18 Mayıs 2012 Cuma

CHP ve BDP; Gayy ve Esam çukurlarıdır…

''Ahlak kurallarını çiğnemeyin, zira öcünü çabuk alır.'' Tolstoy

Terörle sonuç alamayacaklarını idrak eden CHP ve BDP, daha korkunç bir hedef olan sapıklıkla milletimizi yerle bir etmeyi planlamışlardır. Çağdaşlık manipülasyonuyla yaydıkları ahlaksızlıkları yasalaştırabilmek maksadıyla sapıklığı derinden meşrulaştırmaya çalışan namertler, sınırları zorlama bir yana lanetsi bir belâyı tetiklemektedirler.

Sanırım çocuk pornosu izlemedeki dünya birinciliğimizi unutmamış, millet olarak kapkara bir lekeyle damgalanmamızın utancını hissetmiştik. Ancak şeytanın takipçileri boş durmuyor, ülkeyi karanlığa gömebilmek için var güçleriyle taktik geliştiriyorlar.

Anayasa değişikliğini fırsat bilen ahlak düşmanları CHP ve BDP, haçlı emperyalistleri referans alarak eşcinsellerin, transseksüellerin, lezbiyenlerin, homoseksüellerin gayrimeşru birlikteliklerine meşruiyet kazandırabilmek için fütursuzca verebildikleri öneri, açılacak kapının toplumu nasıl bedbaht bir cehennem çukuruna sürükleyeceğini ortaya koymaktadır.

Her ne kadar Allah’a ve Peygamberine iman, toplumsal etkileşimi geçersiz kılan bir güç ise de, nefsin sarsılabileceği ihtimaline karşılık ortamdan uzaklaşmakla kalmayıp köklü çözüm olarak mücadele etmek, insanlık açısından vazgeçilmez bir yükümlülüktür. Nefse karşı direnç, ancak nefsi azdıracak kışkırtıcılıktan kaçınmak ve cenkle mümkündür. İman ile küfür arasında bocalayan ya da ahlaki kuralları özgürlük adına reddeden sapkınlar, çevrelerini özendirici ve toplumsal etkileşimin azmettiricileri olarak yıkıcı bir tehdit taşımaktadırlar.

Bir bakış, mimik ve tebessümün tahrik edici tesirini ortadan kaldıran cüretkâr cinsellik, artık tatmin için yeterli bir şehvet aracı olmayıp sapıklıklara ihtiyaç doğurmuştur. Bu sebeple düşüncesi bile vicdanları parçalayan çocuk pornolarına ilgi, insanların ne boyutta çıldırdıklarını kanıtlamaktadır.

CHP’nin kuruluş aşamasında Atatürk’ün; “Dini ve namusu olanlar kazanamazlar, fakir kalmaya mahkûmdurlar. Böyle kimselerle memleketi zenginleştirmek mümkün değildir. Onun için din ve namus telakkisini kaldırmalıyız. Partiyi bunu kabul edenlerle kuvvetlendirmeli ve bunları çabuk zengin etmeliyiz. Bu suretle kalkınma kolay ve çabuk olur" sözleri, neden CHP’nin dinsiz, namussuz, vicdansız ve sömürücü olduğunu kanıtlamaktadır.

Sapıklıkları meşrulaştırmaya çalışan CHP ve BDP’nin destekçileri, tatminsel özgürlüklerin başlarına ne büyük felaketler getireceğini öngöremiyorlar. Savaş ve afetlerin tahribatları onarılabilir ama ahlaksızlığın ki asla! Ahlakı önemseyen toplumsal çoğunluğun baskısı ile gizli sürdürülen sapkınlıkları açığa vurup geniş bir kitleye yayabilmek için çaba gösteren CHP ve BDP, cehennem çukurları olan Gayy ve Esam’ın Türkiye’deki azaplarıdır.

CHP ve BDP’nin amacı; cinsellikte sınırları yıkıp, eşli grup seksleri; anne veya babanın kızı ya da oğluyla; kardeşin kardeşle; amca, dayı, hala veya teyzenin yeğenleriyle; kuzenlerin birbirleriyle; kayın veya baldızların kardeş eşleriyle ve akla gelmeyecek her türlü sapıklığa yol açacak Pandora’nın kutusu olan dokunulamaz ahlaki testiyi kırmaktır.

Acaba CHP ve BDP’liler, böylesi bir sapık yaşama hazır mıdırlar? Yoksa bizler zaten öyleyiz, öyle olmasaydık CHP ve BDP’de ne işimiz var mı diyorlar? Ahlaklı bir insanın CHP ve BDP’ye destek verebilmesi mümkün müdür?

Ne var ki ahlaklarına, ırz ve namuslarına düşkünlükleriyle bildiğimiz Kürtlerin PKK yani BDP’yi sahiplenme gerekçelerinin ırki tutkuları, ırkları için dinleri ve namuslarını da peşkeş çekebildiklerini ispatlamaktadır. Oysa yeryüzündeki insanoğlunun tek ırkı, insan ırkıdır. İlk insan Hz. Adem, hangi ırka mensup ise, tüm insanlar o ırkla bağlantılıdır. Bundan böyle BDP’ye destek veren her Kürt, cehennemsi bir sapıktır, dolayısıyla ne insanlıkları ne de iffetleri mevcuttur. Kardeşim dahi olsa dinsiz ve ahlaksız bir Türk’ü, Müslüman ve ahlaklı bir Kürdün tırnağıyla değişmem. Ahlak hasımları CHP ya da BDP’yi destekledikten gayri, Türk ya da Kürt olsan ne fayda!

Sapıklıklarından helak olmuş nice toplumların içlerinden, Türkiye topraklarında yaşamış olmaları hasebiyle sadece Knidos’tan bahsedeceğim.

MÖ 2000 yıllara uzanan Datça Yarımadası’nın ucundaki Knidos, devrin altın çağını yaşayan bir kentti. Görkemli yapıları ve tapınaklarıyla zamanın en önemli ticaret merkezi olduğu kadar bir kültür ve sanat merkeziydi. Antikçağın ünlü çıplak Afrodit heykeline ev sahipliği yapmış, ilyada ve odessa gibi dev eserlerin sahibi ünlü İyonlu edebiyatçı Homeros’un epik dilinde “güzel saçlı fahişe” diye söz edilen Demetleriyle ün salmış Knidos; cinselliğin, fuhşun ve sapıklığın merkezi olup, M.Ö. 6. yüzyıldan itibaren eskiçağ tarihinin ve arkeolojinin görkemli bir kentiydi.

Knidos, diğer sapık toplumlar gibi savaş ve depremlerle yerle bir olmuş; zenginlik, seks, kültür, sanat ve ticaretteki cazibe merkezliği, asırlar sonra toprak altından kazılarak çıkarılan kalıntılarıyla keşfedilmiştir. Günümüzde dahi olmayan 8000 kişilik tiyatro, Knidos da mevcuttu. Knidos, zamanında öyle bir kentti ki, dünyanın çok uzaklarından binbir güçlükle gelen insanların akınına uğrardı. Her ev bir genelev, her kadın bir fahişe, her erkek eşcinsel, şehvet ve sapıklığın en dorukta yaşanarak herkesin çırılçıplak dolaştığı, sokaklarda alenen cinsel ilişkiye girildiği, erkeklerin kadın kılığında gezdiği, akla ve hayale gelmeyecek sapkınlıkların yaşandığı bir merkezdi.

Ticaret, kültür ve sanat için gelen insanları sapıklaştıran Knidos, şehvetleri tükenmişleri dahi tahrik ederek uyarmakta, ürettiği açık saçık resimlerle süslü kandiller satarak ahlaksızlığı dünyanın diğer ülkelerine teşvik etmekteydi. Günümüz sanal pornografisinin ilk adımları Knidos’ta atılmıştır.

Knidos halkı öyle acı çekerek yavaşça yok oldu ki, önce işgal edilip müthiş işkencelere maruz kaldılar, sonra depremle yerle bir edilip o nadide yapılar ve zenginlikleri yeryüzünden silindi. Knidos’ta yaşayan zamanın ünlüleri; ünlü matematikçi, astronom ve filozof Eudoksos, dönemin en önemli heykeltıraşları Faroslu Skopas ile Bryaksis, İskenderiye Feneri’nin mimarı Sostrates, Pers kralını amansız hastalıktan kurtulmasına aracı olan ünlü hekim Ktesias, Knidos’ta yaşamış entelektüel şöhretli sapıklardı.

Eğer zenginlik, sanat ve cazibe merkezliğinin bir önemi olsaydı, Knidos yok olmazdı…

Ne var ki Knidos’la ilgili çıkarılan kalıntılar arasında, Antik çağda çok ünlü olan ve insanların onu görmek için çok uzaklardan geldiği Afrodit heykeline rastlanamamış ve bugüne kadar bulunamamıştır.

CHP’nin merkezi ve çocuk pornosu izleme sapıklığında dünya birincisi olan İzmir’in kaderi de, yanı başındaki Knidos’tan farklı olmayacaktır…

Ayrıca Knidos’a yakın illerde yani Ege bölgesindeki CHP üstünlüğünün ne anlama geldiğini sorgulamakta yarar görüyorum.

Ey CHP’li ve BDP’liler!

Sonunuzun Knidos Halkı gibi olmasını mı diliyorsunuz ki sizleri sapıklığa götürecek iblisleri desteklemekte ısrar ediyorsunuz?
O masum çocuklarınızın gözlerine bir bakın!
Sizlerden sapkın bir gelecek mi yoksa ahlaki değerleri yüksek bir istikbal mi bekliyorlar?
Gelecek neslinizi öldürmeyip öldürmekten daha beter hale getirecek bir zehri yaymakta olan CHP ve BDP’yi sahiplenmek, vicdanlarınızı rahatsız etmiyor mu?
Kızlarınızın binlerce erkeği tatmin eden bir fahişe, oğullarınızın da homoseksüel olmalarını mı arzu ediyorsunuz?
Kızınızın fahişe ve oğlunuzun homoseksüel olmasından gurur mu duyacaksınız?
Hedefiniz Knidos Halkı gibi çağdaş olmak ise, aynı acı bedeli ödemeye dayanabilecek misiniz?
Ekonomisiyle, yapılarıyla, kültür ve sanatsal eserleriyle, ünüyle, özgürlükleriyle, tatminin en dorukta yaşandığı cazibesiyle merkez olan Knidos’un yok oluşu, sizlere bir şey ifade etmiyor mu?
Çocuklarınızın fahişe ve gay olmalarını sindirebilecek misiniz?
Eşlerinizin bir başkasıyla olan ilişkilerini hazmedebilecek misiniz?
Yoksa seyretmekten haz mı duyacaksınız?
Dokunmaya kıyamadığınız gelişim çağındaki çocuklarınızın pornografik fotoğraflarını ve yayınlarını izleyebilecek misiniz?
Yaşlı sapıkların mezeleri olmalarını hoş karşılayabilecek misiniz?
Oğlunuzun evlenmek maksadıyla yanınıza getirip tanıştırmak istediği erkeğe tahammül edebilecek misiniz?
Kızınızın hemcinsiyle evlenme isteğine razı olabilecek misiniz?
Eğer ahlaki kurallar özgürlüğünüzü kısıtlıyor ise, neden kıskançlık duyuyorsunuz?

Kiminiz ahretteki cehenneme inanmıyorsa da, bari yaşadığınız dünyayı cehenneme çevirmeyiniz…

Sıradan insanlar bir yana; özellikle topluma mal olup kitleleri ardından sürükleyerek iktidara talip siyasilerin, din adamlarının ve sanatçıların örnek teşkil edecek ahlaki anlayışları, toplum adına hayati bir önemdir.

CHP eski genel başkanı Deniz Baykal ile milletvekili Nesrin Baytok’un evli ve çocuklu olmalarına rağmen ahlakı doğrayan ilişkileri, her ne kadar komplo teorileriyle örtbas edilse de, asla bağışlanmamalı, bulaşıcı ve öldürücü hastalıklar misali namuslu insanlarca dışlanmalıdırlar. Her iki ahlaksızın eşleri de hiçbir tepki göstermeyip meşrumuş gibi davranmaları, onlarında ahlaksız olduklarını ve aynı iğrenç ilişkilerde bulunduklarını kanıtlamaktaydı.

Gelgelelim, ahlaki değerlerinden şüphe duymadığım Başbakan Erdoğan’ın ahlaksız Baykal ve eşini evine davet ederek kutsal olan aile değerlerine darbe indirmiş olmasına içten içe tepki göstermiş ve hiçbir gerekçeyi kabul etmemiştim. Siyasi çıkarlar adına en azılı sapıkla da görüşebilir ama aile ortamına sokmasına asla izin vermemeliydi.


Unutulmamalıdır ki, ahlaksızlık dehşet saçar. Nefis öyle kaygandır ki, kılcal aralığında bir açıklık bulsa derhal nüfuz eder ve zamanla o aralığı telafisi imkansız koca bir yarığa dönüştürür. Dolayısyla liderler toplumun aynası olup neslin ahlakından zerre kadar taviz vermeyerek hemdavranışlarıyla örnek teşkil etmeli hem de tedbir almalıdırlar…


"Çünkü sen onları bırakırsan kullarını saptırırlar; yalnız ahlaksız, nankör doğururlar." Nuh 27



Hiç yorum yok: