7 Ekim 2013 Pazartesi

Müslüman, milliyetçi olamaz!

Milliyetçilik; diğer bir ifadeyle ulusçuluk ya da nasyonalizm, kendilerini birleştiren dil, tarih veya kültür bağlarından bir çatı meydana getirerek altcins ve din ayırımı gözetmeyen bir milliyetperverliktir.

19. yüzyıla kadar egemen olan dinin hâkimiyetine son verilmesiyle milliyetçilik sosyal ve siyasi bir düşünce olarak yerini almış, böylece manipülasyonlarla dini otorite siyasetten uzaklaştırılarak milliyetçi ilkeler sokağı ve siyaseti biçimlendirmiştir. Milliyetçilik temelindeki vatan yahut vatanseverlik, tıpkı ruhsuz beden gibidir. Vatanseverlik, her ne kadar dini bir inançla manipüle edilmeye çalışılsa da özünde din olmayıp dil, tarih ve kültür bulunan bir cesettir.

Milliliğin maddi ve manevi çıkarlarını her şeyin üstünde tutan bir anlayış olmasından dini, dilden kültürden ve geçmişten aşağı tutarak, toplumun hassasiyetinden ötürü bir maske olarak kullanılır. Dolayısıyla milliyetçilikte din, olsa da olur olmasa da! Ancak tarihinde din bulunmasından dolayı dinsiz bir milliyetçiliğin inandırıcı ve ikna edici olamayacağı kaygısı, mecburiyetten dini kabullenmeye yol açmıştır.

Bir de Atatürk milliyetçiliği vardır ki, Türk milliyetçilik anlayışının olmazsa olmazıdır. Öyle ki, Atatürk milliyetçisi olmayan vatan hainliğiyle suçlanabilmektedir. Şeriatı reddedene kâfir diyemiyorsunuz ama Türk olsanız da Atatürk milliyetçisi değilseniz, vatan hainliğiyle suçlanabiliyorsunuz! Türk milliyetçiliğinin aksine Atatürk milliyetçiliğinde din tamamen reddedilir, deist bir inanç olan Tanrı işlenir. Zaten Türkiye’deki etnik ve dini sorunları üreten, ayrılığa ve çatışmalara götüren Atatürk milliyetçiliğidir.

Milliyetçiliğin esası ırk olmasa da ırktan beslendiği tartışılmazdır. Kendini üstün ırk nitelendiren egemen milliyetçilik, elimine etmeye çalıştığı diğer ırkları ‘milli birlik’ manipülasyonuyla etkisiz kılabilmek amacıyla hegemonyası altına almak ister. Unutulmamalıdır ki hemşerilik gütmek dahi hak ve adalet açısından nasıl yanlış ise, milliyetçilikte o kadar yanlış, nefsi ve şeytanidir. Her köyün, kasabanın, şehrin veya bölgelerin onlarca lehçesi, dili ve kültürü bulunduğuna göre, bir toplumu tek bir milliyetçilik çatısı altında toplayarak olmazsa olmazı haline getirmek, nefis için yeterli bir isyan sebebidir. Bir araya gelmiş toplumları tek bayrak, tek dil, tek vatan altında toplamak başka bir şey, milliyetçilik ise bambaşka bir şeydir. Milliyetçilik tamamen nefsi üstünlüğe dayalı bir zorlamadır!

Ben, Türküm ama asla milliyetçi olamam! Allah’a, Resulüne ve Kur’an’a olan imanım, milliyetçi olmama izin vermediği gibi İslam’dan çıkmamada sebeptir. Çünkü şeytanda ırksal bir milliyetçilik güderek kendinin topraktan yaratılmış Hz. Âdem’den üstün tutmasıyla lanetlenmek suretiyle cennetten kovularak ebedi cehenneme mahkûm olmuştu. Oysa ateşten yaratılan cinlerin bir kısmı milliyetçi anlayışlarından şeytanı rehber edinmiş, bir kısmı da iman ederek Peygamberleri rehber edinmişti. Başta Hz. Muhammed (s.a.v) olmak üzere herhangi bir peygamberin milliyetçilik yapabilmesi nasıl mümkün değilse, Müslümanlarında milliyetçiliği mevzubahis olamaz! İslam’da milliyetçilik haramdır ve milliyetçiliği meşrulaştıran tek bir kanıt sunulamaz.

Gerek Türk gerek Kürt gerekse diğer etnik kökenli Türkiye Halkının büyük bir çoğunluğu Müslüman’dır ve hükmen, İslam’dan başka bir çatı altında bütünleşebilmeleri imkânsızdır. Ancak milliyetçiliği İslam’la özdeşleştirerek zihin ve kalpleri iğfal eden iblis takipçileri, Müslümanlığın milli bir değer olduğu konusunda başarıya ulaşabilmişlerdir. Tıpkı Türk İslam anlayışı gibi!

İslam’ı dahi milliyetçileştirerek ‘Türk-İslam; Arap-İslam’ gibi küfre varan düşünceleri, milliyetçiliğin nasıl İslam düşmanı olduğuna yeterli bir kanıttır. Allah’ın vahiyle indirdiği yüce dini İslam’ı milliyetçileştirerek vahyi tahrip eden bir anlayış, kâfirlerin en şiddetli ve celâllisidir. 
      
Dinde dahi zorlama yasak kılınmışken, milliyetçilikteki zorlamayı milli menfaatler icabı meşrulaştıran bedenperestler,  İslami değerlerin değil milli değerlerin önemini vurgulayarak, bağlayıcı resmi bir ideolojiye dönüştürmüşlerdir. Oysa İslam’ı seçmiş Müslümanlar için yaratıcı Allah, milli değerleri değil dini değerleri şart koşmuş, doğumla başlayıp ölümle sona eren yaşamın her safhasına hükümler getirmiştir.  Bu sebeple kabre konmakla beraber hangi milletten olduğun değil hangi dinden olduğunun hesabı sorularak neye gönül verdiğin detaylarıyla irdelenmektedir. “Hem milliyetçi hem de Müslümanım” yanıtı karşısında münafıklıkla yaftalanacak ve kâfirlerle aynı akıbete uğranacaktır. 
  
İslam’a göre kardeşlik ve Müslüman için zaruri saf, aynı milletten olanları değil aynı dinden olanları kapsamaktadır. Buna göre bir Müslümanın milliyetçi olabilmesi mümkün müdür? Bir Amerikalı, Yunan, Rus, Avrupalı, Asyalı, Afrikalı Müslüman ile aynı milletten olmadığına ve milli bir değer, çıkar ve menfaat paylaşmadığına göre; kardeşin olarak aynı safta bulunmayacak mısın? İşte milliyetçilik anlayışı, bu kardeşliğe ve safa karşıdır!

Milli değerin İslam ile ilgisi olmadığına en önemli kanıt, milliyetçiler arasında ateist, deist, Kemalist, laik, Hıristiyan, Yahudi gibi binbir çeşit düşünce ve inanç sahiplerinin bulunduğu apaçık ortadayken, nasıl olurda milliyetçilik, İslam ile özdeşleştirilebilmektedir? Velev ki Türk-İslam olmuş olsa dahi!
Dünya nasıl bir aldatmaca ise maddeden ibaret milliyetçilikte bir yalan, hile, aldatma ve İslami kurallara muhalefet şeytani bir tuzaktır. Onun için varsa yoksa ırkıdır, milletidir, dilidir, kültürüdür ve tarihidir. Diğer bir ifadeyle benliği ya da milliyetçilik kibridir. Lakin dine ihanet ettikleri gibi dillerine ve tarihlerine de ihanet etmişlerdir ya! Dikkat edilirse en azılı İslam düşmanları milliyetçilerdir. Tıpkı Doğu Perinçek gibi Ergenekon ve Balyoz terör örgüt üyeleri!

Türkiye’deki Atatürk milliyetçiliğinin bayraktarı CHP ve Türk milliyetçiliğinin bayraktarı MHP ve uzantılarıdırlar. Kâfir ile münafığın farkı ne ise, CHP ile MHP’nin de farkı odur. Halkın Müslüman oluşu milliyetçilik ilkelerinin dışına çıkmalarına mecbur bırakır, çıkarları uğruna ilkelerine oy etiketi koyarak İslam’ı ve iman etmiş Müslümanları da savunmaktan kaçınmazlar! 
   
Millet bir beden, din de bir ruhtur. Milliyetçilik, bedeni temel alıp dil, kültür ve tarihinde din yok ise önemsemez. Başka bir ifadeyle ruhsuz bedendir! Onu var eden dil, kültür ve tarihten müteşekkil beden, nefsi temsil eder. Örneğin ülkemizdeki PKK ayaklanmasının sebebi Kürt milliyetçiliğidir; Kürt dili, kültürü ve tarihi! Türk milliyetçiliği her ne kadar Kürt milliyetçiliğini boyunduruğu altına almak istese de nefis izin vermez ve Türk milliyetçiliğine karşı Kürt milliyetçiliği; milliyetçiliğin ilke ve kimyasından dolayı itiraz eder. Müslüman, PKK’ya dini açıdan karşı çıkarak düşman bellerken; Türk milliyetçisi ise nefsi egemenlik ihtirasından karşı çıkar. Eğer Türk milliyetçiliği yahut Atatürk milliyetçiliği meşru ise, Kürt milliyetçiliği de o kadar meşrudur! Bu sebeple ruh ile bedeni birleştiren dindir; milliyetçilik ise ayrıştırıcıdır, bölücüdür, fitneciliktir ve parçalayıcılıktır!

Öyle, dini bir çeşni olarak içinde barındırmak; nefsi arzuları, hırsları ve isyanları engellemeye yeterli değildir.  Bu sebeple milliyetçiliğin din karşıtı olmadığı savunulsa da münafıklık olduğu tartışılmazdır. Çünkü ilke aldığı dili, kültürü ve tarihi, vahyi hükümlerle ilişkilendirmeyip ortak geçmişin doğurduğu zorunlu bir birliktelik olarak kabul etmektedir.

Milliyetçilik ilkeleri, milletlerin birbirlerinden bağımsız hareket etmelerine izin vermez. Zaten BM’nin de amacı budur! Ülkelerin sınırlarla çevrilmiş olmaları ve toprak bütünlükleri, ‘beden’ misali bağımsız olduklarını kanıtlamaz. Ruh olmadan beden nasıl bir kadavra ise, din olmadan vatanda Allahsız bir topraktır!  Milletlerin kendi dillerini, kültürlerini ve tarihlerini yaşatıp yüceltmeleri, ölü bir bedeni bakımlı hale getirmekten farksızdır. Milliyetçiliğin var oluş sebebi, dini otoriteyi yıkıp din adına birleşmeyi engelleyerek bütünleştirici gücünü parçalamak suretiyle etkisiz hale getirmektir. Farklı milletlere mensup insanlar din çatısı altın birleşir ama hiçbir milliyetçilik çatısı altında bir araya gelmezler. Bir Amerikalının, Rusyalının, İngilizin, Çinlinin veya Kürdün İslam çatısı altında birleşmeye koşup da, milliyetçilik tuzağına koşmaktan kaçınmaları, din ile milliyetçiliğin gücünü ve doğruluğunu ortaya koymaktadır. Dolayısıyla milliyetçilik, şeytani bir saptırmadır.  
“Şeytan sizden pek çok milleti kandırıp saptırdı. Hala akıl erdiremiyor musunuz?” Yasin 62

“Rabbin dileseydi bütün insanları bir tek millet yapardı. (Fakat) onlar ihtilafa düşmeye devam edecekler.” Hud 118


“Sizden önce nice (milletler hakkında) ilahi kanunlar gelip geçmiştir. Onun için, yeryüzünde gezin dolaşın da (Allah'ın ayetlerini) yalan sayanların akıbeti ne olmuş, görün!” Al-i İmran 137

Hiç yorum yok: