27 Haziran 2015 Cumartesi

Artık, “sizi kıçımla…

ya da organımla değil başımla yönetiyorum” fikri öyle muteber hale gelmiş ki; özgürlük, demokrasi ve çağdaşlık gerekçesiyle millet, kör-sağır ve dilsizmişçesine hiçbir tepki vermez olmuştur.

Öyle ki, sapkın ve çarpık ilişkileri aleni olanlara dahi meşruiyet sağlanmış, böylece toplumsal ahlak hassasiyeti ortadan kaldırılarak nefse özgü bireysel ahlak anlayışı doğrusu ve yanlışıyla ivme kazanıp önüne geçilemeyen cinayetler baş göstermiştir.

Ruhsuz beden misali dinsiz bir devlet ve meclisin sözde dinli vekil ve yöneticileri, yürüyen ölülerden farksız öyle gölge konumdadırlar ki, idaresi altındaki halka ne örnek ne de yörünge olabilmekte, yansımadan öte bir varlık ortaya koyamamaktadırlar.

Laik ve Atatürkçü düşünce düzeyinde özgürlüklerde sınır olmaması, dini ve ahlaki kuralların çiğnenmesine ya da yok sayılmasına yegâne sebeptir. Bu sebeple vekillerin sekülerizm üzerine ettikleri yeminlerinde de din ve ahlak mefhumları bulunmamasından milletin değerleri sokakta ve vicdanlarda kalıp, kamuda itibar görmemektedir.

Dinden, vicdandan ve ahlaktan arındırılmış namus ve şeref diriye değil, sanki ölüye biçimlenmiş gibi hiçbir karşılığı doğmamaktadır. Namus ve şeref nedir; kime karşı ve neye göre ihtimam taşır; toplumda ölçüsü aranır mı; kişiye özel bir davranış olarak telakki edilebilir mi; bir parti genel başkanının, partisinden evli ve çocuklu bir bayan milletvekilli ile gayrimeşru zina yapması, o üzerine yemin edilen namus ve şeref kavramı mıdır?

Namus ve şerefleri üzerine yemin eden vekillerin seçeceği başkan adayları arasında din dışı namus ve şeref kitabını yazıp cümle âleme kanıtlayan CHP eski genel başkanı Deniz Baykal!
TBMM Başkan adayı Deniz Baykal, önce sekreterliğini yaptırdığı ve daha sonra partisinden vekil olarak seçtirdiği Nesrin Baytok adlı evli ve çocuk sahibi kadınla cinsel ilişkisi yaşayıp ihanetsi zinasının kamuoyuna deşifresiyle bir daha değil siyaset arenasında, hayâsızlığından sokakta bile dolaşması mümkün değilken; hem partisinden ihraç edilmemesi hem Antalyalılar tarafından tekrar milletvekili seçilmesi hem yaşı itibariyle TBMM’nin geçici başkanlığını üstlenmesiyle kalmayıp başkanlığa aday olabilmesi hem de izzet ve itibar duymayı sürdürebilmesi, Türkiye’nin hayâsızlıktan yani ahlaksızlıktan çöktüğünü ortaya koymaktadır. 

“Memleketler parasızlıktan değil, ahlaksızlıktan çöker.” Cicero 

Düşünün ki, Deniz Baykal denen parti lideri evli, çocukları ve torunları var; partilisinin namus ve şerefinden sorumlu olduğu halde ne yapıyor; evli olan kadın vekilinin iffetine, kocasına, çocuğuna ve ailesine aldırış etmeksizin emanete hıyanet ederek ırzına geçiyor; yakalanmasıyla birlikte kişi haklarının özelliğini ve gizliliğini mazeret kılarak, güya kendisine yapılmış tertip, tuzak yahut kumpas yaygarasıyla sütten çıkmış ak kaşık misali pirüpak çıkıveriyor. İşte Allah’ın ve hükümlerinin yasak kılındığı seküler-laik ve Kemalist TBMM Başkanlığı için böylesi bir pirüpak Deniz Baykal’dan başkası yaraşmaz.

Meclisin ve politikanın içine düştüğü fevkalade ahlak çöküntüsünün daha da idrak edilebilmesi için milyonlarca insanın desteğini alan CHP’nin genel başkanı Deniz Baykal’ın ortaya çıkan porno kasetinin birincisini satın almaya hazır olduğuma dair beyanat dahi vermiştim.  

Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere Davutoğlu ve Bahçeli’nin tecrübelerine, bilgeliğine ve politikadaki kaşarlığına özen gösterip güven duyduğu Deniz Baykal, ahlaksızlığın en pespayeliğini ortaya koymuş bir nefis düşkünüdür. Hani, tilkinin tavuk kümesini iyi tanımasından dolayı bekçi yapılabileceği mantığı ne ise, sanırım Deniz Baykal’ın aranılan faktör olması da o mantıktır.

“Namus görünmez bir cevherdir; çok kere ona sahip olmayanlar, sahipmiş gibi görünürler.” William Shakespeare

Gerek rejim gerek politika gerekse meclisin, milletin dini ve ahlaki değerlerine zıt düşünce ve görüşleri her ne kadar korkunç bir çatışmaya mahal verebilecek tehlike taşısa da, maskelilerin dini ve ahlaki sözleri, güttükleri politika gerçeğinin örtbas ettiğinden yanardağın durağanlığı sürmektedir. Oysa sözdeki değil kalpteki namus ve şerefine hayati önem veren Müslüman milletimiz, en basit bir dedikodu yahut şüphe yüzünden birbirlerinin canına dahi kastedebilmektedirler. Lakin politikacılar açısından ne namus ne şeref ne de iffet, abartılacak kadar cevher değillerdir!
    
Deniz Baykal örneği apaçık ortadayken; TBMM başkanı bir lezbiyen, bir gay, biseksüel ya da transseksüel olsa daha makul!

Zaten özgürlük ve demokrasi gerekçesiyle LBGT sapkınlığını savunan CHP ve PKK/HDP, namussuzluğun, şerefsizliğin, ahlaksızlığın, iffetsizliğin ve asiliğin bayraktarı değiller midir?     
Şu çok açık bir gerçektir ki, halkın seçtiği ve kendisine vekil edindirerek TBMM’ne göndermek suretiyle yönetme hakkı tanıdığı kimseler, din ve ahlak duyguları zayıf ya da olmayanlardır. Öyle olmasaydı din ve ahlak, ettikleri yeminlerinden dışlanır ve ahlaksızlıkları deşifre olanlar barındırıl mıydı?

“Hayâsız olan, emanete hıyanet eder, hain olur, merhamet duygusu kalmaz, dinden uzaklaşır, lanete uğrar, şeytan gibi olur.” Hz. Muhammed (s.a.v)


“Zinaya yaklaşmayın. Zira o, bir hayâsızlıktır ve çok kötü bir yoldur.” İsra 32

Hiç yorum yok: