28 Şubat 2018 Çarşamba

Dilenme; al!

Çünkü sen bir Müslümansın ve Allah’tan başkasına kendini acındırırcasına bir istekte bulunman küfürdür.

Vahiy dışı batıl tüm düşünce ve güçler öyle şeytanidir ki, hukuk ya da yardım adına ruha tecavüz ederek karanlığa uğratırlar. Bu sebeple Müslüman için yegâne ilke Allah’ın uyarı ve kuralları olup, gayrisine itibar edilmemelidir.

Hak ve adalet ancak Allah’ın vahyettikleriyle muteberlik kazanır. Seküler-laik ve haçlı-siyonist düşünce esasında insaniyet olmayıp nefis hüküm sürmektedir. Onların nezdinde Müslüman, insan görülmeyip insana benzer yaratıklar sayılmakta; böylece kendileri gibi bir hakka layık bulunmamaktadır.   

Öyle ki, en sıradan yapılan bir yardım esnasında bile muhtaç kadınların iffetlerinden yararlanılmaya kalkışılabilmekte, hele de Müslüman ise bir somun ekmeğe karşılık namuslara iğfal edilebilmektedir.    

Aslında insanlığın kurtuluşu için cihad ehlinin mücadeleleri her ne kadar meşru ise de, kendilerini Allah’a tumturaklı adamamış olmalarından ötürü nefislerine yenik düşmüşler; böylece Allah’ın yardım ve desteğini alamamalarından Suriye’de olduğu gibi ne Esed şeytanını yok edebilmişler ne de İslam’ı hâkim kılabilecek bir üstünlük elde edebilmişlerdir.  ,  
 
İster devlet ister örgüt olsun vahyi değil, nefsi hezeyanlarda bulunmalarından zalim güçlerden medet ummak suretiyle çıkara odaklanmaları mağlubiyetlerinin nedenidir. Yoksa Allah’ın ipine sarılmış herhangi bir Müslüman’ın küfre yenik düşebilmesi mümkün değildir.

Adaletsizliğe karşı tek çözüm vahyi hükümler ve azmış küfür mihraklarına uygulanması zaruri cezai müeyyidelerdir. Ancak fıtratı şeytani olan bir kötüye  “insanlık ayıbı” gibi bir mazeretle tolere gösterilmesi akabinde insanlık öyle mahkûm kılınmaktadır ki, adaletin yerini suç ve zulüm almaktadır.

Caydırıcı olabilmenin kurallarını bilen yaratıcı Allah, yarattığı kulunu hilkatteki eşinden çok daha iyi bilir ve bir bilen olarak yeterdir. Unutulmamalıdır ki, kötüyü de kötülüğü de O yaratmış ve baş edilebilmesi için çözüm getirmiştir. Bu sebeple yaratıcı olmayan bir beşerin ahkâm kesebilmesi, körün çarşıda ayna satmasından farksızdır.

Adaletin olmadığı seküler dünyada hukuk denen nefsi düzenlemeler tamamen bir aldatıcılık olup, özellikle Müslüman toplumların asla riayet etmemesi gereken cambazlıklardır.

Uluslar arası hukuk kuralları apaçık ortadayken; Müslümanların dışlanarak BMGK’nın beş ceberut jakobenin insafına terk edilmiş olması cihadın önemine işaret etmektedir. Bu sebeple Allah, cihadı cenneti kazanmakla muadil saymış ve yeryüzünde bir fitne kalmayıncaya kadar savaşılmasına hükmedip ancak Müslüman olunabileceğine karar vermiştir.

Dinlerine uymadıkça Müslümanlardan razı olmayacaklarını; hak ve adaleti tanımayacaklarını ısrarla vurgulayan Allah, barış, demokrasi, hukuk ve insanlık gibi manipülasyonlara fırsat tanınmayarak Kur’an’ın hükmüne göre sorunların adaletle çözülmesini şart koşmuştur.

Sanki Müslüman toplumlar ile onlar eşit bir hukuk sistemine sahiplermiş gibi hak peşinde koşularak adalet aranabilmesi kabul edilmiş öyle bir yenilgidir ki, şeytanın nefislere musallat olmasıyla saptırması misali deşmektedirler.

Türkiye Halkının Müslüman oluşu ezeli düşmanlığın ana sebebidir. Bunda ötürü Türkiye düşmanları sahiplenip korunabilmekte; siyasi kaygılar bahanesiyle sözde müttefiklerce yargılanmalarına izin verilmeyip iadeleri yapılmamaktadır. Ama Türkiye, iadeleri için dilenmeye devam edebilmektedir. Oysa Türkiye’nin Müslümanlık durumu aşikâr olmasına rağmen; hukuk düzenini ellerinde bulunduranlardan adalet beklentisi ancak köpeğin dilini sarkıtıp ulumasından farksızdır.

İç ve dış tehditlere, düşmanlara ve hainlere karşı tavizsiz bir otorite ancak korkusuz bir imanın ortaya koyacağı cezalarla mümkündür. Hak ve adaletin olmadığı seküler-laik düzende kendilerini Allah’a ve insanlığa adamış cezalandırıcı bir manga kurulmalı; düşmanlara dilenmek yerine öyle bir yargı uygulanmalıdır ki, nerede olduğu tespit edilen ya getirilerek ya da infaz edilerek caydırıcılıkta sınır tanınmamalıdır.

Bir devlet ve milletin düşmanlardan korunması ancak sınırları aşabilen bir direnmeyle orantılıdır. He gücün kendine has uyguladığı hukuk, adaleti değil barbarlığı egemen kıldığından kendi dinin veya özün olmayan bir hukukla ne düşmanı savuşturabilir ne fitneyi önleyebilir ne haini dizginleyebilir ne de karışıklığı durdurabilir!

Yaratıcı Allah çözüm için idamı ve cihadı farz kılmış ise, yaratık insana halt yemek düşer!

“Dinlerine uymadıkça yahudiler de hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur. Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır. Bakara 120


“Fitne ortadan kalkıncaya ve din tamamen Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın! Son verirlerse şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını çok iyi görür. Enfal 39 

Hiç yorum yok: