11 Ekim 2016 Salı

İslam’ı cinselleştirdiler…

Hatta tamamen nefis odaklı bir helal hilesiyle pornolaştırdılar! Tıpkı saç örtüsü türbanın Kur’an’ın emri olduğu manipülasyonuyla başörtüsü yerine geçirilerek dayatılması gibi! Ya da seküleristlerin bedenden ibaret ruhsuz bir insan anlayışına inanmaları gibi!
Hem de öyle bir cinsellik ki, Allah Resulü’ne iftira atarak şehvet ve fantezi de sınır tanımaz bir doyumsuzlukla oluşturulan tatmini namaz gibi asli ibadetlerin dahi üzerine çıkarma cüretinde bulunabilen sapkınlar;  haram-helal çerçevesinde sömürdükleri evlilik ilişkisini amacının dışına iterek nefsi ayyuka çıkaran sekse yöneltmişler; dolayısıyla çoğalabilmek amacıyla yapılan evlilik hükmünü yok saymışlardır.  
Evlilik nedir; cinsel bir tatmin midir yoksa çoğalabilmek maksadıyla güdülmesi meşru bir birliktelik midir?
“Evleniniz, çoğalınız. Zira ben, kıyamet günü, diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla iftihar ederim.” Hz. Muhammed (s.a.v)
Oysa evlilik kurumuna meşruiyet kazandıran erkek ve kadınların Allah'ın sınırlarında kalıp Allah için tam tatbik edebilmeleri meşrudur.  
Ne kadınlar ne de erkeklerin salt nefislerini tatmin edebilmeleri maksadıyla yaratılmadıkları gerek Ku’an’ın gerekse hadislerin özüyle kanıtlıdır. Dolayısıyla cinsellik, şehvetsi bir kavram içerip nefsi odaklı etkileşimi amaç edinmesinden, İslam’la özdeşleştirilebilmek mümkün değildir.
İslam’ın en tehlikeli düşmanı nefis olmasından, nefsi galebe çaldıracak ve libidoyu hedef edindirecek kışkırtıcı tüm oluşumlardan kaçınılması, Allah ile bütünleşebilmenin yoludur.
Evlilik, her ne kadar bedensel bir cinsellik yüzeyselliğine sahip olsa da, özsel yani ruhsal bir cinsellik değildir. Dolayısıyla zevk, tatmin ve sefahat aracı olan cinsel hayat ile örtüştürülemez. Allah rızası için yapılan evliliklerde nefis ölü, sabır diridir! Cinsellik, nefis azdırıcı fantezilerin tetiklediği arzular olup, kulu kul olmaktan çıkaran yolları açtığından ruh yerine bedene tapış başlar. Birkaç saniye süren tatmin anındaki hazzı Allah’a ibadet esnasında hissedemeyen bir mümin, nefsin esareti altında olduğunu kanıtlar.
Ayetler son derece açık ve seçik olup, Allah’a kulluk için yaratılmış bir müminin amaç dışına çıkarak nefsi istek ve arzuları önemseyebilmesi söz konusu olamaz. Hele de tamamen şehvete dayalı seksi bir cinselliğin zihin ve duygularda barındırabilmesi tumturaklı iman edilmediğine bir delildir.
Öyle ki, tatmin yani boşalma sonrası mecburiyet taşıyan gusül diğer bir ifadeyle boy abdesti dışarıya dökülen meniden değil, tatmin esnasında nefse hapsolunup Allah’ın unutulmasıyla bambaşka bir âleme dalınmış olmasındandır.   
Kötülüklerin ve nefsin temsilcisi şeytanın hüküm sürdüğü bir düşünce düzeyinde müminin varlık sebebi şerre ve nefse karşı mücadele etmek; Allah’a aşk ve tazimle kulluk yapmaktır. Dolayısıyla Müslüman erkek veya kadının Allah rızasını kazanabilmek gibi kulsal yükümlülükleri var iken, cinsellikte aradıklarını bulamama kabilinden bir elem taşıyabilmeleri söz konusu değildir.
İslam başlığı altında kadın ve erkeklerde cinsel arzuları tetikleyen tahrikler, Müslümanları ahiretten uzaklaştırıp dünyaya meyletmelerine, asıl yapmaları gereken mücadeleden ve sabırdan kaçınıp şehvete boyun eğmelerine neden olmaktadır.
Gerek Allah gerekse Peygamber efendimiz, cinselliği ve sevişmeyi teşvik edici ve taktik verici hiçbir hükümde bulunmamış, aşırılıkların ve azmettiriciliğin altını çizerek sınırlar getirmiştir.
İslam’ı pornolaştırırken öyle hurafeler kullanılmış ki, eşleriyle çoğalmaktan, siyasi dengeleri sağlamaktan ve mesaj vererek örnek olmaktan başka hiçbir amaç tanımayan Allah Resulü’nün mahrem olan yatak odasına girerek birçok iftira düzmeleriyle yetinmeyip, cinselliği namaz, cihat ve diğer tartışılmaz hükümlerle özdeşleştirme küstahlığında bulunabilmişlerdir.
Adına İslam verdikleri şehvetsel cinselliği vahiymiş ya da sünnetmişçesine meşrulaştırabilmek için bilge bir psikoterapi uzmanı olarak Müslümanları iğfal etmeye çalışan sapkınlar, İslam’da cinsel hayat manipülasyonuyla seküler-laik düşüncenin hatta seks ve fantezi düşkünü şeytanın tetikçiliğini yapmaktadırlar.
Oysa cinsellik tamamen mahrem bir konu olup, hayâ ve edep duygusu taşıyan kadın veya erkeğin dillendirerek alenileştiremeyeceği bir gizliliktir. Düşünce ve inanç ne olursa olsun cinselliğin tartışıldığı bir toplumda oluşan ilginin çıkaracağı fesatları ve baştan çıkarıcılığı hesap edebilmek mümkün değildir. Cinselliğin deşifresi apaçık bir fitne olup, teşvik etmeme adına saklı tutulması gereken bir erdemliktir.
Dolayısıyla Allah iradesine kayıtsız-şartsız teslim demek İslam’ın bedenleştirilerek ruhtan yani vahiyden nasıl soyutlandırılabildiği apaçık ortadadır.  
Seks yaparken, sevişirken, fanteziler uygularken veya tatmin sırasında şehvetin doruğa çıkmasıyla boşalırken hatta seksi bir objeyi izlerken Allah’ı hatırlayıp anıyor musun; Allah’ın seyrettiğini düşünüyor musun; tutkuyla kendinden vazgeçtiğin şehvet sırasındaki doymazlığı Allah’ta bulabiliyor musun? Öyleyse Allah’a karşı aşk ve tazimin nerede; Allah’tan daha çok bir beşeri sevmemen nerede; imanın nerede?
Be sebeple Allah’ın koyduğu kriterler doğrultusundaki evlilik seks için değil, çoğalabilmek için insanoğluna tanınmış bir meşruiyettir.  

“De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah'tan, Resûlünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez. “ Tevbe 24 

Hiç yorum yok: