18 Temmuz 2016 Pazartesi

F.Gülen = ABD’dir!

Bir musibetten kurtulmuş olmak; etrafınızı sarmış diğer binlerce musibetten kurtulmuş olacağınız garantisi vermez. 

(Resûlüm!) De ki: Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmanın size asla faydası olmaz! (Eceliniz gelmemiş ise) o takdirde de, yaşatılacağınız süre çok değildir.” Ahzab 36

Aslında ülke olarak üzerimize öyle bir ölü toprağı serpilmiş ki, ne batıp ne de çıkamayarak sürekli sürünüyoruz.

Gerek içeride gerekse dışarıdaki düşmanlarımızı demokrasi adına dost yapabilmemiz ya da toleransta bulunup hoşgörüyle bağrımıza basabilmemiz sürünmemizin yegâne sebebi olup, demokrasinin hileli güdümünden kurtulup bağımsız olamayışımızın temelidir.

Sözde Allah ama öze gelince tağut yani nefis diyen devlet ve siyasetin karmakarışık kafası halkı da etkilediğinden düşmanları dost, dostları ise düşman kılmıştır.

Seküler-laik düşüncenin en büyük düşmanı kimdir bilir misiniz; doğrudan Allah, Resulü, kitabı ve iman etmiş Müslüman kullarıdır.  Dolayısıyla Müslümanlar, her zeminde egemenliği öyle ellerinde bulunmalıdırlar ki, yaklaşık 20 saatte bastırdıkları darbe misali göğüslerini şehadete açabilmelidirler. Kimileri her ne kadar “demokrasi şehidi” deme aşağılık kompleksini sürdürse de!

Söz konusu isyanın F. Gülen tarafından yapıldığı tereddütsüz ise, ABD’yi Gülen’den ayrı tutabilmek imkânsızdır. Çünkü dostu ve azmettiricisi ABD olmaksızın Gülen’in böylesi bir operasyona ne cüret edebilir ne söz konusu subayları etkileyerek cesaretlendirebilir ne organizede ne de halka karşı kamikaze de bulunabilir.

Darbenin bastırılma şokunu hala üzerinden atamayan ABD’nin dumura uğramış hali aşikâr olup, Gülen’in ABD’siz düşünülemeyeceği tartışılmazdır. Dolayısıyla Gülen ile ABD tıpkı ruh ile beden misali bir bütün olup ancak ölüm birbirinden ayırır. 
  
Hâlâ “bir kanıt olursa” iade talebini ciddiye alabileceği söyleyen ABD Dışişleri Bakanı, üstü kapalı olarak diplomasi üslupla “isteme Gülen’i benden, buz gibi soğurum senden” uyarısında bulunmaktadır. Başka bir açıklamada ise, şartlı teslim edebileceğini söylemişler. Yani Pensilvanya’daki evinde çekildiği inziva ortamıyla aynı standartlarda yaşam hakkı verilmeliymiş!

Lakin şartlıda olsa teslim edeceklerine inanmıyor; ölüsü dışında dirisine ulaşılamayacağını düşünüyorum. Zaten şartlı bir teslimiyet kabulü, 80 milyonu zincirlemiş bir mahkûmiyet olur!

Allah, bir ibret ve imtihan olarak Türkiye’nin başına sardığı dâhili hainler PKK/HDP ve FETÖ’nün düşmansı eylemlerinden hiçbir ders alınmadığı düşünce ve davranışlarla ortadadır.

ABD’ye karşı herhangi bir yaptırım uygulamaya cesaret olmadığından Gülen’in sadece adını zikretmekten öteye gidilememektedir. Şah damarına kadar ABD mandası altındaki Türkiye’nin istiklal ilan etmesiyle hem ABD’den Gülen’e hem de AB’den PKK/HDP’ye öyle darbe vurur ki, zaman içinde namlarıyla birlikte leşleri de çürür. 
    
Kendini tamamen ekonomiye ve hümanist düşünceye adamış iktidarın ABD’ye hesap sorabilmesi mümkün olmadığından Gülen’e ilişebilmesi imkânsızdır. Oysa çıkarlar karşılıklı hesap edildiğinde kimse kimseye mutlak esir düşmez. Lakin “babasın, efendisin, lidersin, idolsün, baş tacısın hatta tanrısın” diyerek dinin dâhil namusunu ABD gibi haçlı-siyonist bir barbara teslim etmişsen; Gülen’i alabilmek için savaş gereklidir.

Şu gerçek bilinmelidir ki, Gülen, ABD ve İsrail başta olmak üzere haçlı-siyonist güçlerce cihada karşı bir şövalye olarak öyle koruma altındadır ki, kendi liderlerinden vazgeçerler ama Gülen’den asla! Unutulmamalıdır ki, haçlı-siyonistlerin ezeli ve ebedi tek düşmanları Müslüman Türklerdir!

Dolayısıyla sözde Allah’a ama özde ABD’ye dayanmış bir Türkiye, hiçbir haçlı-siyonist ülkede caydırıcı ve yaptırımcı bir varlık hissettiremez. Düzen ve siyasetini Allah’ın indirdiğine değil haçlı-siyonistlerin karaladıklarına adapte etmiş bir Türkiye’nin kime güvenip dayandığı aşikârdır!


“Allah size yardım ederse, artık size üstün gelecek hiç kimse yoktur. Eğer sizi bırakıverirse, ondan sonra size kim yardım eder? Müminler ancak Allah'a güvenip dayanmalıdırlar.” Al-i İmran 160

Hiç yorum yok: