11 Temmuz 2016 Pazartesi

IŞİD meşrudur!

Seküler küresel düzende gayrimeşru sayılsa da Allah nezdinde meşru olup, Kur’an’a iman etmiş Müslümanlar için yeterli bir ölçüt ve kanıttır.  

IŞİD ile ilgili derinden bir inceleme ve araştırma yaptığımda edindiğim gerçek oydu ki, mezhepsi aşırılıkları, hata ve kusurları bulunsa da tamamen Kur’an’a bağlı oldukları; batılı yani küfrü yıkıp İslam’ı egemen kılmak istedikleri; her ne olursa olsun Müslümanlıkla şereflenmiş bir kulun esaret altında yaşamasına tahammül edemedikleri; dünyanın hemen her yerinden koşan cihad ehlinin IŞİD için değil Allah için savaştıkları; Allah’ın hükümlerini ve Resul’ün yolunu rehber edindikleri; milliyetleri, medeniyetleri, adet ve gelenekleri gibi bedenleri ne olursa olsun ruh da yekvücut olmaları; fitne ortadan kalkıncaya ve kulluk tamamen Allah’ın oluncaya dek savaşacakları; emperyalizmin varlığına son verecekleri; yeryüzünde hak ve adalet sağlayana kadar tağuta karşı direnişlerini sürdürecekleri; haçlı-siyonist güçlerin önünde siper olarak lejyonerlik yapan hain münafıkları hedefi açmaları maksadıyla düşman görmeleri; Allah’tan başka uğruna kulluk yapabilecek bir kudret olmadığı imanıyla müşriklerin ve münafıkların kınamalarından çekinmemeleri; haklarında uygulanan yaptırımlardan korkmamaları; mükâfatları dünyadan değil ahiretten beklemeleri ve Kur’an dışı hiçbir düşünce, eylem ve düzen içinde bulunmamaları…

Öyleyse herhangi bir Müslüman’ın haçlı-siyonist menfaatleri uğruna IŞİD’i düşman algılayarak İslam’a ihanet edebilmesi mümkün değildir!

Özellikle sözde İslam Ülkelerinin IŞİD’e karşı küffardan daha şedit acımasız düşman kesilmelerinin sebebini soracak olursanız; uydurdukları “hümanist İslam’ı” kabul etmemeleri ve dostları haçlı-siyonist güçlere savaş açmalarıdır. 
İzzet, güç, şeref ve rızkı kâfir dostlarından geldiğine inanan o münafıklar, IŞİD’in ilahlarıyla savaşmasından ötürü başlarına bir bela gelebilecek endişesiyle öyle korkaktırlar ki, sözde iman ettikleri Allah’a nasıl şirk koştuklarını düşünce ve amelleriyle kanıtlarlar.
  
Küresel seküler ve demokratik dünyanın IŞİD’e düşmanlık beslemesi, uygarlıkları için şer gördükleri cihadın yayılarak batıllıklarını yok edecek olmasıdır. Yoksa IŞİD ile ilgili dünya kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla uydurdukları yalanların tamamı asparagastır; gerçeğini zaten kendileri yapmaktadır. Çünkü batıllıkta helal ve haram mefhumu olmadığı gibi din ve namus hassasiyeti de bulunmamaktadır.

Zinanın, faizin, içkinin, savaşın, teşhirciliğin, azmettiriciliğin, acımasızlığın, fesadın, küfrün ve hatta Allah adının anılmasının dahi yasak olduğu devletlerin IŞİD’i kötülerin en kötüsü ve terörist tanıtması, nasıl hileci şeytanlar olduklarına bir delildir.

IŞİD insan öldürüyormuş, Müslümanları katlediyormuş; asıl insanları öldüren ve Müslümanları suçlu-masum bakmaksızın alenice acımasızca katleden kendileri değil midir?

Onlar için tağut adına öldürmek meşru; Allah adına öldürmek ise gayrimeşrudur!   

Eğer IŞİD, Allah adına değil de PKK-PYD-YPG gibi tağut adına varlık gösterseydi, düşman değil dost kabul edilirdi!
Ancak kimin dost ya da düşman olduğunu nefislerin seçimine terk eden toplumlar, faydalı hiçbir öğütten yararlanamayacakları gibi ne hakkı ne de ahireti ciddiye alırlar!

Dolayısıyla IŞİD ile savaş, doğrudan Allah ile savaştır; çünkü IŞİD’in Allah’ın düzenini egemen kılmaktan başkaca bir amacı bulunmamaktadır.

IŞİD’in kabul edilmemesindeki yani düşman bellenmesindeki yegâne sebep; cihadı yol edinmesi, batılı dost kabul etmemesi, haçlı-siyonist güçlerle ittifaka yani çıkar ilişkisine yanaşmaması, her şart ve koşulda yeryüzünde şeriatı mukim kılmak istemesi, sadece müminleri dost edinip kâfirleri düşman bellemesi, beşere değil Allah’a kulluk yapması, haramı haram-helali helal sayması, İslam’dan başkaca bir din ve düzene rıza göstermemesi.

İslam’dan başka bir din ve düzen olabilir ama İslam’ın hükmü altında olmak şartıyla! Tıpkı münafıklarca manipüle edilmeye çalışılan Hudeybiye Anlaşması gibi!

Gerek yazılı gerek sözlü gerek kurdukları şeriat düzeni gerekse halk içindeki adil uygulamaları itibariyle hiçbir işleri Kur’an dışı olmayan IŞİD, her ne kadar hata ve yanlışları olsa da Ku’an’ın yaşayan örnekleridir desem, hiçte abartı olmaz.

IŞİD’in doğrudan yahut dolaylı olarak üyesi olmasam da, Allah ve Resul’ünün hükmü gereği iman etmiş ve kendilerini cihada adamış muttaki kardeşlerim olmaları hasebiyle dostlarımdırlar ve istikbalde haçlı-siyonist güçlerin fiziki ve kıyıcı kuşatmalarında Türkiye’nin yardım ve desteğine koşacak iman ehilleridir.    
Bu sebeple haçlı-siyonistin düşmanı asla Müslümanın düşmanı olamayacağından IŞİD bir düşman değil, dostun ta kendisidir. Çünkü sadece Müslümanlar kardeştir ve dostturlar. Münafıklar ve kâfirler her daim düşmandırlar; Allah’a düşman iman etmiş Müslüman kuluna dost olamaz!

“Dinlerine uymadıkça yahudiler de hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur. Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır. 
Bakara 120
“Allah, inananların dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlere gelince, onların dostları da tâğuttur, onları aydınlıktan alıp karanlığa götürürler. İşte bunlar cehennemliklerdir. Onlar orada devamlı kalırlar.” Bakara 257

“Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesin. Kim bunu yaparsa, artık onun Allah nezdinde hiçbir değeri yoktur. Ancak kâfirlerden gelebilecek bir tehlikeden sakınmanız başkadır. Allah, kendisine karşı (gelmekten) sizi sakındırıyor. Dönüş yalnız Allah'adır.“ Al-i İmran 28


“Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allah, sevdiği ve kendisini seven müminlere karşı alçak gönüllü (şefkatli), kâfirlere karşı onurlu ve zorlu bir toplum getirecektir. (Bunlar) Allah yolunda cihad ederler ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar (hiçbir kimsenin kınamasına aldırmazlar). Bu, Allah'ın, dilediğine verdiği lütfudur. Allah'ın lütfu ve ilmi geniştir.“ Maide 54

Hiç yorum yok: