15 Mayıs 2012 Salı

Emperyalist uşağı CHP’den barış dili…


CHP’nin haksızlık ve adaletsizliğe karşı mücadele sonunda elde edilecek rahmani bir barışı değil de kötülüğün boyundurukluğuna girilecek şeytani bir barış dilini kullanması, apaçık bir iblis misyonerliğidir.

İnsanlığı yok etmek için var gücüyle savaşan şeytan takipçilerinin katliam ve zorbalıklarını desteklercesine savaşsız yani silahsız bir barış talebi, kötülüğün tutsaklığına razı olmaktan başka bir şey değildir. Muhakeme edebilen ve vicdanı olan şerefli bir insan, altın prangalar altında yaşamaktan ise ya ölür ya da demir prangaları insanlık adına onur telakki eder. Dolayısıyla iyilik, kendini Allah’a ve insanlığa adayan şühedanın mübarek kanlarıyla sağlanan eşsiz bir mücadeledir.
  
CHP’nin Ermeni köklü şeytan dostu genel başkanı, amansız-zalim teröristleri hümanist manipülasyonuyla “Terörü bitirmek silahla olmaz” sözleri, yaşayabilmek için teröristlere ve emperyalistlere teslim olunmasına salık vermektedir. Pkk’lı teröristlerin olmazsa olmaz şartları bağımsız bir devlet ve Apo’nun salıverilmesi gibi öncelik taşıdığı aşikârken; nasıl bir uzlaşmayla terörü bitirebileceğini düşünüyor. CHP’nin amacı terörü bitirmek değil, milleti teröre teslim etmektir.

Vicdanları doğrayan terörist ve emperyalist canavarların kıyımlarını durdurabilmek için teslimiyeti barışla özdeşleştiren şeytan dostu Kılıçdaroğlu, bağımsızlık adına İstiklal Savaşlarında verilen mücadelelere de “Terörden yani savaştan bu insanlar çok çekti, bitirmemiz lazım, bitirmek silahla olmuyor”  ifadeleriyle nasıl karşı olduğunu kanıtlamaktadır. Kötülüğün hükmettiği bir dünyada savaştan, cezadan ve silahtan arınabilmek mümkün müdür? Adalet ve barış, kötünün esiri olmak mıdır?

Pkk ile mücadelede 30 bin kişinin ölümüyle hayıflanarak açıkça teslim olmamızı öneren Kılıçdaroğlu, şüphesiz İstiklal Savaşlarında ölen milyonlarca insanımız için de akan kanları beyhude bulup haçlılara teslim olmamızı savunmaktadır.
 
Sakın ha, barış dilinin altında yatan gerçeğin insani bir sevgi olduğuna inanmayın. Öyle olmuş olsaydı, yanı başımızda Filistinli masumları katleden cani bir İsrail’i ve halkını boğazlayan zalim Esed iktidarını desteklemez, Başbakan Erdoğan’ın insanlık adına gösterdiği tepkiye karşı çıkmazdı. “Kötü bir adamın dökeceği tatlı dil, tilkinin kargaya döktüğü tatlı dil gibidir.” Montaigne

Madem o kadar barış yanlısı; halkını öldürürken zevkten tatmin olan sadistlere gösterdiği barış toleransını, neden iktidarla ve milletle de paylaşmayıp sürekli düşmansı bir davranış içinde çatışıyor, dini inançları gereği yaşamak ve çalışmak isteyen insanlara yasaklar getiriyor? Halkının diniyle savaşıp sindirebilmek için baskı uygulayan ve desteklediği Ergenekon ve Balyoz gibi silahlı terör örgütleriyle tepelemeye kalkışan CHP değil midir?

Düne kadar vesayeti altındaki yargı ve Genelkurmay’ın Müslümanlara karşı tavır aldıkları tüm haksızlık ve adaletsizliklerine sahip çıkarken, Müslüman vatandaşların tehlikeli düşman değil milletin özü olduklarına kanaat getirilmesi akabinde kendilerine savaş açan CHP değil midir?
Evet, CHP’nin tüzel olarak silahı eline alabilecek ne cesareti ne de savaşabilecek bir inançları vardır. Onlar fitne çıkararak ya devletle halkı karşı karşıya getirir ya da halkı birbirine düşürerek kıydırtır ya da emperyalist haçlılarla gizlice kırıştırarak bağımsızlığımız ve onurumuzu teslim ederler. Gölgesinden korkan CHP, arkasında devlet gücü olmaksızın sokağa dahi çıkamaz… 
            
Devlet ve milletin mal ve can güvenliği adına silahlı teröristlere karşı yapılan mücadeleye ve verilen binlerce şehide muhalefet ederek pkk’ya sahip çıkan CHP’nin “Silahla olmuyor artık barış dili kullanalım” politikası, apaçık bir ihanettir…

CHP’nin gerek BDP gerekse PKK’dan çok daha tehlikeli ve tehdit edici olduğunu idrak edemeyenlere diyeceğim odur ki; eğer başarabilirlerse üzerlerindeki ölü toprağını silkelemeleri, husumet duydukları karşıdakilerinin de kendileri gibi insan olduğu, gerektiğinde acıyı ve yokluğu birlikte paylaşabildikleri, farklı düşünseler de huzur ve güven içinde birarada yaşayarak destekte bulundukları, deprem misali olabilecek bir yıkımda hiçbir ayırım olmaksızın herkesin gömülebildiğidir.

CHP, 10 şiddetinde kıyametsi bir depremdir; ülkedeki düşmanlığın ve karışıklığın tek müsebbibidir. Acaba siz de, şeytan dostu Kılıçdaroğlu gibi barış hilesiyle pkk’ya telim olmayı onaylıyor musunuz? İşte 30 yıldır pkk terörünün bitirilememe hatta suçun önüne geçilememe nedeni, teröristin kullandığı argümanlarla değil CHP gibi hainlerin dolaylı yollardan pkk ve suçluyu cezalandırmama desteğindendir.

Yargının iş yükünü azaltabilmek ve cezaevlerini boşaltabilmek maksadıyla suçlunun hürriyetini bağlayıcı cezalar verilmesinin önüne geçebilme düşüncesi, apaçık suça teşviktir. Bu durumda suç işlemekten kaçınabilecek bir nefis olabilir mi? Cezaların caydırıcı değil azmettirici olması, insanlığa ihanet değil de nedir? Hani, Başbakan Erdoğan, canı yanan mağdurların rızası olmadan ceza indirimine ya da affa gidilemeyeceğini ifade etmişti?

Barış için ödenecek tek bedel, savaştır…

Dolayısıyla terör ve suçla mücadelede tek mutabakat; ana ve babanın aleyhine dahi olsa adaletten asla taviz vermemek, cezaların hak ettiği karşılığı uygulatmaktır. Gerek fikri gerekse fiziki gerekçeyle zerre kadar gösterilecek bir hissiyat, suçu cesaretlendirerek azdırdığından suçlu lehine çıkarılan her yasa, daha büyük fecaatlere sebep vermektedir.

CHP, her ne kadar emperyalizm karşıtı olduğunu iddia etse de emperyalizmin bir uşağıdır. Emperyalist güçlerin işgal edemedikleri vatanımızı ve İstiklal Savaşlarında tutsak kılamadıkları kahraman milletimizi özünden kopararak değerlerini yok edici emperyalist odaklı devrimlerle zincir vurma yükleniciliğini CHP yapmadı mı? Müslüman Türk medeniyetini Haçlı Batı medeniyetine peşkeş çeken CHP, meydanlardaki zaferlerimize ihanet edip milletimizi bir halden başka bir hale dönüştüren asimilasyonu gerçekleştirmedi mi? Emperyalistlerin direktifiyle şerefli devletlerini yıkmadı mı? CHP’nin İkinci Dünya Savaşına katılmaktan dahi korkan iktidarlığı, ancak emperyalistlerin kulu olabildiğini ve gücünün halkına yettiği tarihteki hakikatlerle ortadadır.

İstiklal Savaşlarının Osmanlı iktidarlığı döneminde yapıldığı, Mustafa Kemal ve İsmet İnönü’nde Osmanlı subayları olduğu unutulmamalıdır. CHP Diktatörlüğünün kurulmasıyla birlikte netleşen karakterler asıl hedefi ortaya koymuş, dolayısıyla CHP’nin bir emperyalist karşıtı değil emperyalist uşağı olduğu kanıtlanmıştır. Haçlı emperyalizmin komutası İngilizlerin düşmanı olup işgal etmek istediği Müslüman Türklerin lideri Atatürk’ün Osmanlıyı yıkması ve CHP Diktatörlüğünü kurması akabinde İngilizlerin sadece sadık müttefiklerine verdikleri en önemli ödülleri olan “Dizbağı Nişanı” ile taltif etmeleri, çok dikkatli okunmalıdır. Zaten işgaldeki amaç, Osmanlı Devletinin yıkılması değil miydi?

Emperyalizmin kucağında olan CHP’nin, “Emperyalizmin tuzağına düşmeyeceğiz” sözleri, tıpkı Alevilerin “incinsen de incitme” sözlerinden farksızdır. Türkiye’de Ermeni köklü Alevilerin olmadığı tek bir terör örgütü bulunmayıp; masum insanları katletmekten, mala zarar vermekten, toplumsal huzuru bozmaktan, İslam’la savaşmaktan ve devlete isyan etmekten başka hiçbir eylemleri bulunmuyor ise, incinsen de incitme ilkesi ne anlam ifade ediyor?  

Dersim yani Tunceli’nin yüzde yetmişi Ermeni kökenli Alevi olup, yıllardır kalplerinde sakladıkları intikamlarını alabilmek için canavar İsrail’in komutasındaki pkk saflarında millete karşı savaşmaktadırlar. Dolayısıyla Ermeni kökenli Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanlığı, hedeflerine ulaşabilmek için bekledikleri mucizevi bir fırsat olup, bundan dolayı Kılıçdaroğlu, devletin silahı bırakıp pkk ile uzlaşmasını dillendirebilmektedir.

Başkaldırının Kürt hakları adına yapıldığı imajı yerleştirilse de, aslı Ermeni isyanıdır. 1915’de Ermeni eşkıyalar nasıl Rusya ile işbirliği yaparak ihanet etmişler ise, bugünde CHP kalkanıyla ihanetlerini sürdürmektedirler. BDP, sadece bir kamuflajdır. Milletimizin hangi öz evladı, PKK ve KCK operasyonlarını eleştirebilir? Ama Kılıçdaroğlu eleştirebiliyor ise, kendisine milletin öz evladı denebilinir mi? Teröristi desteklediğinden kendisinin de bir terörist olduğu sert sayılabilir mi? Böylece CHP’nin dost addedilebilmesi mümkün müdür? Tek bir kelime dahi, karşınızdakini dost mu düşman mı olduğunu kanıtlamaya yeter ama CHP’yi destekleyenler muhakeme edemiyorlar…

Müslüman Türk Halkının ahlakını biçen CHP, lanetlenmemizin yegâne iblisidir. Milletimizin ahlakına ve aile kutsallığına o kadar düşmandır ki, yeni Anayasa görüşmelerinde BDP ile “ahlaki yıkım” üzerine gizli bir ittifak kurarak eşcinsellerin evlenebilmelerine yol açacak sapık teklifi, hayvanlardan da daha aşağı olan BDP aracılığıyla yaptırmış,  diğer partiler ve Sivil Toplum Örgütleri sert tepki gösterirken CHP’nin destekleyebilmesi, CHP’lilerin sapık olduğuna bir işarettir. Acaba CHP’liler, çocuklarını özendirecek Nuh ve Lüt kavmine olabilecek dönüşüme razı mıdırlar? Erkek ve kız çocuklarının hemcinsleriyle ilişkilerine resmiyet kazandırılmasını sindirebilecekler mi? Eğer sapıklık bir çağdaşlık ise,  unutmasınlar ki helak olan Nuh ve Lüt kavimleri de ahlaki çağdaşlıklarından acı bir yıkımla son buldular.

Acaba söz konusu sapık teklifi veren ve destekleyen ahlak düşmanları; Sırrı Süreyya Önder, Altan Tan, Ayla Akat Ata, Süheyl Batum, Rıza Türmen ve Atilla Kart EŞCİNSEL midir?
İşte CHP gerçeği! CHP’nin BDP ile el ele vererek Türkiye’yi yıkma hedeflerinin nerelere vardığını hep birlikte müşahede etmekteyiz. 
  
“Budur cihanda benim en beğendiğim meslek. Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek.” Mehmet Akif Ersoy 

Hiç yorum yok: