26 Haziran 2014 Perşembe

Esselamü aleyke ya resulAllah!



Rabbim; zatını, yoldan çıkıp nefsinin peşine düşmüş insanoğluna bir rehber göndererek; kötülüklerin, fenalıkların, zulmün, isyanın, batılın, küfrün, haramın, haksızlık ve adaletsizliklerin önüne geçebilmek ve kulluğun sadece Allah’a ait olduğunu; indirdiği ayetlerin dışında hiçbir yol edinilmeme gerçeğini bildirdiğin ve yaşamında bizzat uyguladığın halde inandıklarını iddia eden ümmetin, ihaneti meslek edinmiştir.
    
Hak ile batılı bir arada götürme yolunu seçen ümmetinin büyük bir çoğunluğu, tıpkı hıristiyanların Hz. İsa (a.s)’ı dönüştürerek başkalaştırmaları misali, zatını da hümanistleştirerek ve laikleştirerek Allah’a muhalif bir peygambere çevirmişlerdir. Söylemediklerini söyledi diyerek attıkları iftiralarda sakınca görmemiş, hakkında isnat ettikleri yalanları Allah’ın ayetlerinden üstün tutarak İslam olarak dayatmışlardır.

Zamanında münafık parmak sayısıyla varken, günümüzde ise Allah’a kayıtsız-şartsız iman etmiş Müslümanların parmak sayısına indiği bir felaketi yaşıyoruz. Neredeyse kâfirlerden daha çok münafıkların hüküm sürdüğü fani dünyada Müslüman kalabilme o kadar zor ki, yapmak isteyeceğin şefaat dahi Allah tarafından kabul görmeyecektir. 

(Ey Muhammed!) Münafıklar için ister af dile, ister dileme; onlar için yetmiş kez af dilesen de Allah onları asla affetmeyecek. Bu, onların Allah ve Resulünü inkâr etmelerinden ötürüdür. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.” Tevbe 80

Yaratıcımız Allah’ın hükümlerini ‘yapılsa da olur yapılmasa da’ kabilinden hafife alarak inanmışları zehirleyen hak ile batıl arasında sıkışmış münafık hoca, ilahiyatçı ve âlimler öyle fetvalar veriyorlar ki, “bir emri yerine getirmemek dinden çıkarmaz ama doğrudan inkâr etmek dinden çıkarır” gibi itaatsizliğe azmettirici fetvalarla münafıklaştırma harekâtları ortada mümin bırakmamıştır. Yapmamakla, yapmayı reddetmenin farkı, kâfir ile münafığın farkı gibidir; yani fasıklıktır! Bir işi yapmayanla yapmayı reddedenin işveren nazarında hiçbir farkı yoktur. Yapmayan, ıslah olur düşüncesiyle birkaç gün fazla tolerans kazanır.

Ya Allah’ın Resulü! Allah’ın yüce dini İslam’ı egemen kılabilmek ve yeryüzünde adaleti sağlayabilmek için o kadar müşkülatlı yollardan geçip dünyanın hiçbir nimetinden faydalanmayarak ve cihaddan mazeretlere sığınıp geri kalmayarak hem yaralandın hem de nice dostlarını savaş meydanlarında kaybederek Allah’a şehid verdin! Öyle dehşetlere şahit oldun ki, hem amcan hem ilk Müslümanlardan hem de sütkardeşin olan ve lakabı “Allah’ın arslanı” olan Hz. Hamza (r.a)’nın şehit düşmesi akabinde gözlerinin önünde bedeni parçalanarak kalbi sökülüp alınmıştı. 

Oysa zatını dillerden düşürmeyen sözde hocalar ve ardına taktıkları yığınlar, cihad ehline karşı öyle hakaretler yağdırıp karalıyorlar ki, velev ki bugün yaşamış olsaydın aynı alçaklığı zatına göstermekten de imtina etmeyecekleri kuvvetle muhtemeldir. İslam’ı, Allah ve zatının buyurduğu üzere hâkim kılabilmek ve küfrün boyunduruğu altından kurtarabilmek için canlarını veren mücahidlere ağza alınmayacak küfürler ve iftiralarla saldıran münafıklar, şeytana dost olduklarını İslami maskeleri, ilmi zenginlikleri ve etkileyici üsluplarıyla gizlemelerinden nasıl hain oldukları da anlaşılamamaktadır. O gün mübarek eşine iftira atan münafıklar, bugün de cihad ehline iftira atmayı sürdürmektedirler. 
    
Mübarek Ramazan Ayına girdiğimiz bu günlerde çıkarsı amaçlarıyla zatını yine sömürecekler, azmış nefisleri doğrultusunda öyle bir kimliğe büründürecekler ki, sanki Allah’ın kulu ve elçisi Hz. Muhammed (s.a.v) değil, batıl düzeni destekleyen bir peygamber portresi çizeceklerdir. Oysa Allah’ın buyruklarının dışına çıkmamış; küfür senden razı olsun diye ayetleri eğip bükmemiş; ayetleri yok sayarak kendi başına hiçbir antlaşmaya imza atmamış; ayetleri tefsire kalkışarak hiçbir katkıda bulunmamış; İslami hükümler haricinde hiçbir batıl iktidarla ittifak kurmamış; şeriattan zerre kadar taviz vermemiş; Allah için adaletle şahitlik yaparak evladın olsa dahi hiçbir kayırımda bulunmamış; cihadı cennete girmenin ve Allah rızasını kazanabilmenin tek şartı bellemiş; cihad ehline baş üstünde tutarak ayrı bir sevgi ve saygı duymuş; dünyevi çıkar gözeterek İslam düşmanlarının arzu ve isteklerine uymamış; tehditlere, baskılara, rüşvetlere ve zorbalıklara boyun eğmemiş; batıla asla göz kırpmamış; nerede zulme uğramış mazlum bir insan varsa ırkını ve inancını gözetmeksizin zalime savaş açmış; Rabbin Allah’ın sözünden başkasına kulaklarını tıkamış; fitne yok edilinceye ve kulluk yalnızca Allah’ın oluncaya dek küfürle savaşmış; İslam devletinin kaçınılmazlığı ve tartışılmazlığını vurgulamış; Allah’ın dinini yayma ve muktedir kılabilmeyi imani görev yapmış; Allah’ın koyduğu cezaları uygulamada nefsi bir yorumda bulunmamış; bende sizin gibi bir insanım diyerek asla zatına bir ayırımcılık yapmamış, peygamberliğinle böbürlenmemiş, Allah’a kul olabilmek ve hükümlerini eksiksiz yerine getirebilmek için korkudan itaate sınır tanımamış; sözle değil amelinle insanlara örnek olmuş; Allah’ın vahyi dışında hiçbir şey söylememiş; çıkar amaçlı fetvalar vermemiş; cennetin kılıçların gölgesi altında olduğunu belirterek, eli silah tutabilen müminlerin batıla karşı hak için savaşarak küfre son vermelerini buyurmuşsundur.
   
Ya Allah Resulü! Zatının adını kullanarak bizleri öyle batıllaştırdılar ki, sen Allah’ın indirdikleriyle amel ederken, bizleri ise sana isnat ettikleri uydurma hadislerle amel ettirmektedirler. Adın her ne kadar kitaplarla, tablolarla, afişlerle, tefsirlerle, şarkılarla, şiirlerle, ilahilerle, mersiyelerle, vaazlarla, kasetlerle, sohbetlerle övülüp yer gök inletilse de, maalesef o sen değil, batıllaştırdıkları peygamberdir. Yüce dinimiz İslam bıraktığın gibi değil, Kur’an’ı Kerim Allah tarafından muhafaza edilmesine rağmen müminler yaklaştırmamaktadırlar. Rabbimin hidayete ulaştırıp cihada koşturdukları müstesna geri kalanın nasıl bir halde olduğu, cihad ehline yaptıkları hakaret, küfür ve belalarla kanıtlıdır. 

Kur’an Müslümanlığı sapıklıktır ya da sen Kur’an’dan anlamazsın aşağılamalarıyla bizleri Kur’an’dan soğutup ayetlerden öyle uzaklaştırdılar ki, zatını referans kılarak nerede bir hurafe var ise dayattılar. Adına sevap verdiler; günahları affettiler; hidayete kavuşturdular; diledikleri gibi yönlendirdiler; kendilerine tabi olmayanları cehenneme gönderdiler;  haram ve helalleri belirlediler; hükümleri koydular; çıkarlara göre fetva verdiler; cihada düşman kıldılar; cihad ehlini cani, barbar, namussuz, şerefsiz, cehennem köpeği ve terörist yaftalarıyla aşağıladılar; Allah’ın ve senin üstüne geçerek fetva verdiler; Kur’an’dan başka bir hayatın varmış gibi sınırsız iftira düzdüler; böylece bizleri, zilletsi bir münafıklığa mahkûm ettiler.

Şüphesiz her şeyi bilen, gören ve işiten Allah, art niyetli olanları ortaya çıkarıp kahredeceği muhakkaktır. Lakin onlara uyan Müslümanlar ne olacaklardır?  

Ya Allah Resulü! Öyle kötü bir durumdayız ki, Rabbimden bir mağfiret gelmeden iflah olabilecek değiliz. Adın var ama ne amelin, ne itikadın, ne Kur’an’i yaşamın, ne siyasetin, ne cihadın, ne de şeriatın var. Seni, dolaylı yollardan din kurucusu yaparak Allah’a ortak koştular. Bununla yetinmeyip, zatını istismar ederek İslam’ı, Allah’a öğretmeye kalktılar.

“De ki: Siz dininizi Allah'a mı öğretiyorsunuz? Oysa Allah göklerde olanları da bilir, yerde olanları da. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.” Hucurat 16  
  
“İndirdiğimiz açık delilleri ve kitapta insanlara apaçık gösterdiğimiz hidayet yolunu gizleyenlere hem Allah hem de bütün lanet ediciler lanet eder. “ Bakara 159

“Yoksa Allah içinizden cihad edenleri belli etmeden, sabredenleri ortaya çıkarmadan cennete gireceğinizi mi sandınız?” Al-i İmran 142

Hiç yorum yok: