4 Kasım 2018 Pazar

Nefsi olan her tercih sapıklıktır…

Bu sebeple insanları sapıklığa götüren devletlerdir.

Kökü olmayan kurumuş bir ağaç, nasıl ayakta duramaz pis bir ağaç ise; vahiysiz düşünceye sahip olan devlette pistir; sapkındır.

Seküler-laik ve demokratik bir düşünce düzeyinde nefse hâkimiyet tanınmış olmasından her nefsin farklı arzu ve istekleri bulunmakta; dolayısıyla devlette başlayan sapıklıkta sokağı etkilediğinden taviz ve teşvikin önü alınamamaktadır.  

Yoksa sokaktaki sapıklık nedir ki, devlet ahlak şövalyesi kesilebilsin!      

Asıl siyasi sapıklar öyle çoktur ki, sokaktaki sapıklar yanlarında samanlıktaki bir toplu iğnesi kalmaktadır. Şüphesiz nefis doğrultusunda meşrulaştırılmış bir ahlak ilkesi vahyi bir kural olmadığından tamamen gelenekseldir ve bozulmada bu yüzden ortaya çıkmaktadır. Her halükarda nefsin bir ahlak anlayışı olabilmesi mümkün değildir; velev ki, geleneksel bir anlayışı var ise de o, ahlak değildir’  

Kaynağını Allah’tan ve indirdiği mutlak dininden değil de din dışı seküler-laik düşünceden alan ahlak anlayışının nasıl yıkıcı bir tahribata yol açtığı hem devlet hem de sokaktaki sapkınlık ve adaletsizliklerle alenidir.

Her nefse kazandırılan benliksel ahlak serbestîliği din dışı otoriteyi mahkûm etmiş; dolayısıyla temel esası vahiy olmayan görsel ve göksel öğretiler ve teşviklerden ötürü “ahlaklı sapıklar” zümresi doğmuştur.  

Oysa güvencesi vahiy olmayan bir ahlak, ahlak değil doğrudan sapıklıktır.
Öyle ki, bir düzende veya toplumda yüz kızartıcı söz ve davranışlar halkın genelince kabul görebiliyorsa, artık o söz ve davranışlar yüz kızartıcı olmaktan çıkmıştır. Aksi takdirde gerek devlet gerekse sokaklardaki hoyratlıklara cüret edilebilir miydi?
Ne var ki, asıl sorun sokaktaki insanlar değil devletteki, siyasetteki, basındaki, sanattaki ve üniversitelerdekilerdir.   
“Kültürlü insanların ahlâk çıkmazlarında yardımcı olmak, kültürsüzlere yardımcı olmaktan daha güçtür.” Wolfgang Van Goethe
Esas sapıklık ve çılgınlık odur ki, Allah ve Resulü’nün hükümlerinin kabullenilmemesi, eğilip bükülmesi, itaat edilmemesi, vahiy ve sünnetin engellenmesi, ölçü alınmaması,  ortak koşulması, nefsi isteklerin sindirilmesi, adalete riayet edilmemesi, Allah’ın koyduğu şeriata karşı çıkılması, İslam dışı güçlere uyulması, ahirete değil dünyaya meyledilmesi, bilge olarak nefse inanılması, kendini yaratıcısı Allah’a değil nefsine adayandır.   
Sapıklık ya da ahlaksızlık sadece cinsellikten yani iki bacak arasından ibaret değildir. Ki, öyle olsaydı, mezarda yatan her ölünün cinselliği ve bacak araları mevzubahis edilirdi. Demek ki, insanı diri yapan nasıl beden değil ruh ise, sapıklık ve ahlaksızlıkta bedenden ziyade ruhtadır. Çünkü ruhun aynası bedendir!  
Seküler-laik ve demokratik düşünce düzeyinde insanlar sokağa fırlayıp özgürlük adına “ibneyim, lezbiyenim, geyim, eşcinselim, biseksüelim, transseksüelim, fahişeyim” diyerek haykırabiliyorsa, sapık olan, onlara cesaret vererek ayartan devletlerin ta kendisidir. Hele birde devlet, kerhaneler açarak ahlaksızlığı meşrulaştırmışsa, devletten başkası fahişe olabilir mi?    
Bir toplumun ahlaksız, nankör ve sapık olmasının müsebbibi neden devlettir biliyor musunuz; özgürlük adına nefisleri serbest bırakmasındandır. Ki, haksızlık ve adaletsizliklerin sebebi de devlettir.    
Seküler-laik bir ağaçta türeyen her dal ve yaprak, ahlaksız bir sapık olmak zorundadır. Çünkü kökü başka bir oluşuma izin vermeyeceğinden atıl direnişte bulunan Müslümanlar da yontulduğundan hak üzerindeki bir erdemliği alıkoymaktadırlar.

Cinselliğin, zinanın, fuhşun, kerhaneciliğin, tahrikçiliğin, teşhirciliğin, homoseksüelliğin, lezbiyenliğin, biseksüelliğin ve transseksüellik gibi birçok sapıklığın meşrulaşarak yayıldığı bir ülkede uyanan şehveti bastırmak ancak imanla mümkündür. Ancak Allah’a olan imanı reddedip aklın üstünlüğünü kabul eden seküler-laik bir anlayışta herkesin birbirinin üstüne çıkıp becermesi akan suyun yerini bulması gibi, o düşünceye göre normal bir sonuçtur.
“Bir ülkenin geleceği ve ilerlemesi sağlam kalelerle, güzel binalarla ve milli geliriyle değil, o insanların ahlâki değerlerine bağlıdır.” Martin Luther King
“Şüphesiz inkâr eden ve (başkalarını da) Allah yolundan alıkoyanlar derin bir sapıklığa düşmüşlerdir.” Nisa 167
“Dünya hayatını ahirete tercih edenler, Allah yolundan alıkoyanlar ve onun eğriliğini isteyenler var ya, işte onlar (haktan) uzak bir sapıklık içindedirler. İbrahim 3
“Eğer sana cevap veremezlerse, bil ki onlar, sırf heveslerine uymaktadırlar. Allah'tan bir yol gösterici olmaksızın kendi hevesine uyandan daha sapık kim olabilir! Elbette Allah zalim kavmi doğru yola iletmez. Kasas 50

(Resûlüm!) Kur'an'ı (okumayı, tebliğ etmeyi ve ona uymayı) sana farz kılan Allah, elbette seni (yine) dönülecek yere döndürecektir. De ki: Rabbim, kimin hidayeti getirdiğini ve kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu en iyi bilendir.” Kasas 85

“Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur. Ahzab 36

“Allah'ın davetçisine uymayan kimse yeryüzünde Allah'ı aciz bırakacak değildir. Kendisi için Allah'tan başka dostlar da bulunmaz. İşte onlar, apaçık bir sapıklık içindedirler. Ahkaf 32

"Çünkü sen onları bırakırsan kullarını saptırırlar; yalnız ahlaksız, nankör (insanlar) doğururlar (yetiştirirler)." Nuh 27

Hiç yorum yok: