15 Haziran 2017 Perşembe

Nasıl da haktan çevrilip döndürülüyorlar?

Müslümanlıkla şereflenmiş nice insanlar vardır ki, Hakk’ın indirdiği hükümlerle yetinmeyip kanıtlara tatmin olamamalarını batıla dalarak aşmaya çalışırcasına hak ile batılı özdeşleştirebilme sapkınlıkları fevkalade derin bir küfürdür.  

Öyle ki, İslam kimliği taşımalarına rağmen dinlerinden utanırcasına Batı hayranlıklarını siyaset ve bilim gibi çeşitli yollarla amaç edinip hıristiyanlıkla meşrulaştırabilme düşünceleri Allah ve Resul’ünün üstünde bir meydan okumadır.

Hiçbir düşünce doğrultusunda kıyasi dahi mevzubahis olmayacak Kur’an’ın gerçeklerini tarumar edici fikirler bir fitne olarak akılları karıştırmış, tek tanrı inancı olarak hıristiyanlık ve yahudiliğe vurgu yapılarak varlık ve öğretileri ‘nas’ alınırcasına rakip kılınabilmiştir.    

Viyana Katolik İlahiyat Akademisi’nde öğrenim gören sözde İslam hüviyetli Fatma Zehra Dilipak adlı bir bayanın Katolik Teoluğuna ilgi duyarak Occidentalist olmak istemesi şüphesiz Allah ve Resul’ü nezdinde bağışlanamaz bir isyan, başkaldırı, ayetleri tanımama, kendi istek ve düşüncelerine göre yol edinebilme olmasından apaçık bir küfürdür.

Peki, Oksidentalist ve Katolik Teolojisi nedir?

Oksidentalist; Batıcı, Batılı, Batı taraftarı/hayranı demektir. Diğer bir ifadeyle, kalbindeki Allah ve İslam inancını atıp yerine rab olarak İsa’yı ve kitap olarak İncil’i bırakmaktır. Oysa Allah, dünyayı algılama, anlama, açıklama ve tanımlamada sadece Kur’an’ın baz alınmasına hükmetmiş ve ancak Kur’an öğretileriyle gerçeğe ulaşılabileceğini vurgulamıştır.

Katolik Teolojisi tamamen rahiplerin düzdükleri yalan, iftira ve aldatmalardan ibaret olup, Allah’tan vahiyle inen hiçbir bilgiyi içermemesinin yanı sıra Meryem oğlu İsa’yı rab edindirmeye yönelik düzmeceleri kapsamaktadır.

Ne Hıristiyanlığın ne de Yahudiliğin İslam ile hiçbir benzerliği bulunmadığı, Allah tarafından dışlanmalarıyla kanıtlıdır. Çünkü onlar, rableri yani tanrıları ve kitapları farklı dinlerdir. Ki, bu farklılığı yaratan Allah, zıddiyetlerin inkâr edilmesine yani kabulüne asla geçit vermemektedir. Bu sebeple vahyin hükmü gereği ortak bir inanç ve yaşamın inşa edilebilmesi mümkün değildir.

Müslümanların iman ettikleri Kur’an, doğrudan Allah kelamı iken; İncil ve Tevrat, hıristiyan ve yahudi bilginlerince, hahamlarınca ve rahiplerince kaleme alınmışlardır. Dolayısıyla önceden vahiyle inmiş kitaplar yanıltmamalıdır!

Dini yani İslam’ı bir yana iterek ateist kökenli hümanist felsefesiyle insan olma safında birleşmeye gönül vermiş Fatma Zehra Dilipak, yazdığı tweetin de diyor ki; “Bilginiz olsun diye diyorum Viyana’da İslam Akademisi ile Katolik İlahiyatı bir okuyacaktım. Oksidentalist olma niyeti vardı ama prosedürlere takıldım okuyamadım. Bu neden bu kadar korkunç? Aynı dünyada yaşadığımız, tek tanrıya inanan başka bir dinin ayrıntılarını öğrenmek kötü mü? Katolik mi yapar beni… Birbirimizi tanımadığımız için olmuyor mu bunlar… İnanın bu haberden elde edilmek istenen fikir tüylerimi diken diken ediyor… Babam da biz de şeffaf insanlarız kolay ulaşılabiliriz ama kimse gelip bana sormuyor ne garip! Aslında din bir yana insan olma safında birleşsek. Sevmek şart değil saygıyı öğrenebilsek. Hüküm sahibi olmakta acele etmesek… Belki birgün.” 
Böylece İslam İlahiyatını değil Katolik İlahiyatını seçen Dilipak, dolaylıda olsa Katoliği tercih ettiğini itiraf etmiş oldu. Nasıl ki ruhsuz bir beden olamayacağı gibi Allahsız yani vahiysiz bir insanda olunamaz!

Allah, birçok hükmünde ayetlerinin inkâr edildiği yahut alay edildiği işitildiği anda kâfirlerle beraber oturulmamasını emretmişken; Fatma Zehra Dilipak gibi İslam olduğunu ileri sürenler ne yapacaklar? Ayetleri yok farz edip küfre mi ortak olacaklar ya da orayı yani okudukları okulu terk mi edecekler?

Örneğin Fatma Zehra Dilipak, babası, anası, kardeşi, ailesi veya vatanı hakkında yapılan hakaretleri, inkârları ve alayları sindirircesine faillerle beraberliğini sürdürebilir mi?

Hıristiyan ya da Yahudilerle birlik olmak, arzularına uymak, rızalarını kazanmak,  mı izzet, itibar ve güce kavuşturacak bir uzlaşıcı bir yoldur?

“O (Allah), Kitap'ta size şöyle indirmiştir ki: Allah'ın âyetlerinin inkâr edildiğini yahut onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, onlar bundan başka bir söze dalıncaya (konuya geçinceye) kadar kâfirlerle beraber oturmayın; yoksa siz de onlar gibi olursunuz. Elbette Allah, münafıkları ve kâfirleri cehennemde bir araya getirecektir. “ Nisa 140

“Yahudiler, Uzeyr Allah'ın oğludur, dediler. Hıristiyanlar da, Mesîh (İsa) Allah'ın oğludur dediler. Bu onların ağızlarıyla geveledikleri sözlerdir. (Sözlerini) daha önce kâfir olmuş kimselerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan bâtıla)döndürülüyorlar!” Tevbe 30

“Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet (güç ve şeref) mi arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet yalnızca Allah'a aittir.” Nisa 139

“Dinlerine uymadıkça yahudiler de hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur. Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.” Bakara 120

“Onları doğru yola çağırırsanız size uymazlar; onları çağırsanız da, sukût etseniz de sizin için birdir.” A’raf 193

“De ki: Ben, sadece, vahiy ile sizi ikaz ediyorum. Fakat, sağır olanlar, ikaz edildikleri zaman bu çağrıyı duymazlar.” Enbiya 45


“Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” Ahzab 36

Hiç yorum yok: