16 Nisan 2012 Pazartesi

Vay namussuz vay!

İsrail gibi terörist bir devlet adına darbe yapan Çevik Bir adlı hain bir namussuza dünyanın herhangi bir yerinde şahit olabilmek mümkün müdür?

28 Şubat darbesiyle ilgili 2002 yılında Amerika’da yayınlanan “Middle East Quarterly” adlı dergideki makalesinde; “Koltuklarımızda öylece oturarak ülkenin yüzünü İslam’a dönmesini, Türk-İsrail askeri ilişkilerinin tehlikeye atılmasını izleyemezdik. Erbakan’ın Başbakanlığı ile İsrail menfaatlerinin tehlikeye girmesinden dolayı gerekli müdahaleyle bunu bertaraf ettik” itirafında bulunmuş olduğu halde, bugüne kadar hakkında “ihanetten” tek bir soruşturma açılmaması, şüphesiz İsrail müstemlekesi olduğumuza açık bir işaretti.

Barbar İsrail’in Müslüman Filistin Halkını istilası gibi 28 Şubat darbesi de, İsrail çıkarları adına Müslüman Türk milletinin işgalidir.

Bu, öylesine bir ihanettir ki, 12 Eylül dâhil tarihimizde meydana gelmiş tüm darbeleri arka plana iterek, dünyaya hükmetmiş Türk milletinin terörist İsrail’e diz çöktürülmesidir.

28 Şubat, asla klasik bir askeri müdahale olarak görülmemeli, laiklik ve irtica gerekçelerinin doğrudan İsrail menfaatleri adına bir manipülasyon olduğu, böylece İsrail haydudunun Türkiye’ye meydan okuma cesaretini nereden aldığını ortaya koyan bir ihanettir.

Türk milletinin ordusu İsrail’in emrine girmiş ise; gemisine saldırmasına, vatandaşlarını katletmesine, tehdit etmesine, pkk’yı desteklemesine, mazlum Filistin Halkını biçmeye devam etmesine mani olunabilir mi? Bu durumda hükümetin İsrail’e karşı askeri bir yaptırımı olası mıdır?

Pkk teröristleriyle yapılan mücadelelerde askerlerimizin tuzağa düşürülmesi, kahpece şehit ettirilmesi, teröristlere bilgi aktarılması, korunup kollanması deşifre edilmedi mi? Şüphesiz İsrail emrindeki hain komutanlar, pkk’yı sahiplenmeyeceklerdi de emre mi karşı çıkacaklardı? Milletin seçtiği Başbakan Erbakan’a “pezevenk” diyebilecek kadar İsrail adına yapmayacak canilikleri olmayacağını kanıtlayan alçaklara müsamaha gösterilebilir mi?

Eski Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ, terörist olma gerekçesiyle tutuklanması akabinde; ''Türkiye Cumhuriyeti'nin 26. Genelkurmay Başkanı, terör örgütü kurmaktan ve yönetmekten tutuklandı. Takdir yüce Türk milletinindir'' açıklamasına karşı, Türkiye Cumhuriyetin 22. Dönem Genelkurmay 2. Başkanının “İsrail çıkarlarına adına darbe yaptım” itirafı, demek ki Genelkurmay Başkanın da, Süleyman Demirel gibi bir Cumhurbaşkanın da, Mesut Yılmaz gibi bir Başbakanın da terörist veya hain olabileceği delillerle belgelemiştir. Belki suçluları gözeten hukuki yorumlarla kurtulabilirler ama vicdanlardan asla kaçamazlar. Bu sebeple savcı ve hâkimler, doğrudan milletin vicdanına yönelik yargılarını yapmalıdırlar.

22.07.2010 tarihindeki “Org. Başbuğ’u yargılayabilecek cesur bir yargıç yok mu?“ başlıklı yazıma istinaden Genelkurmay Başkanlığının 10.08.2010 gün ve 90024013 sayılı yazıları ile “internet yoluyla kamu görevlisine görevden dolayı alenen hakaret” suçuyla aleyhime yaptığı savcılık başvurusuyla sindirebileceklerini düşünmüşler ama değil hapis, idam etseler dahi asla geri adım atmayacağım muhakkaktı. Layık bir komutana hakaretle değil saygıyla yaklaşırım. Ama onlar, dıştan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kamu görevlileri görünse de, içten İsrail Devletinin kamu görevlileridir.

Haksızlıklar karşısında susup dilsiz şeytan olmak yerine, onurluca bin kere ölmeye razıyım. Daha sonra Org. Başbuğ’un bir terörist ve İsrail’in çıkarları adına görev yapan bir hain olduğu delillerle ortaya çıkmış, özlemle beklediğim o cesur savcı ve hâkimler, millet adına ihanete el koymuşlardır.

Unutulmamalıdır ki cesaret cennete, korkaklık cehenneme sürükler…

Özel Yetkili Mahkemeler, millet lehine bir kurtuluştur. Ancak millet düşmanı haçlı zihniyet, adaleti tesis etmeye çalışan Özel Yetkili Mahkemeleri, hain emellerine kalkan oluşundan demokrasi dışı bahanesiyle ısrarla kaldırılmalarını istemektedirler. Hatırlarsanız aynı zihniyet, halkın huzur ve güvenliğini sağlayan Mobesa kameralarına da karşı çıkmış, kişi hürriyetini ihlal ettiği iddiasıyla kaldırılmalarını talep etmişlerdi. İhanetsi faaliyetlerinin izleneceği endişesiyle telefon dinlemelerine dahi ateş püsküren hainler; dürüst ve millet yararına olsaydılar; korkaklar mıydı?

Bunlar, şeytanın pabucunu dahi dama atan öyle maskelidirler ki, bugün Kutlu Doğum Haftasında yüce Peygamberimize methiyeler düzen CHP Genel Başkanı, daha dün 4+4+4 eğitim sisteminde Hz. Muhammed (S.A.V)’in hayatı ve Kur’an’ı Kerim’in öğretilmesine karşı çıkarak, meclis ve komisyon kürsülerini işgal, mitingler ve beyanatlarıyla halkı provoke etmişlerdi. İsrail yanlısı 28 Şubat darbesinin namlı işbirlikçileri, CHP’den milletvekili değil midir?

Nasıl olsa bu millet, muhakeme yetisi bulunmayan aptaldır. Çağdaş, bilimsel ve özgürlük tabanlı propagandalarla etkiler, değil dinlerine ve vatanlarına karşı, ana ve babalarına karşı dahi düşman ederiz. Dolayısıyla açıkça itiraf ettikleri üzere; istedikleri zaman istedikleri gibi toplumu yönlendirebileceklerini zannetmesinler. Artık o aptal sandıkları halk, kendilerinden çok daha basiretli ve akıllıdırlar…

Ey kendini milletine ve adalete adamış yargıçlar! Ey kendini Allah’a ve vatanına adamış hükümet! Ey kendini şehitlere adamış Mehmetçikler! Ey kendini namus ve dinine adamış milletim!

Ecdadınız, yaşadığınız vatan için çok kuvvetli düşmanlar karşısında zerre kadar fütur duymadan mukaddesleriniz adına şehit düşmüşlerdi. Tarihin eşsiz kahramanları olarak şan ve şerefle savaşmış, cihandaki kötüleri tir tir titreterek kimseye boyun eğmemiş, daima din ve namus borçlarını kanlarıyla ödemişlerdi. Barbarların topraklarına ayak bastıklarında gök gürler ve yer yerinden oynardı. En ağır saldırılar ve işkenceler karşısında bile düşmanlarla işbirliği yapmamış, bağımsızlıklarını etiketlendirmemiş ve ihanete meyletmemişlerdi.

İşte biz, o kahramanların varisleriyiz. Her ne kadar zihinlerimiz iğfal edilerek kimi hainlerin tuzaklarına düşmek suretiyle din, namus ve birlikteliğimize sırt çevirmiş isek de, vakit geç değil! Özümüz çok sağlam olmasından yeniden dirilebiliriz. Haksızlık karşısında susmayıp ana ve babamızın aleyhine dahi olsa adaletle şahitlik eder, suçluları hak ettikleri cezalara mahkûm edebilirsek; Allah’ın izniyle yeniden göğü gürletebilir, yeri yerinden oynatabiliriz. İnsanlık düşmanlarına elem ve korku yayıp, dünyadaki haksızlıklara son verebiliriz. Kimsenin artıklarına muhtaç olmaz, vahşetleri izlemez ve sömürgecilerin iştahlarını kapatabiliriz.

Ancak önce kendimizden başlamalıyız…

Şeref ve gücümüz TSK’ni İsrail hegemonyası altına sokarak bağımsızlığımıza darbe indiren namussuz hainlerden çok ciddi hesap sormalıyız. Özellikle Çevik Bir denen haini beslemek yerine şerefsiz yaftasıyla asmalıyız. Terörist İsrail adına darbe yaptığını böbürlenerek açıklayabilen bir mahlûk insan değildir ve insan gibi muamele görmemelidir. Azılı cani Apo’yu bile geride bıraktıran ihanetini hiçbir vicdan affedemez. İsrail adına darbe yapan, hazineden kaybolan yüz milyarlarca doları İsrail’e peşkeş çeken, Mehmetçik Vakfı adına topladığı yüzmilyarları İsrail çıkarlarına aktaran Çevik Bir, tarihimizin en habis felaketidir.

İsrail’in devletimize karşı cüretkârlığına ve milletimizi aşağılamasına güç veren TSK’da etkin İsrail ajanlarını temizlemek, öncelikli birinci vazifemiz olmalıdır. İsrail’e haddini bildirecek TSK’yı oluşturamazsak, ne bölgenin güvenliği sağlanabilir, ne zulüm bitirilebilir, ne insanlık yeşerebilir, ne de tehditten kurtulabiliriz. Hükümet, millet ve yargının desteğiyle Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel’in gereğini yapacağına şüphem yoktur.

Masonik faaliyetlerin İsrail çıkarını koruduğu herkesin malumudur. Eski Cumhurbaşkanı ve 28 Şubat’ın odağı Süleyman Demirel’in masonluğu, Çevik Bir ve hain arkadaşlarına cesaret katarak elbirliğiyle Erbakan Hükümetine ve Müslüman Halka savaş açmışlar; baskı, şantaj ve tehditleriyle milletimizi esir almışlardı. Kimin adına? İtirafları, İsrail adına olduğunu belgelemiştir.

Nasıl olurda halkın güvencesi olan bir ordunun üst düzey komutanları İsrail adına hükümet ve milletine isyan edebilir? 28 Şubat’ın doğurduğu Ergenekon ve Balyoz terör örgütlerini yapılandıranların TSK komutanları olabilmesi, İsrail’in işgal gücü değil de nedir? Genelkurmay millet egemenliğinde değil mi ki, ihanet etmiş suçlu komutanlarına sahip çıkabiliyor?

Alçaksı ihanetlerini eleştirenlere sindirme maksatlı hakaret davaları açarak aklanabileceklerini sananlar bilmelidirler ki, karşılarında öyle bir millet vardır ki, dinlerinden ve ecdatlarından aldığı güçle ölmekten korkmuyorlar da hapsedilmekten mi sakınacaklar? Cephelerde şehit düşenler bu milletin evlatları değil midir?

“Bir sürünün üzerine atılacak kurt, onun sayısını düşünmez.” III. Aleksander

“Buyurdu ki: Korkmayın, çünkü ben sizinle beraberim; işitir ve görürüm.” Ta-Ha 46

Hiç yorum yok: