10 Kasım 2010 Çarşamba

CHP'deki köktencilerle takiyecilerin savaşı…

Erdemliği kemirip ahlaki çöküntünün sinsi anahtarı takiye, insanın sözü ve özüyle kendisi olmak yerine binbir surata dönüşmesine yol açan zehirsi bir riyakârlıktır. Tamamen nefsi çıkar ve fırsat odaklı böylesi kötü farklılaşma, insanı insan yapan dürüstlük ve güveni hançerleyerek yalanı ve hileyi meşrulaştırmakta, dolayısıyla toplum, doğru ve vicdandan yoksun bir namussuzluğa yönelmektedir. İktidar veya çıkar uğruna yanlışı kabullenmenin topluma nasıl bir zehir kazandırdığı kestirilebilinseydi, vicdanlar değil sızlamak, infilak ederdi.

“İnsanlığı çökerten zehir; ‘çıkar’” başlıklı yazımda da ifade ettiğim gibi söz ve davranışlarıyla örnek olması gereken önderlerin takiyelikleri doğru ve yanlışın, iyi ve kötünün kurallarını çelmekte, böylece kimin kime veya neye inanacağı ikilemiyle aldatıcılık ve ihanet çıkara göre renklenmektedir.

Bugün altı okuyla anayasanın, dolayısıyla devletin sahibi CHP’de meydana gelen muharebe, takiyecilerin köktencileri yönetimden uzaklaştırma akını olup, radikal laik ve Atatürkçü duruşlarıyla iktidara gelemeyen CHP’nin Müslüman halktan oy alabilme adına giriştikleri bir stratejidir. Sadece anayasaya hükmetmenin yeterli olmadığı gerçeğini fark eden Kılıçdaroğlu ekibi, iktidara gelebilmek için Lawrence misali takiyeden başka bir çareleri olmadığında karar kılarak atağa geçmişlerdir.

Müslüman kimlikli takiyeci politikacıların devlet tarafından kabul görebilmesi için nasıl laiklik, Atatürk ilke ve inkılâplarını sindirerek CHP’nin kurucu lideri Atatürk’ün üzerine yemin edip mozolesinde kıyama ve rükûa varıyorlarsa; CHP’liler de aynı taktiğe sarılarak Müslüman halkı kucaklayacak bir takiyeye mecbur kalmışlardır. Ancak inandırıcı olabilmeleri için İslam’a ve peygambere küfretmeleriyle deşifre olmuş Sav ve ekibini yönetimden uzaklaştırarak yepyeni bir CHP anlayışıyla Müslüman avcılığına soyundukları gerçeğini farklı hesaplaşmalara ve hedeflere çekmek, gizli amacı örtbas etme gayretidir. Yoksa ideolojilerinde herhangi bir eksen kayması söz konusu değildir. Unutulmamalıdır ki CHP ilkelerini benimseyerek vahiy karşıtlığını hazmedebilen bir Müslüman’ın CHP saflarında yer alabilmesi imkânsızdır. Şüphesiz münafıklar istisnadır…

Başbakan Erdoğan’ın olası bir şeriat kaygısı nasıl Atatürkçülere güven telkin etmiyorsa, Müslümanların da Kılıçdaroğlu’nun samimiyetine itimat edebilmesi mümkün değildir. Zaten Kılıçdaroğlu’nun kararsız, güvensiz ve riyakârsı karakteri toplumca bilinmekte, asla sözüne güvenilmeyeceği münafıklığı da ortadadır. En basiti cumhurbaşkanının cumhuriyeti kutlama resepsiyonuna katılmama kararı aldığı halde, grup başkan yardımcısının açıklamalarını inkâr edebilmesi ve bugüne kadar söylediği hiçbir sözünün arkasında duramaması, başkaları tarafında güdülen kararsız ve ürkek bir kukla olduğunu ispatlamaktadır. Kılıçdaroğlu bir lider değil, olsa olsa bir mankendir! Bu sebeple liderlik konusunda Erdoğan’la kıyası kabil değildir.

Ülkemizdeki takiyenin karşıtı Aleviliktir. Aleviliğin günümüze kadar etkinliğinde rol oynayan ve şekillenmesindeki en önemli etken takiyedir. Türklerin İslam’a geçişinden itibaren İslam devletine karşı bir silah olmuşlar, alevi-suni gerekçelerle Müslümanlara olan kin ve nefretleri gerek gizli gerekse aşikâr hiç azalmamıştır. Oysa mezhebi ne olursa olsun Allah’a, Resulüne ve kitabı Kur’an’a iman etmiş herkes Müslüman olduğuna göre; İslam içeriğinde Alevilik de neyin nesidir? Gerek inanışları gerekse ibadetlerinin vahiyle hiçbir ilişiği bulunmamaktadır. Milletin şerefi Osmanlı Devletini de hançerleyen Aleviler, Müslüman maskesi altında İslam’a fitne sokmalarından, ümmetsi birlik ve beraberliği bozmalarından Osmanlı İslam Devleti’nin bekası için padişahlarca dışlanmışlar, özellikle Pir Sultan Abdal adlı Alevi önderi Yavuz Sultan Selim Han tarafından idam ettirilmişti.

Özleri takiye olan Alevilerin dede unvanına sahip Kemal Kılıçdaroğlu, tıpkı Osmanlıda olduğu gibi iktidara gelebilmek adına Türkiye’yi yok etmeye hazır bir psikolojidedir. Kimliği ve ilkeleri açık olan CHP yönetimi, artık maskelilerin eline geçmiş, böylece Türkiye Halkı çok daha korkunç bir ihanetle yüzleşme arifesine girmiştir.

Kılıçdaroğlu, öyle vaatlerde bulunuyor ki neredeyse ölüyü de diriltebileceğini söylemekten imtina etmeyecek bir iktidar hırsıyla özdeşleşmiştir. Lakin başına gelen birçok felaketi unutarak bir saniye sonrası meçhul yalan dünyanın kozmetiğini kazanç sayan insanlar; acizliği, referansı ve niyeti apaçık ortada olan Kılıçdaroğlu ve ekibini desteklemekten geri durmayacaklardır.

Yeni CHP politikasının mimarı; ilahiyatçı avcılığıyla tanınan Gürsel Tekin’dir. Önder Sav’ın taviz vermez laiklik ve Atatürkçülük anlayışından elli yıldan fazla süredir iktidara gelemeyen CHP, takiye cambazı Gürsel Tekin rehberliğiyle üslubunu değiştirecek, Ak Partinin laiklik vurgusuna karşın İslam’i vurgular yaparak, kemikleşmiş oyunu saf yığınlarla arttırabilecektir. Dün Sav’ın hegemonyasında altında olan Kılıçdaroğlu, bundan böyle Tekin’in direktifi doğrultusu ve popülerliğiyle genel başkanlığını sürdürecektir. Artık umutla aç bir kurt ya da çölde susuz kalmış bir saldırganlıkla bekleyen partililerin talan rüyaları gerçekleşebilecek bir süreçtedir.

Her düşünce ve inanç sahibi çıkarcıların ahkâm kestiği takiyesel düzende çekiştirilen halkın nasıl korunup doğruyu muhakeme edebileceği de fevkalade önemli bir sorundur. Onun için söze değil öze odaklanılmalı, o anı değil öncesini irdeleyerek yargıya gidilmelidir. CHP’nin sözde değişmesi yanıltmamalı, özündeki zehirden sakınılmalıdır. Ne Kılıçdaroğlu ne de ekibinin peygamber düşmanı Önder Sav ve ekibinden hiçbir farkları bulunmadığı, son kanlarına kadar vahiy karşıtlığını sürdüreceklerden şüphe duyulmamalıdır. Eğer ifade edildiği gibi siyasi bir hesaplaşma olsaydı, tıpkı Refah Partisinden Ak Partinin, Saadet Partisinden de Has Partinin doğması gibi Sav ve ekibi CHP bağlılığını dile getirmez, derhal bir siyasi yapılanmaya giderlerdi.

Makyajın cazibesiyle baştan çıkanların sonu hep helâk olmuştur…

Hiç yorum yok: