11 Mayıs 2017 Perşembe

Allah'tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır…

Sözde İslam’ı kabul edenlerin Allah’ın doğru yolunu değil de batılın eğri yollarına sapmaları öylesine bir güvensizlik, riyakârlık ve şirktir ki, bedelini de zillet içindeki hakirlikleriyle ödemektedirler.

Batıla, diğer bir ifadeyle Hıristiyan ve Yahudilere karşı hür ve bağımsız olmadıkları halde kendilerini Müslüman addeden İslam ülkelerinin gerçekte nasıl köleler oldukları başta BM olmak üzere içinde yer aldıkları tüm organizasyonlarla kanıtlıdır.

“Hür olmadığı halde kendisini hür sananlar kadar köle yoktur.” Goethe

‘Para her şeyi yapar’ felsefeleriyle Kur’an’dan öyle uzaktırlar ki, para için her şeyi göze almalarından vahyi satmakta hiçbir beis görmemektedirler.

Yeryüzündeki yapıların en çürüğü nasıl bir örümcek yuvası ise, ekonomideki kalkınmaları, yatırımları, ilerlemeleri ve zenginleşmelerinin tamamı her an yıkılabilecek bir mukavemetsizliktedir; yalnızca cakadan ve keyfiyetten ibarettir. Benzerlerini yapabilmeleri dahi neredeyse imkânsız olan geçmişteki nadide yapılar nasıl yerin binlerce metre altında fosilleşmişler ise, güdümünüzdekilerin de hiçbir farkları olmayacağı muhakkaktır.

Bu sebeple ölümlü insan veya ölümlü şeylerle övünülebilinir mi?

Siyasette haçlı-siyonist güçlerin güdümünde olan İslam maskeli münafık ülkeler, her ne kadar ekonomide bağımsızlarmışçasına bir algı oluşturmuş olsalar da, tıpkı ruh ile beden misali siyaseti, ekonomiden ayırabilmek imkânsızdır. Dolayısıyla ekonomide de haçlı-siyonist güçlerin güdümü altında olmalarından hiçbir inisiyatifleri bulunmamaktadır.

Siyaseten hür olmayanın ekonomide hatta dinde hür olabilmesi asla mümkün değildir. 

Allah ve Resul’ünün birçok ayet ve hadisinde İslam’ın egemenliğine vurgu yapılıp, her iş için indirilen hükümlerin dışında hiçbir düşünce, rehber veya çözümün olmadığı; özellikle iman edenlerin başkaca yollara saparak arayışa girmemek suretiyle Allah’a dayanıp güvenmeleri emredilmiştir. Ancak Müslüman görünümlü münafıklar, Allah’a, Resul’üne ve Kur’an’a rağmen batıla yani taguta öyle bel bağlamışlardır ki, ibadetlerini dahi batıl güçlerin izin verdiği kurallar ölçüsünde yaparak, İslam’ı sömürmekte sınır tanımamışlardır.

Her İslam ülkesinin artlarına Allah’ı almak yerine batıl güçlere sığınarak medet ummaları hor ve hakir kalmalarına; böylece Allah’tan ne bir yardım ne de bir destek alamamalarına neden olmaktadır.

Müttefik olmak ve aynı çatı altında bir organizasyonda ya da koalisyonda bulunmak haçlı-siyonist’ler nezdinde eşit bir paydalık sağlamamış; tıpkı bir şöhretliyle selfie çektirmek misali fotoğrafta kalmaktan öte hiçbir anlam taşımamıştır.

Özellikle Türkiye’ye amansız düşmanlık yapan müttefikleri olduğu baz alınırsa,  Müslüman’ın haçlı-siyonist güçlere kölelik yapmaktan gayri hiçbir hak ve hukukları olamayacağı kanıtlanmaktadır. 
      
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın batının haçlı-siyonist’i ABD’ye karşı doğunun haçlı-siyonist’i Rusya ile yakın yani imansı bir müttefikliğe kalkışması, doğrudan Allah’ı yok sayma, güvenmeme ve ortak koşmasıdır. Oysa yalnızca sözde iman ettiği Allah ile müttefikliğe girmiş olsaydı; karşısında ne ABD, ne Rusya, ne AB, ne de bir başka küfür ehli galebe çalabilirdi. Ancak kendiside diğerleri gibi bağlı olduğu rejim doğrultusunda seküler-laik bir düşünceye sahip olmalı ki, din ile siyaseti yani devleti ayırt etmesinden Allah’ın bağlayıcı hükümlerini gereksiz kılabilmektedir. 
   
Yıllardır nerede bir cihad ehli Müslüman var ise, ABD ve AB’ye teslim ederek hunharca işkenceye uğratan ve katlettiren Erdoğan, bugün kendilerinden tek bir teröristi geri alamamaktadır. Erdoğan, sorgusuz sualsiz Müslümanları teslim ederken öngörülen hukuk ne ise, onların teröristleri teslim etmemesi de aynı hukuktur. Çünkü onlara göre Müslümanlar insan değildir ve her hukuk yok edilmelerini emreder.

Bilinmesi gereken şudur ki, Türkiye, onların ezeli ve ebedi düşmanı; müttefiklikleri ise sadece efendi-kölelik boyutundadır.

ABD, ne Gülen ve avenesini iade edecek; ne PKK/PYD/YPG’ya sırt dönüp Türkiye’nin yanında yer alacak; ne de hiçbir haçlı-siyonist ülkesindeki Müslüman Türk düşmanlığı son bulacaktır.

Kaşgarlı Mahmud’un fevkalade beğendiğim bir sözü vardır. Der ki; Kuru kaşık ağza, kuru söz kulağa yakışmazhttp://www.mumsema.com/images/smilies/nokta.gifAma öyle yakıştırıyorlar ki, haçlı-siyonist güçlerin köleleri olmalarına rağmen bağımsızlık naraları atabilmekte ve yığınları kendilerine kul yapabilmektedirler.

Müslüman olma ayrıcalığını ve şerefini idrak edememiş insanlar, sonunda mutlaka yitirecekleri bedenlerini sözde muhafaza edebilmek için ölümden ve savaştan kaçabilmekte; hiçbir şart ve koşulda ruhlarına fiyat etiketi koymamaları gerekirken bedenleri uğruna şerefsizliği ve münafıklığı taç yapabilmektedirler. Oysa Müslümanlık öyle bir kıymet, kuvvet ve hazinedir ki, cennete ulaşabilmenin yegâne anahtarıdır.  
  
Haçlı-siyonist medeniyetinin bekası için cihad nasıl tehlikeli bir şer ise, Erdoğan ve diğerleri içinde şer olmalıdır ki, onların lehine cihad ehliyle savaşabilmektedir.

Başta Türkiye olmak üzere tüm İslam âlemi; ya haçlı-siyonist’lerin müstemlekeliğine razı olup müttefiklik adına diz çökmeye devam ederek korunabileceklerini sanacaklar; ya da İslami hürriyet için şehadete koşacaklardır.

Ancak “ne şiş yansın, ne kebap” düşüncesiyle fani dünya çıkarları adına köleliğe razı olup zalimi koruyanlar zilletliklerini sürdüreceklerdir. 
  
“Dinlerine uymadıkça yahudiler de hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur. Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.” Bakara 120

“Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez.” Maide 51

“Fitne ortadan kalkıncaya ve din tamamen Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın! (İnkâra) son verirlerse şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını çok iyi görür.” Enfal 39

“Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” Ahzab 36

(Resûlüm!) De ki: Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmanın size asla faydası olmaz! (Eceliniz gelmemiş ise) o takdirde de, yaşatılacağınız süre çok değildir.” Ahzab 16


“Allah'tan başka dostlar edinenlerin durumu, örümceğin durumu gibidir. Örümcek bir yuva edinir; hâlbuki yuvaların en çürüğü şüphesiz örümcek yuvasıdır. Keşke bilselerdi! “ Ankebut 41 

Hiç yorum yok: