23 Aralık 2016 Cuma

Çok mu korkuyorsunuz?

Oysa korkulacak olanın insan değil Allah olduğunu idrak edebilselerdi, dünyada elde etmeyi düşündükleri fani değerler adına içinde ebedi kalacakları ahiret yurduna fiyat etiketi biçmezlerdi.

Aslında sorun küfrün sayısı, ekonomik ve askeri güçleri değil, kalplerde taşınan şüphe hastalığından iman edilememesidir. Zaten iman edilemediğinden vahyi hükümlere uyulduğunda kayba, ziyana ya da hezimete uğranılacağı korkusu münafıklığa tavan yaptırmıştır.

Allah ile insan arasında tumturaklı bir irade seçimi yapılamadığından öyle bir paradoks yaşanıyor ki hak, batıl; iyi, kötü; yanlış, doğru; küfür, imanla özdeşleştirilebilmiştir.

Bu sebeple vahiyle inmiş İslam’ı değil rivayete, söylentiye ve dedikoduya dayalı İslam adı altında çakma bir din edinilmiş; böylece vahye iman edenler toplumdan soyutlanarak gericilik, terörist, hain ve düşmanlıkla yaftalanmıştır.

Çoğu kimse farkında değildir ama sözde Müslümanlarda ateistçe düşünce ve davranış içindedirler. Çevre uyumuna ateistlerden daha çok önem verilmesinden ayetler doğranmış, ayetlere uymaya çalışanlar köleler misali dışlanarak her türlü savunma hakları ellerinden alınmıştır. Çünkü seküler-laik düzenler kendilerini insan görmemektedir.

Rusların Suriye halkına uyguladığı hoyratça katliamına sessiz kalmayarak imanındaki fışkırma gereği dünyasını ahiret karşılığı satan Müslüman bir Türk, amacını açıkça haykırdığı halde aşağılanıp provokatörlük ve hainlikle mahkum kılınarak katil Rusya’ya tetikçilik yapılmıştır.

Azılı İslam düşmanı katil Ruslardan daha fazla Rus kesilmek suretiyle karalamaların ve iftiraların ardı arkası kesilmemiş; mücahid Mevlüt Mert Altıntaş, töhmet altında bırakılarak şer yani suç makinesine dönüştürülmüştür. Hele fetö ile ilişkilendirilmesi tam bir trajikomik!

“Kur’an Müslümanlığı sapkınlıktır” düşüncesiyle nasıl bir vahiy düşmanı olduğu aleni bir Gülen’in sapık dininde cihada ve insaniyete yer var mı ki, Allah ve insanlık adına yapılmış eylemle ilişkilendirilebilsin? O ancak gülenist olan dinini hakim kılabilmek için ihanette, hainlikte, kalleşlikte, gaddarlıkta ve şeytanlıkta sınır tanımayan bir satanisttir!

Nisan 2006 yılında “Neden Oy Kullanmıyorum” adlı kitabımda fetö ile ilgili her türlü hakikati ortaya koymuş; politikacıların, ilahiyatçıların ve mensuplarının kendisiyle olan ilişkilerinden doğacak tehlikeye dikkat çekmiştim.

Yazdığım kitabın 57. Sayfasında Gülen için;

"O, Haçlılardan, Siyonistlerden, Masonlardan ve Komünistlerden çok daha tehlikeli amansız bir düşman ve eşine az rastlanabilecek bir zındıktır" uyarısını yapmış ama günümüz fetö karşıtları üzerime dolaylı yollardan hücum ederek, şahsımı provokatörlük ve Gülen gibi mümtaz ve hizmet ehli bir alime ihanet etmekle ithamda bulunmakla kalmamış, kitabımın duyurusunu da engelleyip raflardan indirmişlerdi.  
Şimdi kalkmış ahkam kesiyorlar!

Öyle ki, din dışı seküler-laik düzenin bayraktarlığıyla ayakta kalınabileceği sanısısı yüzünden nice iman etmiş Müslümanlara karşı öyle korku içindedirler ki, zarar görebilecekleri kaygılarından beterin daha beteri bir tahribatta bulunabilmektedirler.

Yıllar önce; Gümüşhane Baro Başkanı olan bir şahıs, türban örttüğü gerekçesiyle bayan bir avukatı barodan atar. Bunun üzerine Osmaniyeli bir mücahid, tıpkı Kahramanmaraş’ı Fransız işgalinden kurtaracak adımı atan Sütçü İmam misali Gümüşhane’ye gelerek baro başkanını infaz eder.

Günümüzde olduğu gibi ortalık karışır ve sağcısı-solcusu; muhafazakarı-milliyetçisi; dinlisi-dinsizi; türbanlısı-açığı mücahid İzzet Kıraç’a saldırır. Hemen oğluyla ilişkiye girerek babasına avukat tutacağımı ve Kıraç hapiste tutulacağı süre tüm giderlerini karşılayacağımı bildiririm.

O esnada gecemi gündüzüme katıp ve tüm işlerimden ayağımı çekmek suretiyle avukat aramaya koyuldum. Kendi avukatlarım ve tanıdıklarım tepkiden çekinerek davayı üstlenmediler. Bunun üzerine Gümüşhane’ye yakın iller Erzincan, Erzurum, Elazığ başta olmak üzere Ankara’ya kadar görüştüğüm hiç kimseyi razı edememiştim.  Hatta Erzincan’dan bulduğum bir avukat razı olup ücretini peşin gönderdiğim halde sonradan vazgeçip paramı iade etmişti.

Yüz binleri katleden Öcalan gibi şedit bir teröristin davasını üstlenebilmek için binlerce avukat sıraya girerken; bir Müslüman’a ücreti karşılığı avukat bulamamıştım. Çok eskiden tanıdığım ve Trabzon’da avukatlık yapan bir arkadaşı ikna edip davayı üstlendirmiştim.

O sırada İzzet Kıraç’ın oğlu Milliyet Gazetesiyle yaptığı röportajda benden bahsederek arkalarında olduğumu bildirmesi üzerine; Milliyet Gazetesi manşetten haber yaparak, “Şadoğlu yine sahnede” başlığıyla şahsımı deşifre etti.  

Bunun üzerine barolar başta olmak üzere hakkımda birçok dava açılmış ve adeta kevgire dönmüştüm. Mücahid Kıraç’a tuttuğum avukat arkadaşa saldırılıp, “şadoğlu’nun köpeği” diye hakaretlerinin yanı sıra beni öldürmek üzere Gümüşhaneli ormancıların dahi içinde olduğu bir tim kurmuşlardı. Daha neler neler…

Ne için? Dünyalık bir menfaatim mi vardı? Ne öldürülen baro başkanını ne de infazı gerçekleştiren mücahidi tanırdım. Ancak hak ve adaleti tanıyıp Allah’a iman etmeye çalıştığımdan menfaat göreceğim yegane değerlerdi.

O zaman anlayamadığım neydi biliyor musunuz; sözde Müslümanların özellikle türbanlıların çektikleri onca zulme rağmen İzzet Kıraç’a karşı olabilmeleri ve iman sahibi bir avukat bulamayışımdı! 
      
Dolayısıyla kendini Allah’a ve hükümlerine adamamış olanların düşünce ve davranışlarını ilerleyen zamanlarda daha iyi idrak etmiş; bugün katil Rusya’nın mücahid infazcısına gösterilen tepkinin hiç bitmemiş olduğuna şahit oldum.

Kahraman ecdadımızla övünürler ama ihanet etmekten geri durmazlar; sözde Allah’a iman ettiklerini söylerler ama Allah’a güvenmez ve şirk koşmaktan imtina etmezler; müminlerle kardeş olmaları, birlik ve dayanışma içinde bulunmaları emrolunur ama müminlere hasım kesilip haçlı-siyonistlere peşkeş çekerler.
  
 “Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O'ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır. “ Hücurat 13 

“İşte o şeytan, ancak kendi dostlarını korkutur. Şu halde, eğer iman etmiş kimseler iseniz onlardan korkmayın, benden korkun.” Al-i İmran 175

“Siz, Allah'ın size haklarında hiçbir hüküm indirmediği şeyleri O'na ortak koşmaktan korkmazken, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden nasıl korkarım! Şimdi biliyorsanız (söyleyin), iki guruptan hangisi güvende olmaya daha lâyıktır?»” Enam 81

“Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten (söz) dinleyeceğini yahut düşüneceğini mi sanıyorsun? Hayır, onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar yolca daha da sapıktırlar.” Furkan 44  

Hiç yorum yok: