2 Mayıs 2014 Cuma

Sigorta dolaylı bir şirktir!

Sigortada dahi Allah’a değil beşere güvenen insanoğlu; ziyan içinde midir yoksa kazançlı mıdır? 

Oysa beşer, başınıza gelen olaylar akabinde binbir zorlukla taahhüdünü yerine getiriyor; Allah’a güven ise kayıp ve zararlardan mütevelli olayları vuku bulmadan koruma altına alıyor.

Bu da ne demek?

Sigorta, mal ve can ile ilgili risklerin gerçekleşmesi sonucu doğan zararları gidermek için kullanılan mali araçtır. İnsanların başta canları ve sağlıkları olmak üzere tüm varlık ve girişimleri olası belirsizliklere karşı tehdit altındadır. Sigorta, risklerin gerçekleşmesi halinde doğan zararı karşılar, böylece geleceğin maddi açıdan belirli hale gelmesini sağlar ama maddi zararları tetikleyen ruhsal etkileşimle ilgili çaresizdir.

Peki, zararlar meydana gelmeden önce riskleri engelleyici bir sigorta yaptırabilmek mümkün müdür?
Öncelikle doğan menfi yitimleri yaratan kim ise, önleyici de O’ndan başkası olamaz sağlamasına odaklanmalıdır. Eğer insanların dileklerini yapabilecek oluşumlar zuhur etmiyor ise, beşeri çözümlerin maddi katkıdan öte bir iradede bulunabilmeleri de söz konusu değildir.

 “Allah'ın izni olmaksızın hiçbir musibet isabet etmez. Kim Allah'a inanırsa, Allah onun kalbini doğruya götürür. Allah her şeyi bilendir.” Teğabun 11

Demek ki iyi ya da kötü ne var ise Allah’ın izni yani Mutlak İrade ile gerçekleşmekte, dolayısıyla çözüm için beşere değil Allah’a güvenme zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.

En basitinden en dehşetlisine kadar başa gelen olayların çözümünü maddi arayışlarla gidermeye çalışan düşünce, tamamen manipülasyon olup maddeyi yani bedeni güden ruha hiçbir fayda temin etmektedir. Tıpkı tatmin anındaki zevk misali bir anlık doyum yahut rahatlama verse de duçar olan kalıcı sıkıntıları bertaraf edememesi, çarenin sadece ve sadece yaratıcı Allah’ta olduğunu kanıtlamaktadır.

Gerek maddi gerekse ruhi sıkıntıları giderecek, sıkıntıları verenden başkası olamaz!

(Resulüm!) De ki: "Allah'ı bırakıp da ileri sürdüklerinize yalvarın. Ne var ki onlar, sizin sıkıntınızı ne uzaklaştırabilir, ne de değiştirebilirler." İsra 56

Özellikle her insanın ortak kaygısı çocuklarıdır. Çocuklara karşı ebeveynlerin kalplerindeki derinsi evlat sevgisi, kendilerini sürekli tetikte tutar ve başlarına zerrecik bir halel gelmemesi adına her türlü tedbire başvurarak tozdan dahi sakınırlar. Gerek tembihle gerek emanetle gerekse dikkatlerini üzerlerinden almamalarıyla tedirginlikleri had safhadadır.

Okul, sokak ve parkta oynadıkları arkadaşlar, servisler, güvenlikçiler, öğretmenler ve yakınlarında kimler var ise güvende hissedilir ama hiçte öyle olmaz! En çok güvenilen anne-baba-evlat-kardeş-hısım ve akraba dahi ölümcül ve iffetsiz zararlar verebiliyorsa, kime güvenmelidir? Devlete mi, kanunlara mı, yargıçlara mı, güvenlik güçlerine mi? Olabilecek musibetleri engelleyebilecek güçleri var mıdır?

Geçen gün Çağlayan Adliyesinde çok düşündürücü, sorgulayıcı, iktidar ve irade sahibinin kim olduğunu kanıtlayıcı ibretli bir olay meydana gelmişti. Bir genç, annesini ve annesini babasının tehdidinden koruyan bir polisi, sarp ve sağlam bir kale olan yargıçların merkezinin ortasında vurarak öldürmüştü. Her tarafı güvenlik güçlerince korunduğu, söz deyimiyle sineğin dahi uçurulmadığı merkezi bir adliyenin içinde cinayet işlenebiliyor ise, kime güvenmelidir?

Güvenilen şoförün, pilotun, kaptanın, makinistin, mühendisin ve doktorun iyileri öldürmüyorlar mı? Eğitimleriyle, sanatçılıklarıyla, gazetecilikleriyle, yazarlıklarıyla şöhrete ulaşmış kimseler fitneleriyle öldürtmüyorlar mı, sapıklıklarıyla namusları kirletmiyorlar mı? Öyleyse kime güvenmelidir?

Yıllar önce, Adanalı ünlü bir çiftçinin kalp ameliyatı olacağını ve kendisini ameliyat edecek doktorun dünyaca ünlü kalp cerrahı Debakeyin olmasının büyük bir şans ve bulunmaz bir fırsat olduğunu, artık olabilecek herhangi bir olumsuzlukla ilgili şüphesinin kalmadığı son derece rahat ve huzurlu bir operasyondan sonra sağlığına kavuşacağını belirterek, mutluluğunu dile getiren sürmanşet bir haber dikkatimi çekmişti. Dünyaca ünlü Amerikalı kalp cerrahi Debakey sanki beşer değil tanrıydı adeta! Birkaç gün sonra çiftçinin ameliyat masasında öldüğünü ve Debakeye olan inanılmaz güvenin bile kendisini kurtaramadığı ve tanrılaştırdığı kişi tarafından öldürülmüş olabilmesinin acısını dahi hissedemeden hayata veda etmesi ibret vericiydi!

Peki, kime güvenmeliyiz ve kime sigorta yaptırmalıyız?

Yahu arkadaş! Senden ne bir ücret, ne zenginlik, ne güç, ne bir teminat, ne bir aracı, ne de şöhret istemeyen yaratıcın Allah’a; “Allah’ım sana dayanıp güvendim, vekil ve destek olarak bana yetersin” diyerek çocuğunu, malını ve canını Allah’a emanet etmiş olsan, o kahredici ve intihara sürükleyen zararları, kayıpları ve sıkıntıları yaşar mısın? Yeryüzü ve gökyüzündeki canlı-cansız her şeyin sahibi Allah olduğuna göre; sahibin olmayanlara duyduğun güveni neden yaratıcın Allah’a duymuyorsun?

Çocuğunuzu okula, sokağa, parka, arkadaşlarına gönderirken, evde tek başına bırakırken, en yakınınıza emanet ederken; neden Allah’ı vekil kılarak koruyup gözetlemesinden imtina ediyorsunuz? Neden attığınız her adımda, yaptığınız her işte, bindiğin her araçta, girdiğiniz her kapıda, dostluk kurduğunuz her arkadaşta, evliliğinizde, ailenizde, hastalığınızda, ilişkilerinizde, alışverişinizde Allah’ı vekil edinerek dayanıp güvendiğinizi bildirmiyorsunuz? El Vekil ve El Latif sıfatlarıyla Allah’a havale edilmiş hiçbir şey yoktur ki, Allah’a teslim ettiğiniz gibi geri almamış olasınız!

Lakin unutmayınız ki, başınıza ne kadar berbat ve dayanılması fevkalade zor bir musibet gelse de, sabra ihtiyacınız vardır. Peki, o sabrı size verecek kimdir? Allah’a güvenmeyip beşere olan itimadınız o sabrı size verebilecek mi? Hilkatteki eşine yalvaran da aciz, medet umulan da aciz!

“Allah size yardım ederse, artık size üstün gelecek hiç kimse yoktur. Eğer sizi bırakıverirse, ondan sonra size kim yardım eder? Müminler ancak Allah'a güvenip dayanmalıdırlar. “ Al-i İmran 160
  

 “De ki: Allah'ın bizim için yazdığından başkası bize asla erişmez. O bizim mevlamızdır. Onun için müminler yalnız Allah'a dayanıp güvensinler. “ Tevbe 51

Hiç yorum yok: