21 Temmuz 2010 Çarşamba

Terörist üniversitelere mi?

İmtihanlar bitti, kimi kazanmanın sevinciyle ailece gururlanarak doruğa çıktı, kimi kaybetmenin sıkıntısıyla kahroldu. Ancak bozguncu bir halk düşmanlığı amaçla temellendirilmiş üniversitelerde hain bir diplomalı olmaktansa diplomasızlığın daha hayırlı olduğu basit bir muhakemeyle idrak edilebilir.

Her ebeveyn; evlatlarının ahlaklı, inançlı ve faziletli yetişebilmeleri için fedakârlık yapar, ülkelerine ve insanlığa hizmet edebilmeleri adına varını yoğunu gözden çıkararak eğitimlerine seferber eder ama merhametsiz teröristlerin allayıp pulladıkları üniversitelerinde yoldan çıkarak yaratıcılarına, vatanlarına, milletine, barışa, vicdana ve erdemliğe düşman kesilirler…
Einstein’ın “Din duygusu ne zaman kaybolsa, bilim, ilhamı olmayan bir deneyciliğe dönüyor” tespitini doğrulayan laik eğitim, yenilginin ve isyankârlığın yegâne sebebidir.

Tıpkı ruhsuz bir beden misali vahiysiz bir bilimin olamayacağı gerçeği her ne kadar kanıtlanmış ise de, lâik temele göre kurulan evrim odaklı üniversitelerin amacı keşifler gerçekleştirecek bilim adamı, hak ve adaletle devlet yönetecek idareciler ya da insanlığı yüceltecek rehberler yetiştirmek değil, dine gereksimi kalmayacak materyalist ve merhametsiz bölücü ve isyancı teröristlerin bilim adına sayılarını çoğaltmaktır. Ünlü ateist ve mason düşünür Ernest Renan’ın; “Ancak halk olumlu bilim ve akıl ile eğitilirse, aydınlatılırsa, dinlerin boş inançları kendi kendine yıkılır” laik ilkesi, iddia ettikleri “olumlu bilim ve akıl” ile dünyayı nasıl cehenneme çevirmeleri, hak ve adaleti çiğnemeleri, insanları birbirine düşman kılıp acımasızca katletmeleri ve sömürmeleriyle anlaşılmaktadır.

Ne var ki benliklerinin peşinde dörtnala koşan laiksi nefis düşkünleri kendilerinden başka hiç kimseyi düşünmemeleri bir yana, bir arada yaşamaya bile tahammül edememekte, farklılıklara gaddarca saldırarak ve işkencesi bir baskı altı alarak hor görüp; ne siyasette ne bilimde ne ekonomide ne de sosyal hayatta göz açtırmaktadırlar.

Laik ve Atatürkçü radikal ideoloji ve oligarşik kurumlarla cesaretlenerek fütursuzca azıp millete meydan okuyan Bedrettin Dalan ve Mehmet Haberal adlı üniversite sahipleri; eğitim kurumları olan Yeditepe Üniversitesi, İstek Vakfı Okulları ve Başkent Üniversitelerini vatana, millete, insanlığa ve bilime faydalı nesiller yetiştirmek maksadı taşımadığı; bölmek, parçalamak ve yok etmek üzerine kurumsallaşarak terörist merkezlerine dönüştüğü belgelenmiştir.

Laik devletin ve baskın kurumların vahiy-dışı rejim lehine kayırdığı Bedrettin Dalan ve Mehmet Haberal gibi teröristlerin suçlandıkları iddianame; hiçbir ebeveynin çocuklarını teslim edemeyecek bir vahamettedir. pkk eğitim kamplarından çok daha tehlikeli olan Yeditepe ve Başkent Üniversiteleri ile İstek Vakfı Okullarının çocuklarımız aleyhine ne denli büyük bir felaket oldukları, haklarında hazırlanan iddianamelerle tespit edilmiştir.

Ayrıca vicdan ve ilim sahibi hiçbir akademisyen ve personel, o üniversitelerde görev almayı sindiremez…

Şöhretli kurum patronlarının teröristlikle suçlandıkları iddianameler dikkate alınmadan eğitim adına terör yuvalarına emanet edeceğiniz çocuklarınızdan nasıl insancıl bir istikbal bekleyebilirsiniz?


”Silahlı terör örgütü kurma veya yönetme”, ”Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme”, ”Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini engellemeye kalkışma”, ”hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek”, ”devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri temin etme”, ”açıklanması yasaklanan gizli bilgileri şantaj ve tehditle ele geçirme”, ”sayı ve nitelik bakımından vahim olan silah veya mermilerin satın alınması, taşınması, saklanması”, ”tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma”, ”özel hayata ilişkin görüntü ve sesleri ifşa etmek”, ”devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri temin etme, amacı dışında kullanma, hile ile çalma”, “pkk terör örgütüyle işbirliği yapma”, “farklı mezhep ve etnik kökenli insanları birbirleriyle çatıştırma”, “darbe girişiminde bulunma” gibi suçlardan yargılanan Bedrettin Dalan ve Mehmet Haberal’ın yönettiği üniversitelere, birde yüksek meblağlar ödeyerek gelecek adına umut beklemek, sadece terörizmin güçlenmesine ve diktatörlüğün perçinlenmesine neden olmaktır. Adam olup hayırlı bir evlat edinme maksadıyla malum üniversitelerden alacakları diplomalarda terör mührü bulunmasından çocuklarınızı ya ömür boyu yatacakları hapishanelerde ya kefenlerde ya da hainlikle sabıkalaşmalarından acı ve dehşet içinde karşılayacaksınız. Böyle bir sonuca hazır mısınız?

Aslında teröristleri kandil de değil söz konusu üniversitelerde, silahlı ve yargı güçlerinde arayıp yakalamak, terörizmi kökünden bitirecektir.

Bedrettin Dalan’a ait Beykoz’daki arazilerde gömülü bulunan ağır silah ve bombaların diğer bölümü, Yeditepe kamp üslerinde ve ilköğretime giden masum çocuklarımızın eğitim gördükleri İstek Vakfı Okullarında depolanmış olabileceklerini hiç düşündünüz mü? Özel bir müzede sergilenen denizaltına yerleştirilen ve ilkokul çağındaki çocuklarımızın ziyaretleri anında patlatılması planlanan imha edici bombaların Bedrettin Dalan’ın himayesinde saklandığını biliyor muydunuz?

Belki kimileri absürt bir iddia olarak yaklaşsa da; milletimizin mal ve can güvenliğini emanet ettiği ve pkk terör örgütünü çökertecek sanıp feda ettiğimiz yüzlerce şehide ihanet eden hava pilot bir üsteğmen ve yarbayın Genelkurmay’ca korunup 3 yıldır haklarında hiçbir soruşturma yapılmamaları normal mi? “Kendi adamlarımız”, “Çok zayiat veriyoruz", "heronları düşürün”…

Diğer taraftan söz konusu hain üsteğmen ve yarbayın pkk’lı olduklarını sanmıyor, Ergenekoncu olmalarından Genelkurmay’ca kayrıldıkları da netlik kazanmıştır. pkk’nın Ergenekon adamı ve hesabına faaliyet göstermesinden çökertilmelerini engellemek istedikleri fevkalade vahimdir. pkk’nın siyasi kolu bdp’de bu sebeple Ergenekon’un direktifleri doğrultusunda politika güderek Kürt toplumuna ihanet ederek anayasa değişikliğine karşı çıkmıyor mu?

Eğer ilmi bir gelecek için üniversiteler, güvenlikten sorumlu Genelkurmay böylesi bir problemin odağı olabilmişler ise; biz millet olarak kime güveneceğiz?

Daha önceki yazılarımda da açıkladığım gerçek; bir avuç pkk çapulcusu üniversite ve Genelkurmay’dan destek almasaydı değil 30 yıl, 1 gün dahi ayakta kalamayacaklarıydı…

Zaten milletin kısmi egemenliğini sağlayacak anayasa değişikliğiyle ilgili referanduma karşı çıkıp, yalan ve iftiralarla “hayır” propagandasını yürüten bu üniversiteler, darbeci asker ve yargı üyeleriyle CHP diktatörlük yanlıları MHP ve bdp değil mi?

Hukukun eşitlik ilkesini tarumar eden mevki ve güce endeksli yargının en pespaye örneğini Ergenekon Terör Örgütünün yöneticilerinde şahit olmakta, Mehmet Haberal gibi apo’dan daha etkili ve tehlikeli bir teröristin diğer suçlu vatandaşlar gibi bir gün dahi cezaevinde yatırılmaksızın hastanelerde saygıyla ağırlanması, şahsa özel ifadesi alınması ve tutuklayan hâkimlere ceza verilebilmesi söz konusu Anayasa değişikliğiyle son bulacak, ahkâm kesen halk düşmanı generaller, subaylar ve yargı üyeleri de sokaktaki vatandaştan hiçbir farkları olmayacaktır.

Diğer bir azılı terörist Bedrettin Dalan’ın tutuklanmaması için yurt dışına kaçıran, Amerika, Finlandiya, Hollanda, Almanya, Rusya, Belarus ve Suriye’de özgürce dolaşarak Türkiye’ye teslim edilememesinin sorumlusu kimdir?

Terörist Bedrettin Dalan’ın, pkk’nın eski terörist kampının yer aldığı Bekaa Vadisinde uzun bir müddet kalmasının amacı nedir? Neden çok yakın dostumuz Suriye, aranan Dalan’ı Türkiye’ye teslim etmemiştir? Dalan’ın Suriye istihbarat teşkilatı El Muhaberat’ın bilgisi dâhilinde Bekaa Vadisinde bir müddet korunduğu ve faaliyetlerine göz yumulduğu doğru mu? Yoksa terör örgütlerinin silahlı eğitim üssü olan Bekaa Vadisinde üniversitelerinden seçtiği gençlerimize silahlı eğitim mi verdirmektedir?

Çocuklarınız üniversite imtihanlarını kazanamadılar diye sakın ha üzülmeyin. Ortaya çıkan deliller karşısında inanınız bu bir şer değil bilakis hayırdır. Eğer kazanıp Başkent veya Yeditepe Üniversitelerine kayıtlarını yaptırıp diplomalı bir hain ve terörist olmaktansalar, diplomasız insan kalmalarına şükredin…

Haksızlık ve adaletsizlik karşısında asla boyun eğmeyiniz, velev ki bedeli ölüm bile olsa! Vatanınızı ve milletinizi işgal eden, kişiliğinizi ve dininizi aşağılayan, ödediğiniz paralarla teröristlere burs veren acımasız sömürücülere fırsat vermeyiniz ki varlığınız deprem etkisi yaparak hainleri püskürtsün…

“’Sefilce rahatlık doktrinini değil, zahmetli hayat doktrinini’ öğütlemek istiyorum; meşakkat ve emekle, çalışma ve mücadeleyle dolu bir hayatı vaaz etmek istiyorum ben; en yüce başarının, tek arzusu huzur içinde, zahmetsiz bir hayat sürmek olan insana değil; tehlike karşısında, güçlükler karşısında ya da acı dolu çabalardan yılmayan insana ait olduğunu; en görkemli zaferlerin bunların üstüne kurulacağını vaaz etmek istiyorum.” Thedore Roosevelt

Sen bir Müslümansın! Fatih Sultan Mehmet Han Hazretlerinin ifade ettiği gibi; senin imansal gücünün ulaştığı yerlere, vahiy düşmanı laiklerin hayali bile ulaşamaz…

Hiç yorum yok: