24 Temmuz 2017 Pazartesi

Canlıların en kötüsü kâfir olanlardır.

Ancak menfaat odaklı dostluk yahut düşmanlık kâfirleri öyle yandaş, kardeş hatta idol kılmış ki, Allah katında dost olanlar düşman; düşman olanlar dost yapılabilmiştir.

Hak için değil de batıllık üzerine kurulu çıkar işbirlikleri asla adalet doğurmaz.

Her nefsin kendi isteklerine göre içselleştirdiği adalet anlayışı öyle bir barbarlığı tetiklemiş ki, neyin doğru veya yanlış; iyi ya da kötü; düşman yahut dost olduğu yargısı, beşeri arzular doğrultusunda meşrulaştırılmıştır.

En yakınındakinin düşman, en uzaktakinin dost olabildiği bir dünyada kimin samimi bir dost ya da düşman olduğu yargısını kalpleri okuyan yaratıcı Allah’tan değil de kendinden bilerek ahkâm kesen yaratık insan, gerek gizli gerek aleni düşmanlıklarını menfaat ilişkileriyle sürdürse de, ezeli ve ebedi düşman olduklarını fırsatını yakaladığı anda punduna getirmeye kalkışarak, dost değil, apaçık bir düşman olduğunu kanıtlamıştır.

Aslında arada Allah rızasının olmadığı ya da Allah’ın rıza göstermediği bir dostluk yahut düşmanlık tamamen menfaate odaklı bir faniliktir. Böylece ruhlarına fiyat etiketi koyarak ölümlü bedenleri uğruna içinde ebedi yaşanılacak ahiret hayatına peşkeş çekenlerin ne adalet gibi bir besini tasa edebilmeleri ne de dostluklarına güvenilebilmeleri mümkün değildir.

Yaratıcı Allah’a düşman olanların yaratık bir insana dost olabilmeleri imkânsızdır.  Eğer insan, iddia edildiği gibi hâkimiyet sahibi olabilseydi, yeryüzünde ne bir canlı bırakır; ne de karınları doyuracak bir şey verirlerdi.

İnsanların düşünce ve davranışlarındaki tenakuz, dilediklerini gerçekleştirememeleriyle kanıtlıdır. Çünkü kul olmalarından kendi başlarına yapabilecekleri özgür yani mutlak bir iradeleri bulunmamaktadır.   

Sözde egemen olmalarına rağmen acımasız düşmanlıklarına gösterdikleri kanıt nedir biliyor musunuz; güvenlikleridir. Madem insanlık mevzubahis olduğuna göre, inancında olan güvenlide, olmayan mı güvensizdir? Öyleyse bilim ve insanlık nerededir? Siyonist zalim İsrail de, Mescid-i Aksa’yı işgal etmesine ve Filistinli Müslümanlara uyguladığı zulümde güvenliği gerekçe göstermiyor mu? Ya da diğerleri!

Haçlı-siyonist küresel düşünce düzeyinde tebaa değil din önem taşımaktadır. Örneğin; Müslüman bir Türk’e nasıl düşmanlar ise, Müslüman olmayan bir Türk’e de o kadar dostturlar.

İslam’ı manipüle eden haçlı-siyonizm birlikteliği, “çağdaş insanlık(!) argümanıyla Müslümanları öyle kandırarak buyrukları altına sokmak suretiyle aydınlığı karanlık kılmışlar ki, Allah yerine beşere düzen kurdurup kendilerine uydurmuşlardır.  

Ancak İslami kurallar dâhilinde yapılan bir menfaat işbirliği mubahtır. Ama dostluk söz konusu değildir. Unutulmamalıdır ki, Allah adına kesilmemiş bir hayvanın etini dahi yemek haram ise, haçlı-siyonist batıllığında yapılan bir işbirliği, müttefiklik veya dostluk helal olabilir mi?

“Allah katında, canlıların en kötüsü kâfir olanlardır. Çünkü onlar iman etmezler.” Enfal 55

 “Yoksa onların mülkten (hükümranlıktan) bir nasipleri mi var? Öyle olsaydı insanlara çekirdek filizi (kadar bir şey bile) vermezlerdi.” Nisa 53

“Allah düşmanlarınızı sizden daha iyi bilir. Gerçek bir dost olarak Allah yeter, bir yardımcı olarak da Allah kâfidir.” Nisa 45

 “Böylece biz, her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. (Bunlar), aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi onu da yapamazlardı. Artık onları uydurdukları şeylerle başbaşa bırak.” En’am 112

Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez. Maide 51


“Dinlerine uymadıkça yahudiler de hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur. Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.” Bakara 120

Hiç yorum yok: