9 Eylül 2013 Pazartesi

Hedef Esed değil doğrudan mücahitlerdir!

Suriye’ye yapılacak saldırının başını çeken ABD ve Türkiye’nin dâhili olduğu ittifakın hedefi Esed mi yoksa mücahitler midir? Sözde Esed ise, Rusya, açık açık Esed’e her türlü silah yardımında bulunurken, neden ittifakta savaşan muhaliflere silah yardımında bulunmuyor? Doğrudan operasyon yapmak yerine, Esed ile savaşan mücahitlere silah yardımı yapmak daha meşru, ekonomik, kolay ve risksiz bir yol değil midir?

Gerek ABD, gerek İsrail, gerek AB, gerek Suudi Arabistan ve körfez ülkeleri, gerekse Türkiye’nin açık ve gizli hasmı Allah’ın düzenini egemen kılabilmek için cihad eden mücahitler olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Tamamen hak ve adalete dayalı İslami bir sistemin bölgede hüküm sürmesine karşı seküler ve sömürgeci güçlerin mücahitleri düzenlerine çekebilmesi mümkün olamayacağından, yağmurdan kaçarken doluya yakalanmak istememektedirler. Dolayısıyla mücahitler yerine zalim bir Esed, kendileri için bir dost ve yardımcıdır! Dışarıya karşı verdikleri hümanist söylemleri, içeride derin hesapları gizlemektedir. Ayrıca İsrail için de ne İran ne de Esed düşman değil mücahitlerdir. Mısır’da ki Müslüman Kardeşler iktidarını deviren firavunlara destekleri de apaçık ortadadır.

Mücahitlerin adım adım zafere yaklaşmaları haçlıları endişelendirmiş ve kimyasal silahı bahane ederek İslam ordularını ortadan kaldırmaya yönlendirmiştir. İran da her ne kadar İsrail ve ABD’ye düşmanmış imajı verse de, asıl hasmı yanı başında Sünni bir şeriat devleti kurulacak korkusudur ve onlar için Sünniler, İsrail’den çok daha tehlikeli ve ezeli bir düşmandır. Bu sebeple tarihleri boyunca Sünniler ile savaşmış ve tek bir kâfir ülkeyle muharebe yapmamışlardır.

ABD, asla İslam ordularıyla aynı safta yer almaz! Zaten ABD ordusu bu gerçeği açıkça deklare etmiştir. Ancak asıl amaç, İslam ordularının güçlerini kırmak ve ileride doğacak tehdidi ortadan kaldırabilmek olduğundan kongreden beklenen oylamada operasyona imkân tanıyacaktır. Dikkatle okunduğunda müdahale Esed rejimine karşı yapılacağı görüntüsü verse de, hedef mücahitlerdir ve kurulabilecek bir şeriat devletidir.

Suriye’de savaşarak yüzlerce şehid veren İslam tugayları: “Batı'nın Suriye'ye askeri müdahalesine karşı çıkıyoruz. Bunun İslami Cihat tugaylarına yönelik yeni bir saldırı olduğunu düşünüyoruz. Şam beldesinde aktif olan bizler, halklarımıza karşı yapılacak olan Batı askeri müdahalesine karşı olduğumuzu açıklıyoruz. Bu açıkça, kutsal Şam beldesine ve İslam devletine yapılacak bir saldırıdır.” 

Başbakan Erdoğan’ın Irak’ta yaptığı ihaneti tekerrür etmeyeceğini düşünüyor ve mücahitlere karşı planlanan saldırıda yer almayacağına ihtimal veriyorum. İnşaAllah nefsi ve çıkarcı düşünceyle karar almaz; her ne kadar aşırı uç olarak tanımlayıp pkk teröristleriyle özdeşleştirebildiği ve ‘asla yanımızda olamazlar’ dediği mücahitlerin imhaları için herhangi bir tavrın içine girmez. Zalim Esed’in yerle bir edilmesi tartışılmazdır ama ittifak içinde olduğu haçlıların amaçlarını ihlâslı bir kalple okursa, Allah yolunda savaşan mücahitlerin katili olarak ahirette yaftalanmaz.

“Gerçeklik yalnız akılla değil gönül gözü ile de görülür, gönül gözünün de kavrayıcı ve bilici bir gücü vardır.” B. Pascal

Başbakan Erdoğan, vahyi bir imanın içinde ve idrakinde değil ki, Müslüman halkı kasıp kavuran Esed gibi bir zalim için Batı’dan yardım isteyebilmektedir. Nasıl oluyor da bir Müslüman olarak kardeşlerini haçlılara vurdurmayı sürdürebiliyor? Oysa Esed’e karşı göğüslerini siper etmiş mücahitler, Batı’nın müdahalesine şiddetle karşı çıkmakta ve ‘bizler Esed’e yeteriz’ diyorlarsa, Başbakan Erdoğan’ın derdini anlayamıyor, samimiyeti ve amacının sorgulanması gerekliliğini vurguluyorum.
  
Diyorlar ki; “Batı'dan çözüm için yardım dilenenler düşmandır ve Allah'a, peygamberine, şehitlerin kanlarına, yaşlılara, çocuklara ihanet edenlerdir. Allah bizim İslami devrimimizledir... İster zafer ister şehadet, Allah'tan başka kimseye boyun eğmeyeceğiz ve Allah'tan başkasından yardım istemeyeceğiz. Allah'ın vadine güveniyoruz.”

Müslümanların Batı’lı güçlerce sürekli vurularak hunharca katledilmelerini ve zayıf düşürülmelerini özgürlük, yardım ve destekle açıklamak, yalanın ta kendisidir. Şer güçlerin bombaları Esed’i devirmez ama mücahitlerin imanları yerle bir eder. Çünkü imanın ardında Allah, şer güçlerin ardında da nefisleri var!

Türkiye, hiçbir şart ve koşulda kâfir ve münafık zalimlerin safında yer almamalı, Esed’den çok daha zalim, sinsi ve hain barbarların tuzağına düşerek milletimizin lanetine sebep olmamalıdır.

Suriyeli muhalif grup Yusuf El Azma Tugayı'nın komutanı Enes Abdülhamid Zir, haçlıların Suriye'ye yapacakları askeri müdahale öncesi dedi ki; "Askeri müdahale yerine keşke bize silah verselerdi, Esed'i biz kendi yöntemimizle devirirdik. Kendi kendimizi yönetme güç ve kapasitesine sahibiz. Silah yardımı almıyoruz, gıda yardımı ise çok az geliyor ve yetmiyor. Elimizdeki silahlar Esed askerlerinin elinden aldığımız silahlardır. Türkiye’nin hedef alınacağını düşünmüyorum. Kaldı ki Suriye'deki mazlum halka yardım eden, her zaman desteğini esirgemeyen tek ülke Türkiye, tek halk Türk halkı ve tek lider de Erdoğan'dır. Türkiye tarafının da hiçbir şekilde etkileneceğini sanmam çünkü bizim oraları da korumaya karşı stratejimiz hazırdır.”

İşte Erdoğan’a, Türk halkına ve Türkiye’ye karşı böylesine samimi duygular ve güven içinde olan mücahitleri, Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri gibi Sisi dostları ve ABD kuklalarının oyununa gelerek kıyabilecek bir Erdoğan; vallahi, billahi Allah'a, peygamberine, şehitlerin kanlarına, yaşlılara ve çocuklara ihanet eden bir düşman olarak damgalanacaktır. Rabbimin nasip ettiği iktidarlığını hüsrana uğratmaması için dua ediyorum.

Bilinmelidir ki, ABD, İsrail ve AB ‘den daha çok mücahitlerden korkan ve yok edilmelerini isteyen Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleridir. Çünkü saltanatsı diktatörlüklerine son verecek sadece mücahitlerdir. Nefis düşkünlerini satın alabilirler ama Allah yolunda şehadete koşan iman dolu kalpleri satın alabilmeleri mümkün değildir.

ABD’nin İslami kamuoyundan tepki almamak için Esed’in askeri gücünü de vuracağı ve böylece çatışmanın devamını sağlayacak dengeyi oluşturacağı kuvvetle muhtemeldir. Böylece İran, İsrail ve Rusya’nın da reaksiyonunu azaltarak, asıl düşmanı mücahitleri etkisiz kılmak suretiyle kendine yakın bulduğu diğer muhalif tarafları güçlendirerek, Esed ile masaya oturtmayı hesap etmektedir.

İran ve Rusya, Esed’e açık açık yardım ederek her türlü silah ve lojistik desteği verip çarpışmaya asker gönderebiliyor; diğer ülkeler çekincelerinden muhaliflere silah yardımı bile yapamıyor ise, düşünülen müdahalenin Esed’e değil mücahitlere karşı olduğu aşikârdır.

İman nasıl bir güç ve zaferdir diye merak edenlere, El Nusra mücahitleri bir kanıttır. Silahları ve hiçbir ülkeden destekleri olmadığı halde düşman ordusundan edindikleri silahlarla Esed gibi güçlü bir orduya sahip zalimi köşeye sıkıştırmışlarsa, imanın da tarifi oraya çıkmaktadır.  

Herkesin hesabı olduğu gibi Allah’ın da hesabı vardır ve mutlak olacak olanda Allah’ınkidir.

“Haydi siz dünya hayatında onlara taraf çıkıp savundunuz, ya kıyamet günü Allah'a karşı onları kim savunacak yahut onlara kim vekil olacak?“ Nisa 109

“Ey Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran. Onların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü bir varış yeridir!” Tevbe 73

Hiç yorum yok: