16 Kasım 2018 Cuma

Atatürk ortak bir payda değildir!

Çünkü Müslüman Türk Milleti’nin Allah’ın indirdiği Kur’an ilkelerinden başkaca bir ilkesi olamaz; olabilmesi İslam’dan çıkmasına yegâne sebeptir.

Ancak İslam kimliklide olsalar siyasi partilerin tamamı laik ve Atatürkçü olmalarından Müslümanlar tarafından hiçbir şart ve koşulda temsile layık değillerdir.

Mesele değilim demek değil, sindirebilmek yani razı olmaktır. Bu sebeple kabul edilmiş bir yanlışlık kazanılmış bir zehirdir.

Her ne kadar Atatürk, CHP ve diğer Atatürkçülerin onayladığı bir mahreç ise, Müslüman toplumunda mahreci ALLAH’tır. Diğer bir ifadeyle Atatürk’ün ilkeleri değil, Kur’an ve sünnettir.

Müslümanlık tartışmasız bir ön kimlik; Türklük, Kürtlük, Arablık veya diğer uyruklar ikinci kimliktir. Dolayısıyla Müslüman olmayan bir kimlik asla bağlayıcı değildir ve olası bir bütünlük sağlasa da ancak mezara kadardır. Nasıl ebedilik bedende değil ruhta ise, ebedilik uyrukta değil dindedir.    

Zaten ülkemizdeki ayrışmayı doğuran Türkçülük ve Kürtçülük de dinin yerini laikliğin yani Allah’a olan inancı reddedip aklın üstünlüğünü kabul eden imansızlıktan dolayıdır. 

Hatırlarsanız Şeyh Said, ayaklanmaya gitmeden önce demişti ki; “Bizleri ve Türkleri bağlayan sadece din kalmıştı, Türk hükümeti dini de kaldırdı ve artık bizi bağlayan hiçbir şey kalmadı.”

Atatürk’ün ilahlığını sadece devlet ve siyasette değil, Diyanet İşlerinin ilk başkanı Rıfat Börekçi tarafından da kabul etmişti. Demişti ki, "Efendiler, onun her yaptığı doğrudur. Eğer dininizi değiştirin derse, tereddüt etmeyin, onda da bir hikmet vardır." Dolayısıyla münafıklık öyle kök salmış ki, ilahiyat bile etkisindeki ilkeleri din edinebilmiştir.

Asıl sorun partiler değil hukuktur; rejimdir; vahiy dışı düzendir. Gerek iktidardaki gerekse muhalefetteki partiler yani TBMM, CHP sultalığının figüranlarıdırlar.

Dolayısıyla hukukta iktidar olan Atatürk ve CHP’nin pratikte iktidar olup olmamasının hiçbir önemi yoktur. Ancak bu gerçeği idrak edemeyen Müslümanlar, CHP’nin sibobu olmaktan ileri gidememekte; dolayısıyla devlet olabilecekleri hezeyanlarıyla mastürbasyon yapmaktadırlar.

Müslüman millet, damarları kesilip kansızlıktan mevtalaşmış öyle bir hale gelmiştir ki, din ile millet yani nefsi ayrı ayrı rab edinip, dünya ve ahiret ilahları gibi bir hezeyanı içselleştirilerek din ve devlet işleri ayırmıştır. 
   
Atatürk ilkelerini akıl ve bilimin bayraktarı, ALLAH ilkelerini ise ilkelliğin ve cahilliğin kendisi yapmak suretiyle Müslüman Türk Milleti iğfal edilmiştir. Oysa Etkin Akıl olmaksızın bir akıl ve ilim olmadan bir bilimin var olabilmesinin imkânsızlığı idrak edilemedi. Tıpkı ruh olmadan bedenle insan olunamayacağı gibi!

Akıl ve bilimi öyle manipüle ederek din karşıtlığıyla özdeşleştirmişler ki, kader ve ölüm gerçeği dahi sapkınlıktan vazgeçmelerine vesile olamamıştır.

"İnsanların olumlu bilim ve akıl ile aydınlatılmasıyla bir gün dine gerekseme kalmayacaktır." G.E.Lessing

Devlet, hukuk; hukukta Atatürk ilkeleridir! Peki, Müslüman olan millet nerdedir?  

Milletin seçerek iktidara yahut muhalefete getirdiği partiler veya vekiller sağır ve dilsizdirler. Dolayısıyla millet iradesinin nasıl bir yalan olduğu Atatürk’ü ilah edinmiş devlet ve siyasetle aşikâr olduğundan milletin düşünce ve duyguları mezardaki ölülerden farksızdır.

Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanan İslam kimlikli siyasi partiler kâfirden daha beter öyle münafıktırlar ki, Allah adına yapılan duruşları provokatörlük sayarak, üzerlerine sıçramaması maksadıyla küfrü imana tercih ederler. Karşılaştığım birçok olayda olduğu gibi! Bu sebeple küfrü asıl meşrulaştıran kendileridir; dolayısıyla Müslüman’a münafıktan daha çok zarar veren yoktur!

Düşünebiliyor musunuz; şirki sindiremeyen Edirne’deki bir kız öğrenci ALLAH adına fırlayarak; “Atatürk ilah değildir” demiş ve o kız, hem tutuklanabilmiş hem de provokatör olduğu iftirasıyla taşlanabilmiştir. Diğer taraftan Cumhuriyet Gazetesindeki CHP’li bir gazeteci; “Atatürk ilahımdır ve kendisine tapıyorum” diyerek Allah’a hakaret yaptığı halde dokunulmamıştır.         

İman etmiş bir Müslüman için aşk ve tazim ancak yaratıcısı ALLAH’a duyulabileceği bir duygudur. Her hangi bir beşerin sultalaşabilmesi ve ilahlaştırılabilmesi apaçık bir küfür olduğundan ne peygamberler ne de Atatürk gibiler asla Müslümanların ilahı olamaz.  

Atatürk ancak Atatürkçülerin paydası olabilir ama Müslümanların asla!
Müslümanlara ALLAH ve elçisi Resulü hem dünya hem ahiret için yeter!

“Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi (bile) veli edinmeyin. Sizden kim onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin kendileridir.  Tevbe 23

“O (Allah), Kitap'ta size şöyle indirmiştir ki: Allah'ın ayetlerinin inkar edildiğini yahut onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, onlar bundan başka bir söze dalıncaya kadar kafirlerle beraber oturmayın; yoksa siz de onlar gibi olursunuz. Elbette Allah, münafıkları ve kâfirleri cehennemde bir araya getirecektir. “ Nisa 140 


“Tehdit ederek, inananları Allah yolundan alıkoyarak ve o yolu eğip bükmek isteyerek öyle her yolun başında oturmayın. Düşünün ki siz az idiniz de O sizi çoğalttı. Bakın ki, bozguncuların sonu nasıl olmuştur! A’raf 86

Hiç yorum yok: