23 Mayıs 2017 Salı

Mekke ve Medine işgal altındadır…

Hem de öyle bir işgal ki, İsrail’in Mescid-i Aksa’yı istilâ etmesinden daha beterdir.

Çünkü Allah Resulü; “Münafık, kâfirden yetmiş kat daha tehlikelidir” buyurmuştur.

Allah’ın kayıtsız-şartsız iradesi olan İslam’a herhangi bir beşerin zarar verebilmesi her ne kadar mümkün değilse de, Müslümanlara en ölümcül hasarı iktidarlarındaki münafıklar vermiş; küfrü imana tercih ederek indirilmiş hükümleri Hıristiyan ve Yahudilerin batıl inanç ve arzularına peşkeş çeken bir güdümlemeyle boyun eğebilmişlerdir.

Kur’an’a iman edip ayetlere itaat eden Müslümanları teröristlikle yaftalayıp düşman kesilen İslam maskeli habisler, efendileri haçlı-siyonist güruhlarını öyle kudret sahibi kılmışlar ki, bedeni çıkarları uğruna ruhlarını satmalarından Allah’a güvenmemişlerdir.
Oysa bedeni yani dünya nimetlerini, huzur ve emniyeti de sağlayan Allah değil midir?

Birçok açıklamasında hatta yemin töreninde dahi İslam’ı terörle bağdaştırma alçaklığında bulunan amansız Müslüman düşmanı ABD başkanı Donald Trump, ilk yurt dışı ziyaretini gerçekleştirdiği Suudi Arabistan Kraliyet ailesinin de vahiy ve cihad karşıtı müşrik olduğunu kanıtlatmıştır.

Ki, Suudi devleti, en üst düzey devlet nişanıyla ödüllendirdiği Trump’ı hedefinden dolayı öyle kanıtsamış ki, “dünyadaki insanları birleştirerek tek çatı altında toplamak” müttefikliğini övgü, ödül ve verdiği desteklerle deklare etmiştir.

Oysa Allah, indirdiği kitabında sadece Müslümanların kardeş olarak tek çatı altında toplanmasını birçok ayetle hükmetmiş; hiçbir Hıristiyan ve Yahudilere uyulmamasını; zarar ya da faydalanma nazarında beklenti içinde bulunulmamasını emretmiştir. Çünkü Kur’an dışı her düşüncenin batıl ve aydınlık değil karanlık olduğu buyruklaştırılmıştır.

İslam egemenliği yerine haçlı-siyonist güçlerin hâkimiyetini kabul etmiş Suudi devletinin nasıl münafık hatta fasık olduğu aşikârdır. Dolayısıyla Mekke ve Medine’nin Suudi devletinin himayesi altında bulunması küfrün bir işgalidir.

İnsanı insan yapan nasıl ruh ile bedenin örtüşmesi ise, Suudi Arabistan ile ABD’nin bütünleşmesi de küfrün ta kendisidir!

Bugün şöhretli kâfirlere gizliden ziyaret ettirilen Kâbe’nin yakın bir gelecekte alenice yaptırılacağı, Trump’ın “dünyadaki insanları birleştirerek tek çatı altında toplamak” hedefiyle ortadadır.

Herhalde hiç kimse, şedit kâfir Trump’ın Müslüman olduğunu ve İslam çatısını kastettiği yorumunu yapamaz ve tamamen ateist köklü hümanist felsefe gütmek suretiyle İslam’ca bir düşünce içinde olduğunu söyleyemez.  

Zaten İslam’ı terörle özdeşleştiren Trump, beyanında "terörle mücadelenin, inançlar arası bir çatışma değil, iyi ile kötü arasında bir mücadele olduğunu" söylemiş.
Diğer bir ifadeyle demiş ki, Hıristiyan ve Yahudiler “iyi”, İslam “kötü”‘dür. Ona göre ancak kendi egemenliklerine boyun eğip Allah’a değil Hıristiyan ve Yahudilere uyanlar Müslüman’dır; çünkü onlar radikal değillerdir. Bu sebeple güdümlerindeki Müslüman halkların iktidarları, onlara uyan Müslümanlardır.
Trump, Suudi Arabistan da yine demiş ki, Müslüman ülkelerin radikal görüşlü kişi ve grupları korumaması ve barındırmaması gerekirmiş. Yani ABD ve haçlı-siyonistlerin dostu olabilmek ve müttefiklikleriyle şereflenebilmek için yavşak yani riyakâr ya da münafık bir inanca sahip olmak gerekirmiş.
Peki, radikal ne demektir?
Samimiyet, kökten ve kesin demektir. Öyleyse İslam’a kesin olarak iman etmiş bir Müslüman, samimi inancından dolayı suçlana bilinir mi? Aslında onların asıl suçladıkları Allah ve Resul’üdür. Ancak Allah ve Resulü’ne ulaşamadıkları için itaat eden Müslümanları teröristlikle itham etmektedirler.
Suudi Arabistan’dan sonra İsrail’e giden Trump, bilinçli olmasa da Müslümanlara öyle bir işaret verdi ki; Kudüs’teki Mecid-i Aksa’nın İsrail işgalinden kurtarılma yolunun Mekke ve Medine’nin Suudi Arabistan’dan kurtulmasıyla orantılı olduğu gerçeğini!
Öyleyse sadece Mescid-i Aksa’nın işgal altında olduğu düşünülebilinir mi?
Evet, İslam karşıtı İsrail ne ise Suudi Arabistan’da aynısıdır! Biri kâfir diğeri daha beter münafık oluşları aynı paydada birleştiklerini ortaya koysa da, Kraliyetin Müslümanlık imajı iman etmiş insanlara karşı ne kadar daha tehlikeli olduğunu kanıtlamaktadır. Hatta öyle ki, İsrail yani Yahudiler inandıkları batıl dinlerinin hükümlerine itaat ederlerken; Suudi Arabistan dünyevi saltanat uğruna dinlerini ve Müslüman kardeşlerini satabilmiş haindir. Ama dinleri İslam değil ise başka!
Allah tarafından kutsanan haram beldeler Mekke ve Medine’nin Suudi devleti gibi küfür bir iktidarın kontrolünde bulunması İslam âlemi için öyle bir zillettir ki, yapılan gerek hac gerekse umre farizaları Allah nezdinde hiçbir değer taşımamaktadır. Nasıl ki Allah’ın mescidlerini yani camilerini yalnızca Müslümanların imar etmesi ve Allah’tan başkasından korkmayanların koruması yegâne şart ise, Mekke ve Medine’nin Suudi Kraliyetince muhafazası haramdır.
Mekke ve Medine’nin Suudi devletinin idaresinde bulunması, ABD ya da İsrail’in yönetiminde olmasından hiçbir farkı yoktur. Dolayısıyla tevhid ehlinin kontrolünde bulunmasını önemsemeyen bilinçli ya da bilinçsiz Müslümanlar bilmelidir ki, hac ve umre ziyaretleri mastürbasyondan öte değildir ve turistik ziyaretten başka bir ehemmiyet taşımamaktadır.
Allah'ın mescitlerini ancak Allah'a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır.” Tevbe 18

“Dinlerine uymadıkça yahudiler de hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur. Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.” Bakara 120

“Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez. Maide 51

“Yoksa Allah içinizden cihad edenleri belli etmeden, sabredenleri ortaya çıkarmadan cennete gireceğinizi mi sandınız? Al-i İmran 142
“Buyurdu ki: Korkmayın, çünkü ben sizinle beraberim; işitir ve görürüm. Ta-Ha 46
“Hamd (övme ve övülme), âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur. Fatiha 2
“Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki esirgenesiniz.” Hucurat 10

“Yoksa, Allah, sizden, cihad edip Allah, peygamber ve müminlerden başkasını kendilerine sırdaş edinmeyenleri ortaya çıkarmadan bırakılacağınızı mı sandınız? Allah yaptıklarınızdan haberdardır.  Tevbe 16

Hiç yorum yok: