7 Nisan 2017 Cuma

Cehennem için yaratılmışa cennet haramdır…

“Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.” A’raf 179

Yaratıcısı Allah’a nankörlük ve hainliği uğraş edinmiş günahkârların iyiyi, doğruyu ve gerçeği idrak edebilmeleri mümkün değildir. Ancak kötü yani batıl olan şeyleri nefsin güdümünde insani maskeyle kabul edilmesi öyle bir manipülasyondur ki, hak olan yalan ve ilkel sayılarak insanlık biçilmektedir.     
İnsan olabilmek ya da insanca muhakeme edebilmek yahut insanca yargıya gidebilmenin yolu kimden geçmeli ve kimin düşüncesi ve rehberliğinde olmalıdır? Yaratıcı Allah’ın mı; yaratık kulun mu?
Benliklerin ardına düşülmesi akabinde nefislerin eline terk edilenlerin ölümle birlikte ortaya çıkan hazin sonları, her ne kadar herkesçe edinilen tecrübeler ise de, yine de gerçeğin açık perdelerini kapatabilmek için sürdürülen ısrar ve inattan dolayı hak yol imkânsızlaşmaktadır.

Batılın, nefsin, sekülerizm ya da laisizm’in hüküm sürdüğü toplumlarda insani hiçbir değer yoktur. Yalnızca çıkar odaklı benliğe çalışıldığı vahiy dışı düzenler vardır ki, hak ve adalet gibi argümanlar tamamen aldatmaca olup, sömürüde sınır tanınmamaktadır.

Vahye yani İslam’a iman ettikleri iddialarına rağmen ameliyle söylemlerini kanıtlamayanların kuşattığı bir dünyada mümince yaşayabilmek çok zordur. Ki, dünyayı kuşatan o yığınlar ancak köle olmaktan öteye gidememekte; dolayısıyla dinlerine ve insanlıklarına düşman olanlara odalık yaparak özgürlük teraneleri çalmaktadırlar.

Etiketi hak olup davranışları batıl olanlara karşı verilen mücadele; en şiddetli kınamalarla ve suçlamalarla öyle püskürtülmeye çalışılmaktadır ki, Allah’ın açık ve seçik ayetleri dahi haklılığın ispatlanmasına kâfi gelmemektedir. Ancak uluyanların ulumalarına kulakların tıkanmayıp, Allah’ın çizdiği yolun dışında başkasınınkinin yol edinilmesi kurtuluşu kadük kılmaktadır.

Allah’ın indirdiği hükümleri ya inkâr ederek ya da yorumlarla eğip bükerek insaniyeti gaye edinmeyenlerden dolayı vicdanlar yitmiş ve muhakeme yetileri mühürlenmiştir. Hakkın ve adaletin yanında gözüküp barbarların artıklarıyla beslenenlerin hüsranlıkları öyle yakındadır ki, tıpkı tohumun filizlenip toprağın üzerine çıkması misali güncelleşecekleri an çarçabuk gelebilmektedir.

Mutlaka her alçağa karşılık bir kahraman, her bencil politikacıya karşılık kendini Allah’a adamış müminler vardır. Şüphe yok ki her münafığın oyununu bozacak satın alınamaz iman ehli mevcuttur. Zorbaların ve münafıkların görünüşteki galibiyetleri asla yanıltmamalı, geçmişte olduğu gibi bugünde, yarında silinip süpürüleceklerinin yaratıcı Allah’ın kesin bir vaadi olduğu bilinmelidir. Zaten tarih apaçık bir kanıttır! Allah’tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır? Allah, emrini yerine getirinceye kadar müminlerin sabretmeleri korkularından değil, Mutlak İrade’nin dilemesindendir. Ki, sabır sessiz kalmak yahut mücadeleden kaçınmak değil, umudu yitirmemektir.

Her insan kendi vatanını cennet, başkasınınkini ya da düşmanınkini cehennem sanır. Oysa her yer Allah’ın arzı olup, sadece ahiret yurdunda var olan cennet öyle bakidir ki, dünya gibi fanilikle kıyaslanamayacak bir deryadır. Lakin daha cennette kötülüğün ve cehennemde hiçbir iyiliğin olmadığını idrak edememiş insan, neden ahirete inanmayıp ya da şüpheyle yaklaşarak tumturaklı iman edemediğini bilir misiniz; faniliğe bel bağlayarak yaratıcısının değil yaratığın düşüncelerine itibar etmiş ve idolleştirmiş olmasındandır. Dünyada ne cennet ne de cehennem vardır!

İyilik ve kötülüğü temsilen örneklendirilen dünyevi cennet yahut cehennem öylesine nefsanidir ki, ahiretteki baki olan cennet ve cehennem ruh misali etkisizleştirilerek Allah’ın indirdiği hak düzen batıla peşkeş çekilmek suretiyle esas örtülmeye çalışılmıştır. Oysa cennet ve cehennemi gerçekleştiren Allah ise, hükümlerinin dışlanmasıyla cennetsi bir düzenin var edilebilmesi mümkün müdür?

Yaratıcı ve hüküm koyucu Allah’ın ilkelerini takmayıp yaratıkların nefsani ilkelerini baz alan tüm düzenler cennetsi sanılsa da cehennemin ta kendisidir. Batıllık yani kötülük hiçbir şart ve koşulda hakkın yani iyiliğin diyarında yer alamaz. Alınmaya kalkışılırsa iyilik mundarlaşır! Bu sebeple vahiy dışı seküler-laik-demokratik düşüncelerden dolayı batıl, hak yapılmış; kötülerin iyilerle harmanlaştırılmasından münafıklık, suçluluk, nankörlük ve hainlik meşrulaşmıştır. 
      
Kendini Allah’a adamışın dışında kalan her nefis dünyaya karşı öyle doyumsuzdur ki, böylece dünya gibi nasıl yalan olduğu kanıtlanmaktadır. Nefis asıl olanı değil geçici olan ne varsa sürekli ister ve canı pahasına her şeyi elde etmeye çalışır. Önce ufaktan başlayıp sonra öyle azar ki, zamanla sahip oldukları bazen mutluluk verip cennette; bazen de sıkıntı verip cehennemde hissettirir. Böylelikle ömrünü nefsinin hüküm sürdüğü yalan bir cennet ile cehennem arasında geçirir.

Kimine gücü yetip, kimine gücü yetmez ise de, gücü yetmediğini de elde edebilmeyi düşünce ve davranışlarıyla ortaya koyar. Öyle ki, elde edemediğine karşı güçsüzlüğünü belli etmemek veya başkalarına karşı utancını gizlemek ya da yerilmekten kurtulabilmek için bahaneler sıralar hatta elde edemediği şey için ya değersiz olduğunu söylemeye başlar ya doğanın gücünü mazeret kılar ya da araştırma kılıfıyla acizliği örtbas etmeye kalkışır.

Hâlbuki cennet ya da cehennem fani bir sıkıntı yahut mutlulukla elde edilebilir geçici değerler olsaydı, ebedi bir mükâfat ve azap yerleri olmazdı. Çünkü ahiret yurdu cennet ve cehennemin ta kendisidir!

“De ki: Ben de ancak sizin gibi bir insanım. Bana ilahınızın bir tek İlah olduğu vahy olunuyor. Artık O'na yönelin, O'ndan mağfiret dileyin. Ortak koşanların vay haline!” Fussilet 6

“Heva ve hevesini tanrı edinen ve Allah'ın bir bilgiye göre saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği, gözünün üstüne de perde çektiği kimseyi gördün mü? Şimdi onu Allah'tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hala ibret almayacak mısınız?” Casiye 23


Hiç yorum yok: