kuranlar çoğalır. Doğal seleksiyon evrimin itici gücü, ilerlemenin dayandığı düzenektir.” C. Darwin

Kaynağını yaratıcı Allah’tan almayan nefsi her düşünce ve fiiliyat şeytanlıktır; orospuluktur. Bunu yalnızca nikâhsız bir cinsellik, hele de kadınlarla bağdaştırmak öyle hileli bir yönlendirmedir ki, apaçık bir kalleşliktir.

Allah adı anılmaksızın kesilen bir hayvan etini yemek dahi çok büyük günah yani haram iken; Allah adına yapılmayan bir nikâhın helal sayılabilmesi asla mümkün değildir. Dolayısıyla seküler-laik bir resmiyette meşru addedilen nikâh, aslında gayrimeşruluk yani orospuluktur.

Orospuluğun nikâhsız bir yaşamla sınırlı olmadığı ve hayatın her zerresinde mevzubahislik taşıdığı harami hükmüyle alenidir.

Allah’ın indirdiği vahiyle yani ayetlerle hükmedilmemesi apaçık bir orospuluktur. Yaratıcı Allah’ın düzenini reddedip nefsi düzenler kuran insanlar fevkalade kalleştirler ama yaratıcılarına karşı yaptıkları kalleşliğe değil nefislerine yapılan kalleşliği önemsemelerinden orospunun dibidirler.

Ya seküler-laik hümanist düşünce düzeyindeki kadınların, erkeklerle olması gereken eşitliği savunmalarına ne demeli! 

Nefsin eline bırakılmış yasalar bütününün adaleti sağlayamadığı ve sağlayamayacağı tartışılmaz ise de, şerri hukuk sistemine yani Kur’an’i hükümlere karşı çıkanların orospulukları ruhen tescillidir. Çünkü nefsi tatmin için orospuluk olmazsa olmazdır!

İnsanı beden değil ruh yönetir. Ancak bedeni ahlak ile ruhi ahlakı farklı ele alanlar, her ikisini de asla anlayamadıklarından orospuluk türemiş; böylece orospuların içerisindeki imansızlık ruhu; hırsızların, sapıkların, sokak serserilerinin ve teröristlerin ruhlarından farksız olmayıp, amaçları her zaman nefsi avantajlarını arttırmak ve bunun içinde ellerinden gelen adaletsizlik, ahlaksızlık, isyan ve şirki işlemektedirler. 
   
Bir fahişenin ahlaki yozlaşması ne ise, vahye itaat etmeyenin de yozlaşması odur! Dolayısıyla ruhi orospuluk, bedeni orospuluktan çok daha kötüdür.

Varlık amaçları din ve namus telakkisini ortadan kaldırmak olan ruhi orospular, kendilerini şeytana satmış olmalarından nefisleri öyle iğfal edilmişlerdir ki, düşünce ve davranışlarıyla insan olmadıklarını kanıtlamaktadırlar.

Allah için yaratılmış bir insanın Allah’tan başkası için var olabilmesi mümkün değildir. Şeytanın “ben” demesi nasıl cennetten kovulup ebedi cehenneme atılmasına neden olmuş ise, Allah’a isyan üzerine olan orospular da sömürücü nefsi anlayışlarından ötürü cehennemin dünyadaki simgeleridirler. Dolayısıyla Kur’an’ın esası olan muhkem ayetler son derece açık ve seçik olmasına rağmen; nefis odaklı ekonomik, sosyal, siyasi ve askeri yapılaşmalar ve mücadeleler apaçık kerhaneciliktir.

Şöyle ki, sözde vatanseverler, vatanın bir toprak parçası, bir bitki örtüsü, su kaynağı, havası-denizi ve göllerinden ibaret olmadığını idrak edememiş öyle eçhellerdir ki, vatana ihaneti maddesel yani bedensel varlığa indirgeyerek, vatanı vatan yapıcı diriliği veren ruhunu yok sayarcasına ehemmiyetsizleştiren ruhi orospulardır. Bu sebeple ruhun bedenden ayrılmasıyla ölülük nasıl vaki oluyorsa, onlarda ruha yani dine tecavüz eden vatansever değil vatan hainleridirler.

Orospulaşmış insanoğlu öyle ucuzlamış ki, her cezbedenin ya ardına takılmış ya da talip olunmaktan diz çökmüş. Ama iliğine kadar elinde avucunda ne varsa alıp götürüldüğünü mezara girene kadar anlayamamış. Çünkü ruhu değil bedeni seçmiş.  
“Eğer hak, onların kötü arzu ve isteklerine uysaydı, mutlaka gökler ve yer ile bunlarda bulunanlar bozulur giderdi. Hayır, biz onlara şan ve şereflerini getirdik; fakat onlar kendi şereflerine sırt çevirdiler. Mü’minun 71

“Üzerine Allah'ın adı anılmadan kesilen hayvanlardan yemeyin. Kuşkusuz bu büyük günahtır. Gerçekten şeytanlar dostlarına, sizinle mücadele etmeleri için telkinde bulunurlar. Eğer onlara uyarsanız şüphesiz siz de Allah'a ortak koşanlar olursunuz.” En’am 121 

“Güneşe ve kuşluk vaktindeki aydınlığına, güneşi takip ettiğinde aya, onu açığa çıkarttığında gündüze, onu örttüğünde geceye, gökyüzüne ve onu bina edene, yere ve onu yapıp döşeyene, nefse ve ona birtakım kabiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerini ilham edene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir. Şems 1-10


“Dinlerini bir oyuncak ve bir eğlence edinen ve dünya hayatının aldattığı kimseleri (bir tarafa) bırak! Kazandıkları sebebiyle hiçbir nefsin felakete duçar olmaması için Kur'an ile nasihat et. O nefis için Allah'tan başka ne dost vardır, ne de şefaatçı. O, bütün varını fidye olarak verse, yine de ondan kabul edilmez. Onlar kazandıkları (günahlar) yüzünden helake sürüklenmiş kimselerdir. İnkâr ettiklerinden dolayı onlar için kaynar sudan ibaret bir içecek ve elem verici bir azap vardır.” En’am 70

Hiç yorum yok: