4 Kasım 2010 Perşembe

İTO organize bir çete midir?

Şüphesiz insan, tanrı olmamasından hata ve yanlış yapması fıtratı gereğidir. Rüşvet vermek, örgüt kurmak, yargı mercilerini etkilemek ve nüfuz kullanmak suretiyle nitelikli dolandırıcılık yapmak suçlarından tutuklanan İstanbul Ticaret Odası Başkanı Murat Yalçıntaş’a kayıtsız destek çıkabilen İTO yönetimi; yargıyı satın alma ve rüşvet gibi toplumu temelinden sarsan fevkalade yüz kızartıcı cürümün ve ahlak dışılığın arkasında durmasından mahkûm olmuş, topluma ve üyelerine karşı güvenirliliğini yitirerek apaçık bir çete olduğunu itiraf etmiştir.

Öncelikle çok yakın dostu ve Ak Partinin kurucular kurulu üyesi Murat Yalçıntaş’a sahip çıkmayarak soruşturmaya ve yargıya müdahale etmeyen Başbakan Erdoğan’ı tebrik ederim. Soruşturmanın gerek Adalet Bakanlığı gerekse İçişleri Bakanlığına bağlı birimlerce yürütülerek sonuçlanması; muhalefetin yargıyı ele geçirmek ve dilediği gibi hükmetmekle suçladıkları Başbakan’a nasıl iftira attıklarını ortaya çıkarmıştır. Hele chp’in teröristle suçlanarak tutuklanan Erzincan başsavcısı İlhan Cihaner’i kurtarabilmek için tanıklara rüşvet vermesi ve azılı terör örgütü Ergenekon’un avukatlığını yapması ortadayken…

Ayrıca Başbakan’a ve hükümete özde yakın bir insanın hiçbir delil olmaksızın suçlanması ve tutuklanması mümkün müdür? Yalçıntaş’a isnat edilen suçlarla bir ilişkisi olmadığına inanıp arkasında durduğunu açıklayan MÜSİAD da bozulan düzenin münafık bir kurumu olduğunu ortaya koymuştur. Belki Murat Yalçıntaş’ta geçmişte masum bir insandı. Ama cennette yaşayan şeytanın sapıtıp kötülüğün elçisi olma süreci hafızalardan çıkarılmadığında, Yalçıntaş veya onun gibi referansa sahip kimselerin de nasıl şımarıp nefislerinin esaretine düşebildikleri gözlemlenebilecektir.
Adaletle şahit ederek topluma iyi bir örnek olması gereken İTO’nun; “Murat Yalçıntaş herhangi biri değildir ve bugüne kadar hiçbir yanlışın içinde olmamıştır” açıklaması, ya Yalçıntaş’ın yanlıştan münezzeh bir tanrı olduğunu ya da söz konusu suçların faili olmalarından kendilerini aklama gayreti taşıdıkları anlaşılmaktadır. Oysa kişi değil kurum esas alınsaydı, suçu meşrulaştıran böylesi bir pespayelikle yaftalanmayacaklardı.

Ergenekon Terör Örgütünden ve onca darbe girişiminden tutuklanan generaller, amiraller, rektörler, gazeteciler, sendika başkanları, iş adamları, siyasiler ve ATO Başkanı Sinan Aygün için de işbirlikçileri aynı tepkilerde bulunmuş, onların da herhangi biri olmadıkları, cumhuriyeti korumaktan ve vatana hizmetten başka hiçbir amaç taşımadıklarını ifade ederek, derhal yargılanmalarına ve tutuklanmalarına son verilme taleplerinde bulunmuşlardı. Nasıl bir muhakeme ise etiketli güçlüler masum, zayıflar suçlu!

Kimileri hükümeti, kimileri ise polis ve yargıyı suçlamaktadırlar…

Emniyetin büyük bir gizlilik içinde iki yılı aşkın sürdürdüğü teknik takip sonrası ulaştığı deliller sadece Murat Yalçıntaş’ı değil, tüm yönetim kurulu üyelerinin de rüşvet çarkının birer dişlisi olduğunu kanıtlamakta, yargı da önüne konan belgeler doğrultusunda ahlakı ve adaleti doğrayan şebekeyi hiçbir kayırıma yeltenmeksizin “millet adına” tutuklamakta ve hesabını sormaktadır. Ayrıca Yalçıntaş, İTO gücüne ve hükümetin kendisine imtiyaz hakkı sağlayacağı güvenci ve rüşvetin polisçe takip edildiği istihbaratını alması üzerine sözde ihbarda bulunarak kendini arındırma girişimine dayanarak yurt dışından gelip teslim olması yanıltmamalıdır.

Murat Yalçıntaş elebaşılığında Dünya Ticaret Merkezi (İDTM) Yönetim Kurulunun aldığı rüşvet kararıyla görevlendirilen avukat Süleyman Balcı’ya “Yönetim Kurulu karar aldı. Her şeyimiz tamam, gidin halledin” talimatı, tüm yönetimin aynı suçlardan tutuklanarak yargılanmasını kaçınılmaz kılmaktadır. Öte yandan avukat Süleyman Balcı’nın para dolu rüşvet çantasıyla Ankara’ya gelip polis tarafından görüntülenmesiyle ilgili fotoğraflara ve ses kayıtlarına ne diyorlar?

İTO Yönetim Kurulu Başkan yardımcısı Şekib Avdagiç, “İTO camiası tek vücut olarak Sayın Başkanımız Murat Yalçıntaş’ın arkasındayız. Verilen bu karar tüm İTO üyelerinin içini yaktı” açıklaması, tüccar doğruluğunu ve dürüstlüğünü ilke edinmesi gereken kuruma hakaret değilse, İTO’nun topyekûn organize bir çete olduğu istifamı doğurmaktadır.

Olay sadece Murat Yalçıntaş ile sınırlı kalıp bireysel adi bir suç olarak değerlendirilseydi; söylenebilecek tek söz “Allah kimseyi azdırmasın ve sapıttırmasın” temennisinden başka bir şey olmayacaktı. Ne var ki İTO yönetim kurulunun milletin güvendiği yaklaşık 350 bin üyesini zan altında bırakan açıklaması, nefsi galebe çalan insanoğlunun ne kadar bozulduğunu, haktan ve adaletten yana olmadığı felaketini gözler önüne serdi ki, buna sessiz kalabilmek mümkün değildir.

Acaba Türkiye’nin en büyük sivil toplum kuruluşu İTO’nun seçilmiş başkanının tanrısal bir dokunulmazlığı ya da suç işlemekten arınmış peygambersi bir yüceliği mi var?

Diğer şöhretli mücrimler gibi nüfuzla, hukuki oyunlarla yahut delilleri karartacak entrikalarla tahliyesi ya da olası bir beraatı, vicdanlarda mahpus olduğu kara lekeyi silemeyecek, ahrette dahi hesap vermekten kurtulamayacaktır.

Hak ve adaletin bekası, erdemli bir toplumun inşası, dürüstlüğün vazgeçilemez bir insanlık olduğu örneğini sergileyen bir davranış içinde pişmanlık dile getirilseydi, şüphesiz büyüklüğüyle övündükleri İTO üyelerine ve milletine ahlak abidesi olur, maddi bir aklama yerine manevi bir yüceliği ortaya koyarak bozulan düzenin tamirine katkı yaparlardı.

Başkanları olduğu gerekçesiyle toplumu ve hukuku deşen yüz kızartıcı bir suçlunun arkasında duran İTO yönetimi derhal istifa etmelidir. Yargıya rüşvet verme kararı alan Dünya Ticaret Merkezi Yönetim Kurulu üyeleri de adalet önünde hesap vermeli, güç ve makamlarına aldırış edilmeksizin sokaktaki vatandaştan farksız üzerlerine gidilmelidir. Dünya Ticaret Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı olan Kadir Topbaş’ın söz konusu rüşvet kararında imzası ve bilgisi var mıdır?

Rüşvet öyle bir afettir ki, doğadaki afetlerin yanında bir kıyamettir…

“Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan, kendini, ana-babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa Allah için şahitlik eden kimseler olun. (Haklarında şahitlik ettikleriniz) zengin olsunlar, fakir olsunlar Allah onlara (sizden) daha yakındır. Hislerinize uyup adaletten sapmayın, (şahitliği) eğer, büker (doğru şahitlik etmez), yahut şahidlik etmekten kaçınırsanız (biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” Nisa. 135

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Aptalca bir yorum olmuş.
Bir kere konu şu ki
Devletin arazisini Fuar merkezini Ceyda denen kadın süresi bitmesine ragmen bosaltmamış gasp etmiştir yalçıntaş'ta KAMU'nun hakkını savunmuştur.
Senin gibi gerizekalılarda olayı başka boyutlara taşımaktadır. Hırsız orada dururken ev sahibini suçluyor senin sisteminin adaleti EY BEYİNSİZ!

Unknown dedi ki...

Demek ki Yalçıntaş'ın kamu hizmeti maksadıyla giriştiği ahlaksız bir suç olan rüşveti mazur görebiliyorsan,ekonomi sıkıntılar gerekçesiyle aç kalmamak için namusunu da peşkeş çekebileceğin ortaya çıkıyor. İşte sizin gibi ahlaksızlardan dolayı memlekette namus kalmadı...