22 Kasım 2015 Pazar

Ey Cumhurbaşkanı Erdoğan!

Çırağan Sarayı’nda düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı 5. Sağlık Bakanları Toplantısında diyorsunuz ki; “Peygamberimiz, merhamet peygamberidir, barışın timsalidir. Merhamet dini olan, sevgi dini olan, vicdan dini, dayanışma dini, ilim dini olan İslam’ın, terörle, zulümle, ölümle, cehaletle birlikte anılmasının önüne geçmek hepimizin boynunun borcudur. Şimdi mücadele zamanıdır. Eğer bu mücadeleyi hemen vermeye başlamazsak yarın hepimiz için daha karanlık olacaktır.”

Sözde İslam adına yaptığınız açıklamada küfre, batıla, zulme, azgına, kötülüğe ve şeytana karşı cihadı reddetmenizle ilgili size inen bir vahiy ve din getiren ortaklarınız mı var ki, açıkça Allah’a kulluğu hâkim kılabilmek için canlarını veren cihad ehlinin karanlık getireceğini iddia ediyorsunuz?
Sözleriniz haçlı-siyonist güçlerden nasıl korktuğunuzu öyle kanıtlıyor ki, Allah’tan daha fazla korku paranoyası içinde İslam adı altında başka bir itikada yönlendirmenizi tetikliyor.

Düşünceleriniz tamamen İslam, hak ve adalet düşmanı haçlı-siyonist güçleri kayırma ve Müslümanların direnişlerini kırma amaçlı olup, bahsettiğiniz peygamber, Müslümanların küfre karşı savaşmış, barış adına batıla asla boyun eğmemiş ve İslam’ı egemen kılabilmek için mücadele vermiş Hz. Muhammed (sav) olmadığına göre; kimdir?

İslam, Allah’ın iradesine ve hükümlerine kayıtsız-şartsız teslimiyet olduğu tartışılmaz iken; beşeri çıkarlarınız, arzu ve istekleriniz, haçlı-siyonist güdümünde verdiğiniz fetvalar, Allah ve Resulünü tanımamazlık, hükümlerini takmamazlık ve apaçık bir asilik değil midir?

Sizin dininize göre; barış, sevgi, merhamet ve vicdan, kötülerle yani şeytanla uzlaşmak ve işlediklerine razı olmak ise; neden PKK teröristleriyle savaşıyor, öldürüyor ve güvenlik güçlerinizin öldürülmesine izin veriyorsunuz?

Sizin dininize göre; beşeri menfaatleriniz için savaşmak ve öldürmek meşru da, Allah ve dini için savaşmak ve öldürmek gayrimeşru mudur?

Siz insana, Allah ve Resulünden çok daha düşkün, merhametli, adil ve vicdan sahibi misiniz ki, Allah’ın savaşın ve öldürün emrettiğine ve Hz. Peygamberin katıldığı savaşlarda bizzat öldürdüğü azgın küfür ehli lehine hümanist kesilerek öldürmeyin, cihad etmeyin, merhametli ve vicdanlı olun çağrısına cüret edebiliyorsunuz?

Allah, birçok ayetinde; “Müminleri bırakıp da kâfirlerle dayanışma içinde olmayın, dostluk yapmayın, birlik olup Müslümanlara karşı savaşmayın, arzularına uymayın, ittifak kurmayın” buyurduğu halde; cihada karşı yekvücut olduğunuz haçlı-siyonist koalisyon ortaklarınızla sürdürdüğünüz birliktelik küfür ve Allah’a isyan değil midir?

İfade ettiğiniz ilim ve karanlık, bana ünlü mason ve hümanist Lessing’in şu sözlerini hatırlattı. "İnsanların olumlu bilim ve akıl ile aydınlatılmasıyla bir gün dine gerekseme kalmayacaktır." Eğer İslam ilmi, batıla esaret, tutsak bir barış, suskunluk, diz çökmek, teslimiyet, ekonomi kalkınma ve zenginleşmek ise, indirilen vahiyde ne öyle bir İslam ilmi var ne de peygamberin bir yaşamı mevcuttur. Bu sebeple dininizin Allah ve Resulünün emrettiği İslam olmadığı apaçık ortadadır.

Açıklamalarınızla tıpkı yüzyılın münafığı F. Gülen misali; “Kur’an Müslümanlığı sapkınlıktır” küfrünü dolaylı olarak savunuyorsunuz. Tıpkı cihad yerine ‘dini terör’ kelimesini kullanmanız gibi! Gülen’de Müslüman kimliği taşımasına rağmen cihad karşıtı ve küfre karşı savaşan mücahit düşmanı ve azgın kâfire çok sevgili bir dosttur.

Ne siz ne partiniz ne de Müslüman olduğunu iddia eden hiç kimse, dünyada sahip olduklarıyla övünmesin; çünkü ahiretteki karşılığı ebedi cehennemdir. Ama terörist olmakla aşağıladığınız, yasaklar koyup sürek avı başlattığınız, dışladığınız, öldürülmelerinden mutluluk duyduğunuz o cihad ehli var ya; iste onların ahiretteki karşılığı ise ebedi cennettir. 
     
Haçlı-siyonistlerin düşmanlarını düşman edinen sizler, lafa gelince miting meydanlarında ve ekranlarda katledilen Müslümanlar için ağıt yakar, taş üstünde taş bırakmayacağınıza dair mangalda kül bırakmamacasına antlar içer ama ezeli ve ebedi o düşmanlarla güçbirliği yaparsınız. İsrail, yıllarca Filistinli Müslümanları çocuk-kadın demeden acımasızca katlederken, Mescid-i Aksa’yı işgal edip ibadete yasaklarken; dünyanın her köşesinde Müslüman düşmanlığı esip katliamların ardı arkası kesilmezken;  neden sözde barış ve insanlık adına koalisyon ortaklarınızla tek bir yaptırıma ve önlemeye girişemiyorsuz? Ama sıra cihad ehline gelince öyle aslan ve kabadayı kesiliyorsunuz ki, haçlı-siyonist dostlarınızdan “aferin” alabilmek ve artıklarından yararlanabilmek için haçlıdan daha haçlı gibi şaha kalkışıyorsunuz. Unutmayın ki, izzet, güç, şeref, rızık, destek ve yardım sadece Allah’ın yanındadır; Allah düşmanlarının değil!

Siz cihada karşı savaş açmakla, doğrudan Allah’a, Resulüne, Kur’an’a ve İslam’a savaş açmış bulunmaktasınız. Belki inandığınız dinde meşrudur ama vahiyle gelen İslam’da öyle bir küfürdür ki, vakit gelmeden tevbe ediniz ve öncesinde iman ettiğiniz İslam’a dönünüz. 
   
Müslümanların akıl ve kalplerini karıştırarak, haçlı-siyonist güçlerin tahakkümü altında yaşamlarını sürdürtmek gayesiyle hem kendinizi hem de sözlerinize itibar edenleri perişan etmekten geri dönünüz. Ecdadınızla övünüyor ama ecdadınızın Allah yolunda verdiği mücadeleyi teröristlikle özdeşleştiriyorsunuz; Müslüman olmakla övünç duyduğunuzu haykırıyor ama Allah ve Resulüne meydan okuyorsunuz; inanıyor ve ibadet ediyorsunuz ama kendi istek ve arzularınıza göre seçim hakkında bulunuyorsunuz; Allah ve Hz. Muhammed diyorsunuz ama sözleriniz kulağınızı aşıp kalbinize nüfuz ederek iman dönüştüremiyorsunuz; İslam diyorsunuz ama şeriata başkaldırıyorsunuz; Allah’tan başka güç yoktur diyorsunuz ama haçlı-siyonistlerden başka bir güç tanımıyorsunuz; sözde Müslümanları öldürdükleri gerekçesiyle IŞİD cihad ehline savaş açıyorsunuz ama ecdadınız dâhil asıl Müslümanları katledenlerle birlik olup ekonomi kazanç uğruna ihanette sınır tanımıyorsunuz.

Bir bakın bakalım; IŞİD mi Müslüman katletti; yoksa müdahale edemediğiniz ABD mi, Rusya mı, İsrail mi, Fransa mı, İngiltere mi, Esed mi, İran mı, Çin mi?

Arkanızda yığılan kalabalıkların sevinç gösterilerine ve tazimlerine güvenmeyin; hele seçimleri kazanmış olmanızdan hiç gururlanmayın; haçlı-siyonistlerin methiyelerine aldanmayın; dünya için yaptığınız kalkınmalara umut bağlamayın; nefsinizin dolayısıyla şeytanın yaldızlı vesveselerine kanmayın; ayetleri eğip bükerek kendinize başka bir din edinmeye kalkışmayın; Allah’a dini İslam’ı öğretmeye çalışmayın!

Biliniz ki, Allah için; hak ve adalet için; barış için; İslam için; Müslümanlar için; insanlık için; vicdan için; huzur ve güven için; ahiret için ne siz ne de haçlı-siyonist dostlarınız cihad ehlini asla bitiremeyecek; Allah adına verdikleri mücadele kıyamete dek sürecektir! Şehid olabilmek için sıralarını bekleyen Allah’ın erlerini bir tahmin edebilseniz, tüm silahlarınızı bir araya getirmiş olsanız dahi baş edebilmeniz mümkün değildir. Ancak Allah’ı yok edebilirseniz galebe çalabilirsiniz! 

“Yoksa onların, Allah'ın izin vermediği bir dini getiren ortakları mı var? Eğer erteleme sözü olmasaydı, derhal aralarında hüküm verilirdi. Şüphesiz zalimlere can yakıcı bir azap vardır.” Şura 21

“De ki: Siz dininizi Allah'a mı öğretiyorsunuz? Oysa Allah göklerde olanları da bilir, yerde olanları da. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.” Hucurat 16

“Kendilerine, ellerinizi savaştan çekin, namazı kılın ve zekâtı verin, denilen kimseleri görmedin mi? Sonra onlara savaş farz kılınınca, içlerinden bir gurup hemen Allah'tan korkar gibi, hatta daha fazla bir korku ile insanlardan korkmaya başladılar da "Rabbimiz! Savaşı bize niçin yazdın! Bizi yakın bir süreye kadar ertelesen olmaz mıydı?" dediler. Onlara de ki: "Dünya menfaati önemsizdir, Allah'tan korkanlar için ahiret daha hayırlıdır ve size kıl payı kadar haksızlık edilmez." Nisa 77

“De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah'tan, Resulünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez. Tevbe 24

“Ey Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran. Onların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü bir varış yeridir! Tevbe 73

“Fitne ortadan kalkıncaya ve din tamamen Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın! Son verirlerse şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını çok iyi görür. Enfal 39

“Allah ve Resulüne karşı savaşanların ve yeryüzünde (hak) düzeni bozmaya çalışanların cezası ancak ya (acımadan) öldürülmeleri, ya asılmaları, yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Onlar için ahirette de büyük azap vardır. Maide 33

“Allah müminlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler. (Bu), Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da Allah üzerine hak bir vaaddir. Allah'tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O halde O'nunla yapmış olduğunuz bu alış verişinizden dolayı sevinin. İşte bu, (gerçekten) büyük kazançtır.” Tevbe 111


“Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten (söz) dinleyeceğini yahut düşüneceğini mi sanıyorsun? Hayır, onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar yolca daha da sapıktırlar.” Furkan 44

Hiç yorum yok: