27 Haziran 2017 Salı

İrem Şehrini bilir misiniz?

O kadar böbürlenme; senden büyük ALLAH var!

Kur’an’daki Fecr Süresinde bahsi geçen İrem Şehri, MÖ 3000 yıllarında Ad milleti tarafından kurulmuş öyle bir ihtişama sahipti ki, günümüz Newyork, Paris, Tokyo, Dubai gibi nice şehirlerden çok önde ve hiçbir ülkede benzeri olmayan nadide, halükarda yüksek binaları ve mimari yapılarıyla zengin bir şehirdi.

Ad kavminin yaklaşık olarak milattan önce 3000 yılları civarında Yemen’in güneyine yerleşerek burada İrem şehrini kurmuştu. 3000 seneden daha fazla bir süre boyunca da burada ikamet etmişler ve milattan sonra ilk yüzyılın sonlarına doğru da ecelleri doğrultusunda yok olmuşlardı.

Öyle ki Ad kavmi, tarihte sütunları kullanan ilk insan topluluğu olup, başta Roma olmak üzere birçok medeniyete ve mimariye ilham kaynağı olmuştu. İnsan aklının alamayacağı zenginliğe sahip İrem Şehri, dilden dile dolaşarak efsaneye dönüşmüştü. 

Büyük tufanın akabinde Hz. Nuh ve tebaasından bir kısmı yeryüzüne tekrar ayak bastıktan sonra dünyanın başka bir köşesine yerleşmek için yol almışlardı. Kendilerine Ad ismini veren bu kavim kara bitene kadar güneye ilerlediler. Şimdiki Yemen’e ulaşan bu eski insanlar buraya yerleşip kendilerine İrem şehrini kurmuşlardı.

Zenginlik ve güçleri artınca iyice şımararak, tıpkı günümüzdekiler misali “Biz herkesten üstünüz. Onlardan farklı olmalıyız” diyen Ad Halkı, yaptıkları surlar ve devasa yapılarla “Bizi kimse yıkamaz” kibri içinde böbürlendiler. Kendilerinden olmayan yabancıları çok zayıf görür, işkence ve dayaklarla eziyette sınır tanımazlardı. Hatta kervanlar yollarını şaşırsın diye çölde yol izlerini siler ve birçok tüccarın çölde kaybolup ölmesine sebebiyet verip, ülkelerine sokmak istemezlerdi.

Şüphesiz kibirleri ve zulümleri Allah’ı öyle kızdırmıştı ki, Ad kavmine Hz. Hud peygamberi göndererek, kötü huylarından vazgeçmelerini, aksi takdirde kendisinin gazabıyla karşılaşacaklarını bildirir. Fakat insanlar onu delilikle ve yalancılıkla suçladılar. Hz. Hud’un seneler süren çabaları karşısında pek az insan kendisine iman etmişti. Bunun üzerine Hz. Hud, Allah’a yakararak, elinden fazla bir şey gelmediğini ve gazabını göndermesini diledi. Önce insanlardan su esirgendi. Tek bir damla bile yağmur yağmamaya başladı. Hayvanlar susuzluktan öldü. Topraklar kuruyup çatladı. Büyük bir kıtlık başladı. Hz. Hud insanlara Allah’tan af dilemelerini ve bu kıtlıktan kurtulmalarını söyledi. Fakat insanlar yine onu yalancılıkla suçlayıp yüz çevirdiler.

Böylece çok şiddetli bir kasırga halkın üzerine öyle çöktü ki, göz gözü görmeyecek şekilde kumlar uçuştu, fırtınalar koptu. Tam yedi gün boyunca görkemli İrem şehri birbirine katıldı. Bu felaketten sadece Hz. Hud ve birkaç iman etmiş arkadaşı kurtulabilmişti.

Dünün Ad Milleti ve İrem şehri, kum fırtınalarıyla öyle yok olmuştu ki, 1980 yıllarında NASA’nın uzaya duyarlı uyduları ve yüzey tarama radarlarıyla yerin yüzlerce metre altında kalıntıları bulunabilinmişti.

Varın günümüz şehirlerinin geleceğini siz düşünün!

Ancak İrem Şehrinden farklı olmayacakları muhakkaktır.

Fecre, on geceye, çifte ve teke, (her şeyi karanlığı ile) örttüğü an geceye yemin ederim ki, akıl sahibi için bunlarda elbette bir yemin (değeri) var, değil mi?
Görmedin mi, Rabbin ne yaptı Âd kavmine; direkleri (yüksek binaları) olan, ülkelerde benzeri yaratılmamış İrem şehrine, o vadide kayaları yontan Semûd kavmine, kazıklar (çadırlar, ordular) sahibi Firavun'a! Ki onların hepsi ülkelerinde azgınlık ettiler. Oralarda kötülüğü çoğalttılar. Bu yüzden Rabbin onların üstüne azap kamçısı yağdırdı. Çünkü Rabbin (her an) gözetlemededir.  
İnsan var ya, Rabbi kendisini imtihan edip de ikramda bulunduğunda ve bol nimet verdiğinde «Rabbim bana ikram etti» der.
Onu imtihan edip rızkını daralttığında ise «Rabbim beni önemsemedi» der.
Hayır! Doğrusu siz yetime ikram etmiyorsunuz, yoksulu yedirmeye birbirinizi teşvik etmiyorsunuz. Haram helâl demeden mirası yiyorsunuz. Malı aşırı biçimde seviyorsunuz.
Ama yeryüzü parça parça döküldüğü, Rabbin(in emri) geldiği ve melekler saf saf dizildiği zaman (her şey ortaya çıkacaktır).
O gün cehennem getirilir, insan yaptıklarını birer birer hatırlar. Fakat bu hatırlamanın ne faydası var!
(İşte o zaman insan:) «Keşke bu hayatım için bir şeyler yapıp gönderseydim!» der.
Artık o gün, Allah'ın edeceği azabı kimse edemez.
O'nun vuracağı bağı kimse vuramaz.

Ey huzura kavuşmuş insan! Sen O'ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön. (Seçkin) kullarım arasına katıl ve cennetime gir!” Fecr Süresi

Hiç yorum yok: