16 Kasım 2017 Perşembe

Hayvanların en kötüsüdürler…

Allah katında hayvanların en kötüsü, düşünmeyen sağırlar ve dilsizlerdir.“ Enfal 22

Ayette açıkça anlaşılacağı üzere; ancak iman sahiplerinin halife olarak yaratıldıkları, küfürle özleşmişlerinde hayvanların en kötüsü yani daha aşağı oldukları buyrulmaktadır. Dolayısıyla görüntüsü insan olan her bedenin insan olmadığı açıkça belirtilmektedir. 

Seküler bazlı insan görünümlü mahlûklar, hayvandan da aşağı öyle vahşidirler ki, sürekli ulumakla kalmayıp avlarına kestirdikleri insanlara saldırıp fırsatını yakaladıklarında katlederler. Hayvanlardan farkları, barbarlıklarını insanlık adına yapmaları ve hayvanlar gibi insanların etlerinden değil ruhlarından yararlanmalarıdır. 

Bedenleri insan endamında olup fıtratları hayvan hatta daha da sapkın olan bu mahlûklar, kibirlenip yaratıcısına sadakatle boyun eğmek yerine başkaldırmalarından aşağılık maymunlara dönüşmüşler; böylece azgınlıkta sınır tanımamaktadırlar.
  
Hakkın çağrısına kulak vermeyen bu hayvanların durumu, tıpkı çobanın bağırıp çağırmasını işiten sürülerin durumu gibidirler. Bu sebeple onlar sağırlar, dilsizler ve körler olup, insanlar gibi düşünerek muhakeme edememektedirler. 

Hiçbir hayvan hümanistleşmez ve hayvan olarak yaratılmış olmalarından kaderlerine razı gelirler ama onlar, hayvandan daha aşağı öyle yaratıklardır ki, isyankârlıklarını, haksızlık ve adaletsizliklerini hümanistlik gerekçesiyle yaparlar.

Hâlbuki yaratıcının helal kıldığını haram, haram saydığını helal edinerek alenice böbürlenebilmelerinin herhangi bir mantığı olmamasına rağmen sürdürdükleri inat ve ısrarları idrak edebilen insan olmadıklarını kanıtlamaktadır. Kendilerini yaratıp düzenlerini kuran ve geçimliklerini sağlayan bir Mutlak İrade sahibi yaratıcıya karşı gelebilenin insani bir akıl taşıyabilmesi mümkün değildir.

Kendileri gibi yeryüzünde yürüyen ya da sürünen hayvanlar ile gökyüzünde iki kanadıyla uçan kuşlardan daha şaşkın oldukları, düşünce ve davranışlarıyla ortadadır.

Unutulmamalıdır ki göklerde ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanlar Allah’a secde eder ve tumturaklı teslim olurlarken; onlar hadsizlikte doruğa çıkmakta, dolayısıyla hor ve hakir kılınmayı hak etmektedirler. Bu sebeple insan görünümündeki hayvanlara insan seviyesinde değer vermekten dolayı belalardan sıyrılamamakta, kötülükler engellenememekte, fitne ve bozgunculuk sona ermemektedir. 
       
İlişkilerindeki sevgi, düşmanlık, barış ve savaşlarını yaratıcıları Allah için değil de nefisleri adına yapmaları, onların insan olmadığına bir delildir. Hele ki, ırki veya sekülerlik lehine kinle mücadele ederek insanları kıyabilmelerinin haklılığını savunmadaki ısrarları, mühürlenmiş yaratıklar olmalarındandır.

Benliklerini tanrılaştırarak, heva ve heveslerini bilim ya da özgürlük adına seküler düşüncelere dayatma sebepleri şeytan misali kibirliklerinin bir sonucudur. Vahşi hayvanları özgürlük gerekçesiyle kafeslerinden çıkarıp salıverilmeleri nasıl ürkütücü bir tehdit ise, insan kisvesindeki mahlûklarında başıboş bırakılmaları çok daha korkunç bir süreci doğurmaktadır. 

İnsan olmayanı sırf bedeni görüşünden dolayı insan statüsünde değerlendirerek muadil tutmakla insanlık yok edilmektedir.  Bu sebeple insanlığın mukim kılınabilmesi ancak insan görünümündeki mahlûkların defleri ile mümkündür.

Allah’ın indirdiği Kur’an’a muvafık olmayan bir söze inanarak itibar eden kişi, insanlıktan soyutlanmış bir bedendir. İnsanlığın ölçüsü, yaratıcısı Allah’a olan tevekkülüyle orantılıdır. Dolayısıyla en vahim temel hata; ruhla bedeni, akılla kalbi, mantıkla duyguyu, yaratıkla yaratıcı Allah’ı farklı kuvvetlermiş gibi mütalâa ederek düşünce yürütülmesi ve bu bağlamda yargıya gidilmesidir.

Allah katında hayvanların en kötüsü olarak yaftalanmış düşünmeyen sağırlar ve dilsizler öyle insan numuneleridirler ki, iman ile idrak edilebilen yaşam ve ölümün anlamı konusunda sürekli akılları karışık olmalarından ve şüphe içinde bulunmalarından batıl çarkta dönüp durmaktadırlar.

Çünkü Allah’ı, yaşam ve ölümü anlayabilmek imanla orantılıdır!

Oysa yaşam ve ölümün anlamı o kadar alenidir ki, Allah’ın örneklerle izah ettiği Kur’an’ın yanında dünyadaki tecrübelerle de sabittir. Bütün yaşamları boyunca içine düştükleri karanlık yollarını aydınlatabilmek için debelenen o mahlûklar, rehber edindikleri yalanla gerçeğe kavuşabileceklerini yani aydınlığa ulaşabileceklerini sanırlar. 

Kimi hayvanların evcilleştirilmeleri gibi o mahlûkların insanlık yararına ehlileştirilebilmeleri asla mümkün değildir. Zaten haini hain yapan, evcilleştirilememesi değil midir? Çünkü onlar, hayvandan da daha aşağı mahlûklar olmalarından ehlileştirilebilmeleri fıtraten imkânsızdır. Dolayısıyla insanlarla aralarına çok derin bir hat hatta mezarsı bir duvar örülmelidir ki, ne bedenleri, ne bilgileri, ne de süslü ve yaldızlı sözleri yanıltmamalıdır.
  
Kimin ne olduğunu ancak yaratan bilir! Bu sebeple yaratıcının dışındaki her düşünce ve görüş abartıdır, nefsanîdir ve şeytanidir.

 “Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.” A’raf 179  
.      

“Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten (söz) dinleyeceğini yahut düşüneceğini mi sanıyorsun? Hayır, onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar yolca daha da sapıktırlar.” Furkan 44

Hiç yorum yok: