7 Ocak 2017 Cumartesi

Günahkârlardan günahları sorulmaz!

Ya egemen olduğu büyüklenmesinde bulunan insan öyle midir?

İnsan ne kadar güçlü ve iktidar olsa da; mülke sahip olduğunu iddia etse de; hâkimiyeti elinde bulundurduğu ahkâmı kesse de; aldığı tedbirlerle takdiri önlemeye çalışsa da; olayların arkasını aydınlatmaya kalkışsa da; kaderin önüne set çekmeye koyulsa da; bilgisine güvense de; fayda veya zarar verici olduğuyla böbürlense de; üstün gelebilmek için düşüncelerde sınır tanımasa da; kendisine muhtaç olunduğu kanısı taşısa da; verici ya da alıcı olmakla kibirlense de; varoluş sebebini inkâr etse de; ebediyetlik nutukları atsa da; kul değil bağımsız ve özgür olduğu hülyasıyla hakikate itirazda bulunsa da helak olmaktan kurtulamamış, ince ayrıntısına kadar hiçbir şeyi bilememiş, bildiğini fiiliyata geçirememiş, müdahaleden kaçınamamış, başına gelen musibetten sakınamamış, bazen kaderi doğrultusunda sıyrılmış ise de kalıcılığını muhafaza edememiştir.

İdrak edememenin ya da kavrayamamanın sebebi, o şeyi bilmemekle orantılıdır. Lakin bir şeyi iyi bilebilmek için özünü yani teferruatını bilmek gerekir. Ancak bütün ilimler hatmedilse bile yeterli değildir; ki, asıl olan bilinenin mutlak surette yapılabilir iradesinin ortaya konabilmesi ve hiçbir gizem olmaksızın en ince ayrıntılara hükmedilebilmektir.

Yaratıcıdan çıkan ilk birlik ‘akıl’dır. Buna göre ruhlar, bedenler ve akıllar yaratılır. Aslında beşeri güçlere atıfta bulunan ‘üst akıl’ nedir bilir misiniz; yaratıcı Allah’ın Etkin Aklı’dır. Ancak seküler-laik düşüncede yaratıcı mevzubahis olmadığından Etkin Akıl, üst akıl olarak beşere konumlandırılarak muhatap açısı edinilmektedir.

Yaratıcı Allah’tan çıkan ilk birlik akıl; asla özgür ve mutlak bir güç değil, yaratıcının Etkin Aklı’nın etkisi ve yönlendirmesi altındadır. İnsan zihninin özü bilebilmeye yetili olsa da, her zaman biliyor demek değildir. Çünkü kendiliğinden bilebilmesi mümkün olmadığından aktif güç olarak Etkin Aklın donanımına ihtiyacı vardır. Bu sebeple akıllar arasındaki bilgi uçurumu ve dengesizlik apaçık bir kanıttır.

Ne bilgi ne irade ne düşünce ne de güç kendiliğinden gerçekleşmediği için mümkün olabilen kuvvet ve kıymetler beşere yamanamaz.  Bir yaprağın yere düşmesi dahi Allah’ın dileğine bağlı ise, evrendeki her şey O’nun eseridir. Dolayısıyla Etkin Akıl, bilgi sahibi olabilmesi için insan zihnini dilediği ölçüde ya aydınlatır ya da karartır; böylece tüm insanların pay aldığı tek bir Etkin Akıl’ın varlığı tartışılmaz kılınır.  

Yoktan var etme yani yaratıcı olabilme kudretine erişememiş insanın vahiy dışı her düşüncesi, duygusu ve sözü yalandır; iddiaları ve vaatleri abartılıdır; kaderi engelleyebilme gücü yoktur; hiçbir konuda irade sahibi olamayıp sadece araçtır; her ne kadar istihbarı bilgilere sahip olsa dahi muktedir olabilme inisiyatifi yoktur; ecelini kestirebilmesi mümkün değildir; fayda yahut zarar verebilme salahiyeti fıtratını aşar; dilediğini gerçekleştiremez;  aracı dahi olamamaktadır; rivayet, söylenti veya dedikodu batıl yoldaki argümanlarıdır; az bilgiye sahip olduğundan çok şey bildiğini sanır; ne istediğini bilmediğinden aslı dururken gölgenin peşinde koşar; çözemediği ya da ulaşamadığı şeyleri manipülasyonlarla örtbas eder; Allah’ın lütfettiklerini sahiplenir; sıkıntıya düştüklerinde Allah, rahata kavuştuklarında ‘ben’ diyerek tutarsızlıkta yani münafıklıkta sınır tanımazlar; suçlunun ne suç işleyeceğini bilemez; ne suçu ne de suçluları önleyemez; suçluyu bildiği halde yakalayamaz; kalplerde saklı olanları bilemez; seküler-laik insan hakları adına suçluyu muhafaza eder; didinip çabalayarak elindeki her türlü bilgiye başvurur ama kaderce hükmedilen menfiliği müspet hale dönüştüren bir irade ortaya koyamaz…

Dolayısıyla insan bildiğini yaratıcı Allah’ın Etkin Aklı güdümüyle elde ediyorsa; Allah’a karşı galebe çalabilmesi mümkün müdür? Allah’a karşı ayak diretmesinden pozitif bir sonuç çıkarabilir mi? Allah’ı devletten, siyasetten ve dünya işlerinden dışlayarak huzur ve güvene kavuşabilir mi? Bilmediklerini öğreten ve sahip olduklarını veren Allah’a nankörlük ve hainlik yaparak selamete kavuşabilir mi? Yapılan dualar kabul görür mü; dilekler karşılık bulur mu?

 “Sana ruh hakkında soru sorarlar. De ki: Ruh, Rabbimin emrindendir. Size ancak az bir bilgi verilmiştir.” İsra 85

“Karun ise: O (servet) bana ancak kendimdeki bilgi sayesinde verildi, demişti. Bilmiyor muydu ki Allah, kendinden önceki nesillerden, ondan daha güçlü, ondan daha çok taraftarı olan kimseleri helâk etmişti. Günahkârlardan günahları sorulmaz (Allah onların hepsini bilir).” Kasas 78

“İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır. Sonra, kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimiz vakit, «Bu bana ancak bilgimden dolayı verilmiştir» der. Hayır o, bir imtihandır, fakat çokları bilmezler.” Zümer 49


“Bilmez misin ki, Allah, yerde ve gökte ne varsa bilir? Bu, bir kitapta (levh-i mahfuzda) mevcuttur. Bu (eşya ve olayların bilgisine sahip olmak), Allah için çok kolaydır. Hac 70

Hiç yorum yok: