7 Şubat 2018 Çarşamba

Al birini vur ötekine!

Gerek yahudiliğini gerekse masonluğunu ikrar etmiş Adnan Oktar adlı münafığın haçlı-siyonistler adına yürüttüğü misyona karşı çıkan Diyanet İşleri Başkanı Ali Ekber, her ne kadar İslam lehine tumturaklı haklı olsa da, önce iğneyi kendilerine batırdığında o’nun gibi maskelilerin nasıl türediklerini ve cesaretlendiklerini idrak edebileceklerdir.

Göz zinasını İslam adına meşrulaştırabilme manipülasyonlarıyla Müslümanları iğfalde sınır tanımayan Adnan Oktar, sahip olduğu A9 kanalıyla yaptığı tahribata şüphesiz din ve namus telakkisi iman sahiplerinin tepkisiz kalabilmeleri mümkün değildir.

Terörden çok daha derinsi bir tehlike olan fitneleriyle Müslümanları zehirleyen Oktar, kâfirden yetmiş kez daha korkunç bir fecaattir. İslam maskesiyle kendine Mehdi odaklı edindiği din ile amacı aşikâr ise de, şeytan misali nefsi tatmin eden yanları bulunmasından tehlike boyutu kavranamamaktadır.  Dolayısıyla nasıl ki şeytan, kötülüğün elçisi olmasına rağmen nefsin bayraktarı olarak rehber edinilebiliyorsa; Adnan Oktar’da aynıdır.

Unutulmamalıdır ki, nefsi galebe çaldıranlar, tehlikeyi görünmez kılan öyle berbattırlar ki, ‘keşke’ gibi bir dönüşümü geçersiz bırakmaktadırlar.

Ya Diyanet!

Diyanetin laik güdümlü yapısından dolayı İslam’ı temsil etmesi mümkün değildir. Vahyi temel alma yerine, laik odaklı karma bir kültürü Müslüman topluma dayatarak vahyi devletten ve siyasetten koparıp seküler-laik rejimle öyle mutabakat içindedir ki,  neden İslam’ın anlaşılamadığı ve karmaşa yaşandığı ortaya çıkmaktadır. Bu sebeple vahye aykırı dinsel oluşumundan Allah’ın indirdiği hükümlere göre değil beşeri nefsin istekleri doğrultusunda fetvalar üretmekte, ayetleri rejim ve nefisleri memnun edebilecek yorumlarla doğrayarak Allah’ın hak dini İslam’ı; içeriği, bağlayıcılığı, amacı ve hedefi olmayan geleneksel bir kültüre dönüştürmektedir.

Kur’an’ın bir anayasa, düzen kurucu ve Müslümanların itaat etmekle yükümlü olduklarını deklare etmeyen Diyanet, Allah’a olan inanç ve imanı reddedip aklın üstünlüğünü kabul eden laik düşünceye göre düzenlenmiş kanunlara rıza göstermiştir.

Kur’an’ın bir kanun ve laikliğe aykırı olduğunu söyleyen nice görevlisine soruşturma açarak işlerinden men eden Diyanet’in, Adnan Oktar ve misallerinden sözde faklı olsa da özde öyle benzeştirler ki, vahiy karşıtlığında ve haramda yarışabilmektedirler.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Adnan Oktar hakkında, “İnşallahlar, maşallahlar havada uçuşuyor, dini bir takım referanslar ve orada dansöz oynatıyorsun böyle bir şey olabilir mi? Tüylerim diken diken oluyor; tamamen akli dengesi herhalde bozulmuş” ifadelerine karşılık Adnan Oktar’ın yanıtı; "Kerhanelerden, kumarhanelerden, içki fabrikalardan, şans oyunlarından, faizlerden alınan paralarla, vergilerle maaşlarınız ödeniyor. Bir kere bunlar hakkında açıklama yaptınız mı; bunlara sesinizi çıkarttınız mı? Gıkın çıkmıyor hoca efendi!"

Al birini vur öbürüne!

Kabul edilmiş bir yanlışın nasıl zehir saçtığı öyle aleni ki, suçlunun vahye göre mi, yoksa seküler-laik nefse göre mi belirlenmesi gerektiği tartışılan dini hükümler çerçevesinde dahi mümkün olamamaktadır. Dolayısıyla tartışılan İslam ama laik yargısıyla hüküm veren nefis!

Diyanet-Sen adlı sendika; neden Adnan Oktar hakkında suç duyurusunda bulunup da, Diyanet’e karşı bulunmamıştır? Çünkü Diyanet laik devleti; Oktar ise haçlı-siyonizm’i!

Peki, aralarında bir fark var mıdır?

 “Sonra da seni din konusunda bir şeriat (hukuk) sahibi kıldık. Sen ona uy; bilmeyenlerin isteklerine uyma.” Casiye 18


(İnsanlar) kendi aralarında (din ve devlet) işlerinin birliğini bozdular. Hâlbuki hepsi bize döneceklerdir. Enbiya 93

Hiç yorum yok: