12 Eylül 2017 Salı

Nasıl bilirdiniz!

Kendini dahi bilmeyen bir insanın bir başkası tarafından bilinebilmesi mümkün değildir. Çünkü kalpte taşınan gizlilikler bilinmemektedir!

Yaratıcı Allah’tan başkasının bir insanı hatta herhangi bir canlıyı tanıyamaması, yaratıcı olmamasındandır. Her ne kadar tanınabilineceği bir bilgi birikime sahip olunsa da faraziyeden öteye gidilemeyeceği tartışılmaz bir gerçektir. Yönetip yönlendiren ve kaderi elinde bulunduran Allah, zatından başkasına bir inisiyatif hakkı tanımamış; melekler ve peygamberler dahil olmak üzere dileğinin dışında bir hürriyet vermemiştir. 

İnsanların hatta dünyanın kendisini nasıl gördüğüne çok meraklı olan insan, beşerin beğeni ve övgüsünü kazanabilmek için didinir durur ama asıl kendisini beğenmesi ve övmesi gereken yaratıcısı Allah’ı hiç mi hiç umursamaz.

Oysa bir kimse, Allah yanında makbul ve bütün insanlar ondan yüz çevirseler bile ona hiçbir zarar gelmez. Allah yanında makbul olmayan bir kimseye bütün insanların hürmet ve tazimi kendisine hiçbir fayda temin etmez.  

Dolayısıyla insanın diriyken hiçbir şey bilmediğinin kanıtı, ölüp musalla taşına konduğu zaman ki sualle ortadadır. Cenaze namazını kıldıran hocanın cemaate yönelttiği ‘nasıl bilirdiniz’ sorusu, hayattayken Allah ile arasındaki yaşam muhasebesini yapmamış ölünün, başkaları tarafından muhasebesi yapılarak karar merciine oturtulmalarıyla yargıya gidilmesi apaçık bir akılsızlıktır.

Dünyada iken beşere yani nefse göre iyi ya da kötü olana; öldükten sonra da beşere sorularak takdirini almaya kalkışmak, nasıl bir aklın doğrusu sayılabilir?

Kime ve neye göre doğru ve iyi; kime ve neye göre yanlış ve kötü? 

Bilinmeyen birçok şey olup önlerinde dururken, haksızlık ve adaletsizlikler kalpleri sarıp yanlışlar meşrulaşmışken; insan kendini nerede görüyor?

Bayraktarlığını şeytanın yaptığı hümanist düşünceyle insanlar ALLAH’tan öyle koparılmış ki, yaratılan insanı hatta hayvanı sevme daha üstün tutulup yaratıcı takınılmaz olmuştur. Böylece hümanizm tuzağına düşmüş her insan, iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı, şer ile hayrı, küfür ile imanı hatta insan ile Allah’ı harmanlayarak edindiği hümanizm açısıyla insanı hata ve kusurdan münezzeh kılarcasına tabulaştırmıştır.

Hümanizm öyle bir manipülasyondur ki, sosyal ve siyasi düzeni Allah’ın otoritesinden alıp insanlara veren din dışı seküler-laik bir düşünce sistemidir. Diğer bir ifadeyle, Allahsız bir ‘insan sevgisi’, Allahsız bir ‘barış’ ve Allahsız bir ‘kardeşlik’ gibi şeytani argümanlarla insanı, yaratıcı Allah’tan, peygamberlerden ve vahiyden yüz çevirmeye, sadece kendi varlığı ve benliği ile ilgilenmeye çağırarak, insanları yegâne amaç ve odak noktası haline getirmiştir.

Hümanizmin İngilizcedeki sözlük anlamı; en iyi değerler, karakterler ve davranışların doğaüstü bir otoritede yani Allah’ta değil de yaratık yani kul olan insanlarda olduğuna inanan bir düşüncedir. Dolayısıyla en hümanist ve seküler insan hakları savunucusu şeytan ise, uyan insanlar da satanisttirler. Tıpkı seküler- laik düşüncedekiler gibi!  

Hümanizm, tüm gerçekliğin bizzat doğanın ya da insanın kendisinden ibaret olduğuna inanır, evrenin temel materyali, zihin değil madde-enerjidir. Hümanizme göre; doğaüstü varlıklar yani Allah ya da ruh gerçek değildir; yani insanlar ölümsüz ruhlara sahip değildirler ve tüm kâinatsal düzeyde, evrenin doğaüstü ve sonsuz bir yaratıcısı yani Allah’ı yoktur. Dolayısıyla yaratıcı Allah’ı, Peygamberleri ve vahyi reddeden hümanizm; doğrudan doğruya ateizme dayanmaktadır.

Allah'ın kâinat ve insan üzerindeki hâkimiyetini reddeden hümanizm, Allah ve peygamber inancı taşıyan toplumlarında zaman içinde terk etmeleri gerektiğini I. Hümanist Manifesto'sun altıncı maddesiyle vurgulamış; böylece Allah ve Resul’üne olan inanç sözden öte fiiliyata geçerilmeyerek amaca ulaşılmıştır.

Zaten küresel seküler-laik düzenin hedefi hümanizm değil midir? Öyleyse bir insanı bilebilmek mümkün müdür?

“Allah'a karşı verdikleri sözü ve yeminlerini az bir bedelle değiştirenlere gelince, işte bunların ahirette bir payı yoktur. Kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için acı bir azap vardır.” Al-i İmran 77

 “Ey iman edenler! Şeytanın adımlarını takip etmeyin. Kim şeytanın adımlarını takip ederse, muhakkak ki o, edepsizliği (yüz kızartıcı suçları) ve kötülüğü emreder. Eğer üstünüzde Allah'ın lütuf ve merhameti olmasaydı, içinizden hiçbir kimse asla temize çıkamazdı. Fakat Allah dilediğini arındırır. Allah işitir ve bilir.” Nisa 21


“Kendilerini temize çıkaranlara ne dersin! Hayır, Allah dilediğini temize çıkarır ve hiç kimse kıl payı kadar haksızlık görmez.” Nisa 49

Hiç yorum yok: