7 Mayıs 2012 Pazartesi

Ürün değil kadın pazarlıyorlar…

Çeşitli şirketlerin imal ettikleri ürünleri değil de şehvet fışkırtan dekolteli kadınları reklamlarında kullanarak tüketicileri etkileyebilme yarışları, ürün değil kadın pazarladıklarını ortaya koymaktadır.

Mamullerini ikinci plana iten tahrik edici kadınları tanıtımlarında kullanan şirketler, ne kadar markalı bir kalite imajı oluşturmuşsalar da şöhretli yahut baştan çıkarıcı cinselliğe ihtiyaç duymalarından ürünlerinin kalitesiz olduğu ispatlanmaktadır.

İmal ettikleri ürünlerinin kalitesiyle değil de tüketicileri etkileyebilmek için değişken pek çok argüman içinde cinsellik ve eğlence faktörünü ön plan çıkartıp yüksek yaşam standardı ve huzuru vadeden hilelerine sessiz kalan devlet, toplumun aldatılmasına ve sömürülmesine aracılık yapmaktadır. Tüketicilerin, mamulün niteliksel özelliklerini önemsemeyip reklamda oynayan ünlüye ya da pornografiye yoğunlaşmaları, reklam zehrini algılamalarına mani olmaktadır.

Nitelik odaklı şeffaf bir tanıtım yapmayıp ikna unsurunu arzu uyandıran kadınlar üzerinde kullanan şirketler, pornografik reklamlarıyla ahlakı tüketmektedirler. Acaba markaya değer katmak, markayı konumlandırmak, kurumsal olarak izlenim, imaj ve itibar oluşturulmasını sağlayabilmek için pornografik bir tanıtım yahut ünlülerin kullanılması gerekli midir? Eğer insanlar, böylesi sanal bir etkilenmeyle ikna olabiliyor ve o ürünü tüketebiliyorlar ise; o toplumun gözleri olup göremeyen, akılları olup muhakeme edemeyen, kulakları olup işitemeyen ve kalpleri olup kavrayamayan yaratıklar olduğu ortaya çıkmaktadır.

Normal insanların izlediği bir kuşak reklamın cinsel tatmine yol açtığı reddedilemez bir gerçektir.

Bir gün, muhafazakâr holding sahibi bir arkadaşımı aradım. Ürettiği mamul, her ne kadar kadın figürüne ihtiyaç olmayan bir tanıtımı gerektiriyorsa da, televizyon reklamlarında kullandığı ve ürününü ikinci plana ittiği o çekici kadını satın almak istediğimi söyledim. Birden şaşırdı ve sessizliğe büründü. “Şadoğlu, bu nasıl bir istek, ben kadın satan bir pezevenk miyim ki reklamımda oynayan kadını satmamı istiyorsun” diye çıkışınca, “Tabi pezevenksin, pezevenkler sadece genel evlerde kadın satanlar değildir. Madem sanayicisin ve malını pazarlamak için reklam veriyorsun, kadın satıyormuşçasına cinselliği uyarman, aileleri ve çocuklarını azdırman pezevenklik değil de nedir” diye yanıt vermiş, dolayısıyla arkadaşlığım sona ermişti. Bir müddet sonra reklamlarında kullandığı kışkırtıcı kadınlara son vermiş olmasına pek ziyade memnun kalmıştım.

Yine geçen gün, bir vatandaş olarak telefonla büyük bir şirketin pazarlama müdürünü aramış ve reklamında kullandığı kadını çok beğenip etkilendiğimi, nereden satın alabileceğimi ve bedelini sormuştum. Karşımdaki kişi neye uğradığını şaşırarak, “Dalga mı geçiyorsunuz, herhalde yanlış yeri aradınız, burası genelev değil” deyip telefonu tam kapatacağı sırada, “Reklamınızda dikkatimi çeken o şuh kadın olmuştu, yoksa başka bir şey mi pazarlıyorsunuz” diye sormuş isem de, pirim veren böylesi düşkün bir halk yığını karşısında şirketlerinde ancak cinsellikle mallarını satabildikleri gerçeğine vakıf oldum. Fuarlar da dahi ünlü markaları bastıran dekolteli kadınlar değil midir? Düşünün ki, otomobil markalarının ünü tüm dünyayı sarmışken; devasa şirketler, ürettikleri otomobillerini nitelik ve cazibeleriyle değil tanıtımda manken olarak kullandıkları kadınların seksilikleriyle dikkat çekmeye çalışmaları, cinselliğin her alandaki vazgeçilmezliğini ispatlamaktadır.

İnsanlar öyle bozulmuş ki, her an ve her yerde gördükleri bacak ve göğüs dekoltelerinden artık etkilenip heyecanlanmama durumuna gelmiş, dolayısıyla akla hayale gelmeyecek sapıklıklar vicdani sınırları aşmıştır. Bebek ve çocuklara artan cinsel ilginin en somut kanıtı, çocuk pornosu izlemede sözde Müslüman Türkiye’nin dünyadaki birinciliğiydi.

İnsanları manyaklaştıran cinsellikteki hoyratlık, ahlakın dibe vurmasına ve sapıklığın tavan yapmasına neden olmuş; cinselliğin teşhir edilmediği reklamlar itibar görmez olmuştur. Bu sebeple neredeyse herkes, potansiyel bir cinsel sapkına dönüşmüştür.

Fetullah Gülen önderliğindeki cemaat yayınları Zaman ve Samanyolu’da o trende uyarak, haram olan göz zinasının uygar aracıları olabilmişlerdir. Geçmişte Başbakan Tansu Çiller’in fotoğrafını dahi gazetede yayınlamayı günah sayan anlayış, bugün en cüret reklamları yayınlayabiliyor ise, materyalizmin tüm değerleri yıkıp geçtiği anlaşılmaktadır. İslami kesim olarak bilinen birçok yayın kuruluşu ve şirketlerin pornolaşmaları, para için her şeyi göze alma değişimlerinin bir sonucudur. Dolayısıyla Türkiye, cinsel bir anarşi batağındadır. Cinsel anarşi, terörizmden çok daha tehlikeli, yıkıcı ve tehdit edicidir. Terörü ortadan kaldırabilirsiniz ama yayılan cinsel anarşinin önüne geçebilmek mümkün değildir…

Nur Süresi 30 ve 31. Ayetlerde gözlerin harama bakılması yasaklanmışken, Samanyolu TV’nin yayınladığı pornografik reklamlarla kendilerine güvenen Müslüman aileleri iğfal ederek harama teşvik etmeleri, hangi dinin ve ahlak anlayışının bir fetvasıdır?

Fikirleri ve oyunculuklarıyla yaşadığı toplumun ahlaki ve vicdani değerlerini yüceltmekle yükümlü olan yazar ve sanatçıların sapkın düşünceleri alaka görebiliyorsa, sorumlu olan iktidar ve rağbet eden halktır.

Örneğin Ahmet Altan adlı sapık bir gazeteci, geçmişin ahlak timsali milletimizi öyle tahrip etmiş ve sapıklığı meşrulaştırıcı düşüncelere imza atmış ki, sapıklıkta namlı geçmiş toplumlar dahi yanında iffetli sayılmışlardır.

Kendi hayatını anlattığı romanında, dolaylı yoldan annesi ile yani Çetin Altan’ın eşiyle de cinsel ilişkiye girdiğini, hayvanlarla tatmin olduğunu, eşi ve annesinin de bir fahişe olduğunu hatta eşcinselliği savunarak kardeşi Mehmet Altan’la da cinsel ilişkisini normal karşıladığını itiraf eden Ahmet Altan; “Her çeşit ilişkiyi onaylarım. Anne-Oğul, Baba-Kız. Kadında fahişelik olmalı. Hayvanla cinsellik normal! Bence seks, şiddet ve ölüm yaşamı oluşturan öğelerden bazıları. Ve insanlar seksle, şiddetle ilgimi çekiyor” açıklamalarıyla ahlaklı ve izzetli bir toplumdan taşlanarak izole olması gerekirken; Taraf adlı bir gazeteyi yönetebilmesi, yazarlara hükmedebilmesi, insanları zehirleyerek yönlendirebilmesi, siyasiler ve hükümete ahkâm kesici hakaretler edip yol gösterici ültimatomlar verebilmesi, takdir edilir ki toplumumuz adına fevkalade ürkütücüdür.

İzmir’de 2 aylık bebeğe tecavüz eden yaşlı-başlı 3 sapık misali Ahmet Altan’ın da ninesi yaşındaki kadınlardan hoşlanması, toplumun nasıl bir tehditle karşı karşıya olduğuna işaret etmektedir. Kuvvetle muhtemeldir ki, Ahmet Altan’ın mezarları açıp ölülerle de ilişkiye giren bir nekrofili olduğuna şüphe yoktur.

Ahmet Altan’ın cinsel kimlik gelişimi sırasındaki yetiştirilmesinden sorumlu olan anne ve babasının gelişim dönemi esnasında ilişkilerinin kendisinde bıraktığı izlerden dolayı sapıklaştığını düşünmek. Sanırım itirafı doğrultusunda eşinin dilediği erkek, kadın veya hayvanla cinsel ilişki kurmasından rahatsızlık duymadığı gibi izleyici olarak başında da beklemektedir. Sapıklığın her türlüsünü normal karşılayan Ahmet Altan’a yakın olanlarında sapık olduğu mutlaktır. Bu durumda Taraf Gazetesi, sapıkların bir yayın organı mıdır?

Değerler o kadar bitirilmiş ki, kadın eşcinsellerin sayısı erkeklerinkini katlamış ve Ahmet Altan gibi sözde çağdaş sapıkların telkinleriyle ensest ilişkiler meşrulaşmış ve ayıp diyenler gericilikle yaftalanmışlardır.

Sözde sanatçı kisvesindeki şarkıcıların sesleriyle değil de fahişe misali cinselliklerini teşhir ederek beğeni kazanma çabaları, tiyatrocuların ahlaklı ve vicdanlı bir toplumun oluşmasına değil de sapıklık içeren oyunlar sergilemelerine kadar her yönden kuşatılan toplum, reklamlarla da cinsel anarşinin etkisi altındadır.

Reklamın ürün odaklı olmasından çıkarılıp pornoya dönüştürülmesi, marka değerinin cinsellikle belirlemesine yol açmıştır. Bu sebeple reklamın amacı ürünü değil markayı yüceltmek olduğundan, tüketicilerin reklamlara kanmamasını ve reklamı çıkan ürünleri satın almamasının önemine işaret ediyorum.

Ahlaki kurallarla oynayan sapıkların topluma ödettikleri bedelden dolayı huzur ve güvene kavuşulamamaktadır. Tamamen mahrem kalması zaruri olan cinselliği derinden işleyenler, zaaflardan yararlanan sömürücülerdir.. Dolayısıyla konumuz olan reklam ile ilgili öne çıkarılan cinsel tema, ürünün kalitesizliğini örtbas edebilmek ve tüketim çılgınlığı estirerek harami kasalarını doldurabilmek için sadece maddi değil ruhen de çöküntüye sebep vermektedirler.

Ünlü ve vamp kadınlar kullanılıp ürünün arka plana itilmiş olmasının muhakemesini yapamayan insanlar, reklam yıldızlarının etkisinde kalarak nasıl kullaştıklarını idrak edemiyorlar. Reklamın etkisinde kalarak ürünü satın alanların reklam yıldızıyla beraber olabileceği psikolojileri, hastalığın ta kendisidir.

“Reklam bize sırıtan bir leştir.” Oliviero Toscani

Hiç yorum yok: