10 Haziran 2015 Çarşamba

Halâ mı diretiyorsun Ak Parti!



Bir musibet bin nasihatten evladır ama Ak Parti’nin PKK/HDP iblisiyle giriştiği çözüm sürecindeki ısrarına devam edeceği beyanı, tuttuğu yanlış yolda yitirdiği iktidarlığından dahi ders çıkarmadığını ortaya koymaktadır.

Şeytanla işbirliği yapmanın ilk kuralının “yapma” gerçeğiyle ilgili binlerce nasihat almasına rağmen kulaklarını tıkayarak hayati yanlışta inat etmesi, azılı katil ve düşman PKK/HDP’yi o kadar güçlendirerek yayılmasına ve Müslüman Kürtleri dahi baştan çıkarıp saflarına yönelmesine sebebiyet vermiş ki, artık PKK/HDP’nin hedefindeki bağımsız bir devlet kurmasına ramak kalmıştır.
   
Arkadaş; çözüm sürecindeki maksat nedir? Kürt kökenli insanların hakları ise, Türklerden farklı bir haksızlığa mı sahiplerdir ki, bilerce Kürdü katleden iblis, temsilcileri kabul edilerek barış sağlanmaya çalışılıyor? Ya da Kürtlerin gerçekten sorunları var ise, neden terörist düşman muhatap alınarak çözüme kalkışılıyor?

Kürtler, hem PKK/HDP hem de devlet tarafından öyle kullanılmış haldedirler ki, top misali oynanıp durulmakla kalmayıp baskı, tehdit ve korku içinde yaşayarak ya öldürülmekte ya işkencelere maruz kalmakta ya da zindanlara atılmaktadırlar. Devletten yana olsalar karşılarında PKK, PKK’dan yana alsalar karşılarında devlet arasına sıkışmış bir toplum için güvence kimdir? Peki, sorumlu PKK/HDP midir? Şüphesiz devletin ta kendisidir! Çünkü devlet, vatandaşının mal, can, huzur, güven ve asayişinden sorumludur. Kürtleri, hem PKK/HDP denen iblisin inisiyatifine bırakacaksın hem de kalkıp devletin güçlü olduğu edebiyatı yapacaksın.
  
Devletin savaşarak yok etmesi gereken teröristlerle mücadele etmekten korktuğu tartışılmazdır. Hiç kimse ama hiç kimse, hayvanlar dahi Kürt haklarının bahanesine inanmamaktadır.

Madem askeri ve polis gücün, yıllardır devlet içinde devlet kurmaya çalışarak onbinlerce vatandaşı öldüren; yurtlarından süren; baskı, işkence ve tehditleriyle yaşamdan bezdiren; otorite kendileriymiş gibi hüküm veren bir terör örgütünü elimine edemiyor; o devletin, askerin ve polisin gücü ne işe yarıyor?

Neymiş efendim; “tek bayrak, tek devlet, tek vatan, tek millet”! Peki, PKK/HDP’de aynı amaç uğruna terör yapmıyor mu? Öyleyse götürülmeye çalışılan çözüm sürecinde bir mutabakat sağlanabilinir mi? Geçmişte nasıl vatan topraklarımızı masa başında vererek haçlı güçlerinden kurtulma politikası yürütmüş isek, bugünde aynı yolu izlemekte olduğumuza şüphe kalmamıştır. Peki, haçlılardan kurtulabildik mi; öyleyse PKK/HDP’den de kurtulabilmemiz mümkün değildir. Çünkü onlardaki öç ve nefret, haçlılardan daha beterdir! Öyleyse savaşmaktan başka çare var mı; savaş olmadan barış tesis edilebilir mi? Mutlaka bir tarafın pes etmesi gerekir ki, müsabaka son bulup kucaklaşabilinsin!  

Kaçtıkça kovalanan politikalar PKK’yı söz sahibi kılmış, hedeflerine ulaşma cesareti ve kararlılığı vermiştir. Devletin PKK teröründen çekinir psikolojisi sadece Kürtleri değil Türkleri dahi öyle etkilemiş ki, PKK/HDP’ye destek verme zorunluluğunu doğurmuştur. İşte seçim sonuçları, barajı aşmaması durumunda PKK’nın sıraladığı tehditlerin bir neticesidir.
  
Şu gerçek çok iyi bilinmelidir ki, hak yolunda yapılan savaşlar Allah indinde meşru ama seküler düşüncede nasıl gayrimeşru ise; batıl yoldakilerde Allah nezdinde gayrimeşru olmakla beraber sekülerizm’de meşrudur. Çünkü iyi ve kötü saflar, birbirilerine yüklenen misyonlarının gereğini yapmaktadırlar. Seküler düzenlerde söz sahibi nefis olduğu için, her nefsin güttüğü mücadelede meşrudur.

PKK/HDP, mücadelesini meşru kabul ediyor ise, devlet, gayrimeşru demek yerine egemenliğinin gereği saf dışı bırakma mecburiyeti vardır. Yoksa İmralı, Kandil ve HDP’li hainlerle yaptığı pazarlıklar hiçbir çözüme ulaştırmaz ve bilfiil acziyeti ortaya koyar. kEğer bir devlet, mahkûm ettiği azılı bir iblis olan Öcalan’ın mesajına halkını kilitlendirebiliyorsa, o devlet, PKK’nın güdümümdeki bir devlettir! Dolayısıyla halk devlete güvenmediğinden PKK’ya boyun eğmekte ve PKK’da gücüne güç katmaktadır.

Ak Parti iktidarı ekonomide, dış dünyada, din ve namusta etkili olmuştur ama devlet olamamıştır. PKK/HDP iblis güruhunu şımartarak meşruiyet kazandırmasından Müslüman Kürtleri dahi küfre götüren tercihe sebep olmuştur. Yabancı zalimlere karşı gösterdiği duruşu, dâhili zalim PKK/HDP’ye karşı cüretkâr davranamamış, savaşmak yerine barış bahanesiyle teslim olmayı yeğlemiştir. Belki sesi çıkmış ama eli oynayamamıştır; gürültü koparmış ama sindirememiştir; suçlamış ama suçluya yaptırım uygulayamamıştır; egemen bir devletim demiş ama milleti ikna edememiştir; var olmuş ama gölgeden öteye geçememiştir; silahsız hainlere aslan kesilmiş ama silahlı hainler karşısında koyun olmuştur; millet iradesi demiş ama milletinin mal ve can güvenliğini koruyamamıştır; yasalar çıkarmış ama PKK/HDP’ye kaşı asayişi sağlayamamıştır; Batı’nın teröristine karşı gösterdiği duyarlılığı ve cengâverliği, milletinin teröristine gösterememiştir; ana ve babasının aleyhine dahi olsa adaletle şahitlik yapmak yerine millet indinde suçlu olan bakanlarını kayırarak yargılanmalarını engelleyip vicdanları ve adaleti doğramıştır!

Hz Ömer (r.a) der ki; “Benim için insanların en sevimlisi, bana hatalarımı hediye edendir.”

Halâ mı hata ve yanlışlarında direnmeye devam edeceksin ey Cumhurbaşkanı Erdoğan, ey Ak Parti!

“Eğer Allah sizi azdırmak istiyorsa, ben size öğüt vermek istesem de, öğüdüm size fayda vermez. (Çünkü) O sizin Rabbinizdir. Ve (nihayet) O'na döndürüleceksiniz." Hud 34

“Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan, kendini, ana-babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa Allah için şahitlik eden kimseler olun. (Haklarında şahitlik ettikleriniz) zengin olsunlar, fakir olsunlar Allah onlara (sizden) daha yakındır. Hislerinize uyup adaletten sapmayın, (şahitliği) eğer, büker (doğru şahitlik etmez), yahut şahidlik etmekten kaçınırsanız (biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” Nisa 135

Hiç yorum yok: