17 Kasım 2016 Perşembe

Siyaset yok politika var!

Vahiy yok din var; ruh yok beden var; Allah yok beşer var; insan yok mahlûk var; ahiret yok dünya var; kulluk yok özgürlük var!

Siyasetin olmadığı seküler-laik dünyada kaosun diplomatik sembolü politika, erdemliği dışlayıp ahlâksızlığı yani insansızlığı çağdaşlaştırmıştır. Her geçen gün hızla çoğalan karakoncolos alaşımlı çok çirkin korkutucu bedensi kütüklerin rehberlikleri ve önderlikleri kitleleri doludizgin etkilemeye devam etmiş; dolayısıyla vahiy dışı eğitsel ve idaresel süreç, üstün insanı alçak yaratıklara dönüştürmüştür.

Bundan dolayı doğrudan ve kulluktan kaçılıp yalana ve köleliğe koşulmuş; anormal düşünce, davranış ve tercihler dengeleri altüst ederek sömürü, vahşet, ayırımcılık, haksızlık ve adaletsizlikler galebe çaldırılmıştır. İnsanı insan yapan ölmek ya da olmak yerine, insanı insanlıktan çıkaran korkunç yalancılık, fesatçılık, fırsatçılık ve riyacılık insaniyeti yiyip bitirmiş; böylece insan görünümündeki sinsi yaratıklara duyulan ilgi ve teveccüh kötüyü daha da derinleştirmiştir.

Tecrübe, yenilen kazıkların, çekilen sıkıntı ve eziyetlerin kaçınılmaz bileşkesi olmasına rağmen yine de yanlışlıkta ısrar edilebilmiş; vahyi, siyaseti, ruhu, aklı, onuru, dürüstlüğü ve vicdanı imha eden gelişmelerin dolaylı savunucuları olunabilmiştir. Avlanmaktan ve kendi kendini aşağılattırmaktan inanılmaz haz duyan insanoğlu öyle mahlûklaşmış ki, kadersel mührün sapıksal tüm argümanlarını taşıyarak hayvandan da daha aşağı olduğunu ortaya koymuştur.

Yaratıcıya ve adil kurallarına karşı girişilen egemenlik savaşı, lanetin devasa boyutunu kanıtlamış; mücadele etmektense ya korkuya ya da az bir bedele teslim olunarak adalet bombalanabilmiştir.

Oysa bilinmelidir ki, biri, kulu yani beşeriyeti diğeri de yaratıcıyı yani ALLAH’ı temsil eden laiklik ile vahiy, nasıl taban tabana zıt ve birbirlerine düşman fikirler ise, aslında laiklik ile demokrasi de öyledir ve sıcak gündem bunun apaçık bir kanıtıdır.

Özgürlük, kulluğa karşı nasıl bir kılıç olarak kullanılıp iman sahipleri manipüle ediliyor ise, demokrasi de millet seçimi ya da iradesi olan amacından saptırılıp Allah’a karşı bir galibiyet yani hâkimiyet olarak kullanılmaktadır. Dolayısıyla her şart ve koşulda gerek özgürlük gerekse demokrasi halk için olduğu iddiasında bulunulsa da, aslında doğrudan Allah ve kulluğa karşı bir üstünlük güdüsüdür.

Gerçi dönen çark görünebiliyor, işitilebiliyor ama kavranılamıyor. Zaten sorun görünen ya da işitilende değil, muhakeme yani idrak edilememesindedir. Esasen İslam inancı taşıyanların hem içeride hem de dışarıda kuşatılıp işgal edilerek iktidardan uzaklaştırma amacının Allah, resulü ve hükümleri olduğu aşikârdır. 

Özellikle Türkiye’nin İslam ile bütünleşmesi ve Türk milletinin Müslüman olmasına dâhili ve harici haçlı-siyonistler öyle tepkilidirler ki, balonsu egemenlikleri sona erecek kaygılarından fevkalade kindardırlar.

Madem özgürlük ve demokrasi; millet isteği ya da iradesinden korkulabilinir mi? Ama o millet, Müslüman ve Allah’ın kurallarına bağlı ise, her türlü baskı, yasak, tehdit, savaş, zulmü, darbe veya istilayı mubah sayılır. Niçin; özgürlük ve demokrasi için! Öyleyse laiklik, özgürlük ve demokrasinin politikadaki bilimsel karşıtlığı doğrudan tevhiddir!
Yaratıcı Allah’a imanı çağdışı; beşere imanı ise çağdaşlık bellemiş İslam karşıtları, farklı kulvarlarda olmuş olsalar da beslenip güdüldükleri odak aynıdır. Peki, o odak nedir diye sorulacak olursa; Kur’an ifadesiyle şeytandır; tağuttur; zorbalıktır yani kötülüktür!

Seküler-laik politikalarıyla Allah’ı ve insanlığı doğramaya çalışan hilekâr jakobenler, ne kalplerdeki imanı; ne inen vahyi; ne adil olan siyaseti; ne bedeni var eden ruhu; ne yaratıcı ALLAH’ı; ne kulluğu; ne de ahireti söküp atamazlar. Çünkü zihin ve kalplere hükmeden; birini diğerine musallat kılan; dilediğine dilediği kadar fırsat veren; yeryüzündeki iktidarları paylaştıran; takdiri kendisinde bulunduran; yönetip yönlendiren Allah olduğu için!

Ancak Kur’an’ın hükmettiği bir diyarda siyaset yani adalet vardır! Dolayısıyla İslam olmadığı yerde ne siyaset ne de adalet mümkündür. Neden; İslam, kayıtsız-şartsız Allah’ın Mutlak İradesi olduğu için!

Sadece adalet benim olsun! Çünkü insan için gerekli tek şey adalettir! 
   

“Ey İman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan, kendiniz, ana babanız ve akrabanız aleyhine de olsa Allah için şahitlik eden kimseler olun. (Haklarında şahitlik ettikleriniz) zengin olsunlar, fakir olsunlar Allah onlara (sizden) daha yakındır. Hislerinize uyup adaletten sapmayın, (şahitliği) eğer büker yahut şahitlik etmekten kaçınırsanız, (biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” Nisa 135  

Hiç yorum yok: