8 Haziran 2017 Perşembe

Dünya mı; ahiret mi?

Kimi dünyaya meyledip ahireti inkâr eder; kimi her iki âlemi sahiplenerek aralarında yol tutmaya çalışır; kimi ahirete inandığını söyler ama kalbi şüphe ve tereddüt içindedir; kimi Hakk’a hizmet manipülasyonuyla dünya meylini gizlemeye çalışır; kimi gördüğüne inanarak yalnızca dünyayı kabullenip ahireti reddetse de öldükten sonrası için hiçbir kanıt sunamaz; kimi dünyada ölümsüzlük peşine düşer ama ikinci yaşam olan ahiretin ölümsüz olduğuna inanmaz; kimi apaçık bir kanıt olan ölümü dahi muhakeme edemeyerek ahiret yurduna itibar etmez; kimi amelsiz bir inanç ve ibadetle aldatılıcılıkta sınır tanımaz; kimi fani dünyadaki ödülü, diplomaları, kariyerleri, makamı, saltanatı, kazanımı ve övgüyü yegâne düşünür; kimi sadece ahirete odaklandığından şehadete koşar; kimi hilkatteki eşleri beşerin, kimi de yaratıcısı Allah’ın sevgi ve tazimini önemseyip kazançlı bulur…

İslam âleminin şeytan dostlarınca iğfal edilmesi öyle bir vahiy düşmanlığını ortaya çıkardı ki, nefsi dinler türetilip dünya nimetleri ve şatafatı olmazsa olmaz bir sahiplenme olarak kılındı.  

Öyle ki, Kur’an’a aykırı sözde hadislerle Müslümanlar zehirlenmiş ve dünya zilyetline hâkim olmak neredeyse iman şartı ile özdeşleştirilebilmiştir.

Sanki tek veren Allah değilmiş gibi peygamber efendimize düzülen “veren el, alan elden üstündür” uydurma hadislerin yanı sıra  “Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalış iftirasal sözler, günümüz İslam akidesini doğurmuştur.             

Düşünün ki, Alman sosyolog ve filozofu Max Weber’in sözü, sırf Müslümanları vahiyden ve ahiret sevdasından koparabilmek için Allah Resul’ününmüş gibi isnat edilmeye çalışılmış, böylece düzeni İslam olmayan yani Allah’a adanılmamış bir Müslümanlık rağbet kazanmıştır.

Sözde İslam Ülkelerinin vahiy ile hiçbir ilişiği olmayan halleri küfür diyarlarından bile daha beterdir. Onlara benzeyebilmek, hatta aşabilmek için fiziki “en” lere öyle odaklanılmış ki, sonunda nasıl olsa yıkılarak çerçöp olacak yapılar ve kozmetiksi ürünlerle gösteri yapılmaya kalkışılmış, kâfir kölesi münafıklık her yeri sarabilmiştir.

Oysa gerek ekonomi gerek siyaset gerekse askeriyede zafer daima Allah’ındır! Önce kendilerini Allah’a adayarak küfre karşı Allah adına cenge koşan nice İslam Devletleri öyle şımarıp kibirlenmişler ki, elde ettikleri güç ve zaferleri kendilerine çıkarmalarından bir köpük misali yok olabilmişlerdir. Dolayısıyla cihadı terk edip dünya nimetlerine koşarak ahiret yurdunu umursamayan her kul, devlet ve ülke, İslam olma şereflerini ve iktidarlıklarını küfre peşkeş çekmiş olmalarının zilleti içinde bedbahtlıktan sakınamamışlardır.

Hz. Ömer, başarı ve zaferlerinden dolayı büyütülen kimseleri Allah’a şirk koşma addeder ve böyle bir tehlikeye karşı derhal müdahalede bulunurdu. Ki, hayatı boyunca büyük başarı ve zaferlerle dolu olan ünlü komutanı Halid Bin Velid’i çok sevmesine ve İslam’a namütenahi hizmetlerde bulunmasına rağmen ordunun başından almış ve yayınladığı tamimde; “Ben, Halid’i bir öfkesinden, ya da ihanetinden dolayı azletmedim. Fakat insanlar onu o kadar büyüttüler ki, Allah’ı bırakıp ona tevekkül edeceklerinden korktum. Ben onlara, bütün bu başarı ve zaferlerin Allah’tan geldiğini bilmelerini istediğim için, böyle hareket ettim demişti.

Halka hizmeti Hakk’a hizmetle özdeşleştiren anlayış, beşere tevekkülü meşrulaştıran öyle bir şirktir ki, Allah’ın değil insanın hâkimiyeti esası üzerine kurulan düzenleri helalleştirebilmiştir.

Bugün en sevdiği dostları, müttefikleri ve ırkdaşları tarafından işgal edilmekle karşı karşıya olan Katar; zenginliği, kalkınmışlığı, batıl dünyayla yarışan yatırımları ve cazibe merkezliğiyle şan ve şöhrete kavuşmuşken neden dışlandı biliyor musunuz; gerekçeler her ne olursa olsun yaptıkları şeylerin hiçbirine ruh giydirememelerinden. Çünkü ruhsuz beden nasıl ölü ise, ruhsuz yapılarda öyle ölüdürler ve sahibine hiçbir faydası bulunamamaktadır.

Kâfir olanlar için dünya hayatı câzip kılındı. (Bu yüzden) onlar, iman edenler ile alay ederler. Oysa ki, (iman edip) inkârdan sakınanlar kıyamet gününde onların üstündedir. Allah dilediğine hesapsız lutufta bulunur.  Bakara 212

“Onların, bu dünya hayatında yapmakta oldukları harcamaların durumu, kendilerine zulmetmiş olan bir kavmin ekinlerini vurup da mahveden kavurucu bir rüzgârın durumu gibidir. Onlara Allah zulmetmedi; fakat onlar kendilerine zulmediyorlar. Al-i İmran 117

“Her canlı ölümü tadacaktır. Ve ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Bu dünya hayatı ise aldatma metâından başka bir şey değildir. Al-i İmran 185

(Ey Muhammed!) Onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Çünkü Allah bunlarla, ancak dünya hayatında onların azaplarını çoğaltmayı ve onların kâfir olarak canlarının çıkmasını istiyor. Tevbe 55

(Ey münafıklar! Siz de) sizden öncekiler gibi (yaptınız). Onlar sizden kuvvetçe daha üstün, mal ve evlâtça daha çok idiler. Onlar (dünya malından) paylarına düşenden faydalandılar. İşte sizden öncekiler nasıl paylarına düşenden faydalandıysalar, siz de payınıza düşenden faydalandınız ve (bâtıla) dalanlar gibi siz de daldınız. İşte onların amelleri dünyada da ahirette de boşa gitmiştir. Ve onlar ziyana uğrayanların kendileridir.” Tevbe 69

“O halde, dünya hayatını ahiret karşılığında satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse biz ona yakında büyük bir mükâfat vereceğiz. Nisa 74

“Dinlerini bir oyuncak ve bir eğlence edinen ve dünya hayatının aldattığı kimseleri (bir tarafa) bırak! Kazandıkları sebebiyle hiçbir nefsin felâkete dûçar olmaması için Kur'an ile nasihat et. O nefis için Allah'tan başka ne dost vardır, ne de şefaatçı. O, bütün varını fidye olarak verse, yine de ondan kabul edilmez. Onlar kazandıkları (günahlar) yüzünden helâke sürüklenmiş kimselerdir. İnkâr ettiklerinden dolayı onlar için kaynar sudan ibaret bir içecek ve elem verici bir azap vardır. Enam 70

“Doğrusu dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlencedir. Eğer iman eder ve sakınırsanız Allah size mükâfatınızı verir. Ve sizden mallarınızı istemez. “ Muhammed 36

"Kim, dünya hayatını ve zinetini istemekte ise, işlerinin karşılığını orada onlara tam olarak veririz ve orada onlar hiçbir zarara uğratılmazlar.

İşte onlar, ahirette kendileri için ateşten başka hiçbir şeyleri olmayan kimselerdir; (dünyada) yaptıkları da boşa gitmiştir; yapmakta oldukları şeyler (zaten) bâtıldır." Hud 15-16

Hiç yorum yok: