19 Haziran 2014 Perşembe

Ücretini Allah’tan değil beşerden bekleyen…



Sana vahyi değil, kurguladıkları bir dini ve peygamberi anlatırlar.

Ramazan Ayının gelmesiyle din adamlarına verilecek astronomik rakamlar, onların Allah’ın indirdiği İslam’ı ve Resulünün Kur’an’i hayatını değil, batıl düzene uygun ve kabul edilebilir uydurma ve hümanistleştirilmiş bir İslam’ı dayatmayı sürdüreceklerdir.

Neden onlara inanılmaz, güvenilmez ve uyulmaz?

“İşte o peygamberler Allah'ın hidayet ettiği kimselerdir. Sen de onların yoluna uy. De ki: Ben buna karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Bu (Kur'an) âlemler için ancak bir öğüttür.” Enam 90

Kiminin doğrudan ücret aldığı, kiminin kitap reklamlarını yaparak nemalanma karşılığı ortaya çıktığı, kiminin de seküler yani laik rejimi vahiy karşısında meşru hale getirmeye çalıştığı hoca veya ilahiyatçılar, kendilerine koydukları fiyat etiketlerinden dolayı hurafe, rivayet veya efsanelerden ibaret nefsi arzulara hitap eden bir dini empoze ederler.

Oysa hem Allah’ın indirdiklerini hem de Resulünün yaşamını hiçbir etki, baskı ve çıkar gözetmeksizin tebliğ etmesi gereken sözcüler, ne siyasi ne hukuki ne sosyal ne de ekonomik bir halele uğramamak için öyle bir İslam akidesi türetirler ki; sanki Allah kul,  beşer de tanrıymış gibi bir inanç çerçevesi çizerler. İnsan ne yapsa yeridir; Allah affedici ve bağışlayıcıdır; lakin kul hakkı istisnadır; Allah hakkı ise fuzulidir!

Sürekli Peygamber Efendimizden bahsederler ama Peygamberimizin ne siyasi hayatından; ne devlet başkanlığından; ne Allah’ın hükümlerine göre kurduğu şeriat düzeninden; ne cihadlarından; ne zulme ve haksızlıklara karşı sert mücadelelerinden; ne müminleri küfre karşı savaşa çağırmasından; ne insana insan olduğu için değil Allah’a kulluğundan dolayı sevgi, merhamet ve saygıda bulunmasından; ne kâfir, münafık ve mümin saflarını birleştirmemiş olmasından; ne cihad ehline verdiği önemden; ne Kur’an’dan başka bir anayasayı kabul etmediğinden; ne dünya hayatı ve gösterişine karşı olmasından; ne ilk iş olarak kurduğu İslam devletinin tartışılmazlığından; ne batılla hiçbir şart ve koşulda ittifak oluşturmamasından; ne hıristiyan, yahudi ve mecusilerin arzularına uymamasından; ne İslam’a karşı savaşanlarla savaştığından; ne amaç ve hedefinin sadece İslam’ı egemen kılmak olduğundan; ne müşriklerle yaptığı anlaşmalarda İslam kuralları şart koştuğundan; ne Medineli Müslümanlarla Mekkeli müşriklerin yaptıkları Hudeybiye barış anlaşmasının İslami hukuka göre imzalamasından; ne siyaseti İslam’dan ayrı tutmamasından; ne İslami hükümlerin dışında Müslümanların bir siyaseti ve devleti olamayacağından; ne din tamamen Allah’ın oluncaya kadar mücadelede bulunduğundan; ne şeriat hükümleri dışında hiçbir rejimi kabul etmediğinden; ne İslam dışı hiçbir din ve düşünce ile uzlaşmadığından; ne Allah’ın indirdiği ayetlerin dışına çıkmadığından; ne şeriat hükümlerine göre uyguladığı cezalardan; ne de Kur’an harici bir sözü, fetvası ve hayatı olmadığından söz etmezler

Neden?

Çünkü Kur’an’i peygamber, din dışı düzenlere muhaliftir. Dolayısıyla siyaseti ve devleti dinden uzaklaştırma manipülasyonu Müslümanları uyandıracağından laik çatı çökecek, Allah ve Resulünün inşası olan şeriat rejimi egemen olacaktır. Onun için Kur’an Müslümanlığını sapıklıkla yaftalamaktadırlar.

Bu sebeple Diyanet İşleri Başkanlığı başta olmak üzere milletin karşısına çıkarılan hoca ve ilahiyatçıların övgü, hatta gözyaşlarıyla anlattıkları peygamber; Allah’ın kulu ve elçisi Hz. Muhammed (s.a.v) değil, tıpkı hıristiyanların Hz. İsa (a.s)’ı rab İsa’ya uyarlamaları misali fayda ve zarar veren, dilediğini hidayete ulaştıran ve hadisleri ayetlerden üstün tutulduğu bir peygamberdir.

“De ki: Ben de ancak sizin gibi bir insanım. Bana ilahınızın bir tek İlah olduğu vahy olunuyor. Artık O'na yönelin, O'ndan mağfiret dileyin. Ortak koşanların vay haline!” Fussilet 6

“De ki: Doğrusu ben size ne zarar verme ne de fayda sağlama gücüne sahibim.” Cin 21

 (Resulüm!) Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin; bilakis, Allah dilediğine hidayet verir ve hidayete girecek olanları en iyi O bilir.” Kasas 56
  
Allah’ın indirdiği açık delilleri gizleyerek güya Peygamber Efendimizi, ashabı, sahabeleri,  muttakileri, velileri ve kimi zaman da şehidleri ballandıra ballandıra anlatırlar ama müminlerin yaşadığımız çağda ve seküler düzende ne yapacaklarından hiç söz etmezler. Düzenin açıklamalarına izin verdiği helal ve haramları sıralarlar, geri kalan ayetler lafmış gibi fısıltı olsa dahi ağızlarına almaktan korkarlar. Hele de din dışı rejimin kırmızıçizgiyle yasak koyduğu ayetleri kazaen kaçırsalar, “aman ben ettim sen etme” diye inkârda sınır tanımazlar.
  
“İndirdiğimiz açık delilleri ve kitapta insanlara apaçık gösterdiğimiz hidayet yolunu gizleyenlere hem Allah hem de bütün lanet ediciler lanet eder. “ Bakara 159

Allah Resulü, Allah’ın yüce dinini yeryüzüne yayarken gerekçesi ne olursa olsun hiçbir ashaptan maddi yardım istememiş, yoksul bir hayat geçirirken bağış kabul etmemiş, himmeti insandan değil Allah’tan dilemiş, öğrenci yetiştireceğim diye para toplamamış, mescid yaparken el açmayıp bizzat kendisi amele olarak çalışmış, maddi hizmeti cennetle müjdelememiş, Rabbinin dışında hiçbir güce boyun eğmemiştir.
  
Hidayet ermiş hiçbir hoca, ilahiyatçı veya âlimin; hiçbir şart ve koşulda mal veya para ile bir ilişiği olamaz, İslam’a yaptığı hizmetin karşılığını beşerden değil Allah’tan bekler! Dolayısıyla hafızalardakini kalplerine indirememiş İslam maskeli oyuncu ezbercilere tabi olmayın; Allah’ın buyurduğu üzere ayetleri gizlemelerinden ya da evirip çevirmelerinden dolayı çarpıldıkları laneti anlamaya çalışın ki, usta tiyatroculara şapka çıkaran cambazlıkları ve lafebeliklerine kanmayınız.

"Sizden herhangi bir ücret istemeyen kimselere tabi olun, çünkü onlar hidayete ermiş kimselerdir." Yasin 21

(Resulüm!) De ki: Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Ve ben olduğundan başka türlü görünenlerden de değilim.” Sad 86 

“De ki: Ben sizden bir ücret istemişsem, o sizin olsun. Ücretim yalnız Allah'a aittir. O, her şeye şahittir.” Sebe 47 

Hiç yorum yok: