12 Nisan 2017 Çarşamba

Ya siyonist bir haçlısın ya da değilsin!

İmam Gazali’nin; Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen cevizin hepsini kabuk zanneder” sözü referandum gerçeğiyle öyle örtüşmektedir ki, tartışmaların nasıl kabuktan ibaret olduğunu kanıtlamaktadır.

Yok, rejim elden gidip demokrasi bertaraf ediliyormuş; yok, tek adamlık gelip monarşist bir yönetime çanak tutuluyormuş; yok, meclisin hükmü ortadan kaldırılıyormuş; yok, tek adama yetki veriliyormuş; yok, Türkiye ABD’nin güdümüne sokulup projesi uygulanıyormuş; yok, milletin sesi kısılıp cumhurbaşkanı egemen oluyormuş; yok, Türkiye felakete sürükleniyormuş; daha neler neler…

Bugüne kadar karanlığı mum ile aydınlatmaya çalışan haçlı-siyonist düşünce, doğabilecek bir aydınlığı engelleyebilmek için öyle taklalar atıyorlar ki, adeta sihirbazlara şapka çıkartıyorlar.

Yıllardır Müslüman millete hayvanların dahi yemediği kabuğu yediren dâhili ve harici haçlı-siyonistler, artık milletin kabuğun içini yemek isteyerek özlerine dönecek olmasına öyle şiddet ve öfkeyle karşı çıkmaya kalkışmaktadırlar ki, bu sebeple kabuktan ibaret iddialarının hiçbiri etkilememektedir.

Aslında referandumun ne rejim, ne sistem, ne anayasa değişikliği, ne lider, ne de partilerle hiçbir ilgisi bulunmayıp, doğrudan haçlı-siyonist enginleri yırtıp aşacak Müslüman milletle alakalıdır.

İnsanı insan yapan hak ve adalet; hak ve adalet ise İslam’dır! Dolayısıyla milletin tek besin kaynağı olan hak ve adalet, bugüne değin meclisteki yığınların iradeleriyle inşa edilememiş ve koalisyonlarla hainler iktidarları ele geçirebilmiş ise, yönetimi meclisin dışına taşımaktan daha akılcı ve doğru ne olabilir? 

Milletin, meclisi seçmesi demokrasi de, cumhurbaşkanını seçmesi mi anti-demokrasi? 550 ya da 600 kişiden müteşekkil meclisin iktidarlığı meşru da, bir kişiye yetki verilecek olması mı gayrimeşru? Sonuç itibariyle tercihini kullanarak iktidarını seçen 80 milyonluk millet, günümüze kadar 550 kişiye hesap soramayarak denetleyemeyip caydırıcı bir yaptırım uygulayamadığına göre; cumhurbaşkanlığı sisteminin istenmemesindeki art niyet aşikârdır. Çünkü milletin değil, haçlı-siyonist güçlerin sesi savunulmaktadır. Dolayısıyla Müslüman milletin iktidara hükmedecek olmasına fevkalade kaygı duyarak korkuya kapılan haçlı-siyonist’ler, çeşitli manipülasyonlarla cevizin kabuğunu ceviz diye yutturmaya çalışmaktadırlar.

Türkiye’yi mahvedenin hep meclis olduğunu defaten yazılarımda dile getirmiş; milletin seçtiği vekiller, millete ihanet ederek haçlı-siyonist güçlerin güdümünden hiç çıkmadıklarını belirtmiştim. Asla halkın isteklerini ve duyarlılıklarını dikkate alıp önemsememişler; haçlı-siyonıst’lerin düşüncelerini ve rızalarını kazanabilmek için hegemonyalıklarına karşı bir duruş ortaya koyamamışlardı. Öyle ki, PKK/HDP’li hainleri meclise sokmakla yetinmemişler; bakan dahi yapabilmişlerdi. 
  
Ne Erdoğan ne Bahçeli ya da diğer bir ifadeyle ne Ak Parti ne de MHP umurumda değil! Ancak CHP, PKK/HDP, ABD, Rusya, Almanya, Hollanda, Belçika ve diğer haçlı-siyonist ülkeler umurumdadırlar. Neden biliyor musunuz; referandumda ‘evet’ oyu kullanmama mecbur bırakmış olmalarındandır.

Çünkü haçlı-siyonist’lere ya karşı olacaksın yahut Siyonist bir haçlı!

Vahiy dışı seküler-laik rejime; lider ve partilere karşı çıkmak başka; referandum oylaması ise bambaşkadır. Başta şahsım olmak üzere Kur’an, hak ve adalet adına seküler-laik düşünceye karşı muhalefetimi sürdürecek, Allah ve ümmet lehine eleştirilerime devam ederek insanlığın yani Müslümanlığın bekası için hiçbir küfre geçit vermemeye çalışacağım.

Ya sessiz kalarak ya da ‘hayır’ diyerek yapılacak olan odur ki, doğrudan haçlı-siyonist belasını kabullenerek vurulan zincirlere razı gelmektir.
  
Ey hayırcı vatandaş! Bir saniye sonrası için hiçbir yaşam garantisi bulunmayan bir ölümlü olmana rağmen öyle gaflet, delalet hatta ihanet içindesin ki, karanlık ve fani dünyada güneşi yani aydınlığı göremeyecek kadar aciz; layık olduğun insanlığı hak edemeyecek kadar şerefsiz; hak ve adaleti idrak edemeyecek kadar aptal; güdülmekten sıyrılamayacak kadar tutsak; yalanlarla mutlu olabilecek kadar haysiyetsiz bir mahlûk mu olmak istiyorsun?

Öyleyse ‘evet’ de ki, eceline kadar kendin olarak şerefinle yaşa!

(Resûlüm!) De ki: Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmanın size asla faydası olmaz! (Eceliniz gelmemiş ise) o takdirde de, yaşatılacağınız süre çok değildir.” Ahzab 16
“Ey kavmim! Elinizden geleni yapın! Ben de yapacağım! Kendisini rezil edecek azabın geleceği şahsın ve yalancının kim olduğunu yakında öğreneceksiniz! Bekleyin! Ben de sizinle beraber beklemekteyim.” Hud 93


“Ben size: «Allah'ın hazineleri benim yanımdadır» demiyorum, gaybı da bilmem. «Ben bir meleğim» de demiyorum. Sizin gözlerinizin hor gördüğü kimseler için, «Allah onlara asla bir hayır vermeyecektir» diyemem. Onların kalplerinde olanı, Allah daha iyi bilir. Onları kovduğum takdirde ben gerçekten zalimlerden olurum.” Hud 31

Hiç yorum yok: