21 Temmuz 2015 Salı

Şiddeti ve terörü doğuran…

Seküler-laik ve demokratik düzenin ta kendisidir!

Yaratıcının Mutlak İrade’sini reddeden insanın hükümranlık iddiası başkaldırışları meydana getirmiş; seküler-laik düşünce düzeyinde nefsi arzu ve istekler, demokrasinin meşrulaştırılmasıyla birlikte dizginlenemez olmuştur.

Demokrasi ve özgürlük adına kötüye tanınan haklar öyle imtiyaz ve inisiyatif kazanmalarını sağlamış ki, biçerdöver araçlar misali hak ve adalet elimine edilmiş, yaptırım ve cezalar gayrimeşru sayılarak insanlık bozuma uğratılmıştır.

Şiddet, terör, fitne ve kötülükler, yaradılış fıtratının ve kadersel düzenin olmazsa olmaz kaçınılmaz bir sonucudur. Dolayısıyla şeytan var olduğu müddetçe kötülüğe mani olabilmek imkânsız olsa da, kötülükle mücadele ancak şeytanı yani kötülüğü yaratan Allah’ın hükümleriyle mümkündür.
Ne var ki, Allah’a isyan esası üzerine kurulan seküler-laik ve demokratik düzenlerde nefsi galebe çaldıran teşvikler; şiddet, terör ve isyanları meşrulaştırmış, böylece yasalardan cesaretlenen kötüler, sinmek yerine daha da azgınlaşmışlardır.

Türkiye için tek tehdit ve tehlike PKK/HDP’dir. Türkiye’nin neresinde toplumsal bir şiddet, terör, katliam ve fitne var ise, ardında PKK/HDP vardır. Artık şeytanlaşmakta o kadar uzmanlaşmışlar ki, olayları manipüle etmekle kalmayıp, bizzat kendilerini dahi imhada tereddüt duymamaktadırlar.

Siyasi haklar kazanmadan önce terör eylemlerini üstlenmekte sınır tanımayıp hiçbir beis görmezlerken, sözde terörden arınmış Türkiye partisi oldukları algısına bir halel gelmemesi için IŞİD’i kullanmak suretiyle aklanmaya kalkışmaktadırlar.

Şanlıurfa’nın Suruç ilçesindeki sosyalistlere karşı yapılan saldırının tartışılmaz sorumlusu PKK/HDP’dir. Evet, söz konusu saldırı her ne kadar Türkiye’ye karşı tertiplenmiş bir provokasyon olsa da, bundan yararlanacak ve kendilerine güç katacak PKK/HDP’den başkası değildir. Irak ve Suriye’de İslam Devleti kurabilme adına birçok cephede savaşan IŞİD’in Türkiye’de herhangi bir eyleme kalkışması öyle trajikomik bir düşüncedir ki, hayvanlar dahi gülüp geçer.

Zaten saldırı sonrası haçlı terörist Demirtaş ne dedi; En önemli konu, artık halkımız kendi güvenliğini almak durumunda. Tüm il ve ilçe teşkilatlarımız kendi güvenlik tedbirlerini almalıdırlar.” Daha açık bir ifadeyle diyor ki, Türkiye Cumhuriyeti devletine güvenmiyoruz, devlet biziz; bundan böyle kendi güvenliğimizi kendimiz sağlayarak yan bakanın karnını deşeriz.

Dolayısıyla önce altyapısını hazırlayıp akabinde bağımsız olabilme iddiasını meşrulaştıracak adımları atan PKK/HDP, devlet içinde devlet olabilme yolunda hızla ilerlemektedir. Lakin Başbakan Davutoğlu, gözleri olmasına rağmen öyle kör, kulakları olmasına karşın öyle sağır, kalbi olmasına rağmen öyle duyarsız ve aklı olmasına karşın öyle muhakeme yetisinden yoksun ki, İlk olarak bulgular canlı bomba ve DEAŞ'ı gösteriyor” açıklamasını yaparak, PKK/HDP’yi örtbas etmeye çalışıyor. Sonra da;Olayın oluş seyri açık bir terör olayı ve büyük ihtimalle canlı bomla ile gerçekleşen vahşice, lanet ettiğimiz, sadece lanet etmekle kalmayıp sorumluların bulunup cezalandırılması iradesine sahip olduğumuz bir terör olayıyla karşı karşıyayız.”

Hem PKK/HDP’yi meşru gör, hem de teröristleri bulup cezalandırma iradesine sahip olduğunu iddia et! Kusura bakmasın ama “nah cezalandırabilir!” 
  
Bakınız birde ne çağrıda bulunuyor;Bütün parti liderlerine gün bugündür diyorum. Şimdi dört genel başkanın da bir araya gelerek ortak bir deklarasyona imza atmamız lazım. Ben bunu yapmaya hazırım. Hangi terör örgütü Türkiye'yi hedef almışsa işte meydan bu meydandır.”

Başbakan Davutoğlu, Türkiye’nin değil de başka bir ülkenin başbakanı mı yoksa PKK/HDP‘yı müsamaha eden bir anlayış içinde midir?  Yahu arkadaş; Türkiye’yi hedef alan PKK/HDP’den başka bir terör örgütü mü var ki, terör örgütü arıyor? PKK/HDP’nin siyasi genel başkanını imzalayacağı deklarasyon için davet etmesi, konunun terör olmadığı ya da PKK/HDP’yi aklayabilmek amacı taşıdığı apaçık ortadadır.

Güya biri Türkiye’yi karıştırmak için düğmeye basmış; yahu sizden başka Türkiye’yi karıştıran kimse mi var ki, birileri düğmeye basmış olsun! Ki, Allah’tan başka kimde öylesine bir irade var ki, dilediği gibi bir mutlakıyet gösterebilmiş olsun! 

Sağlık gerekçesiyle sigara kullanımına bile yasaklar getirerek azmettirici her türlü yaptırımlar uygulayan devlet, PKK/HDP gibi bir düşmana demokrasi gerekçesiyle siyaset yapma hakkı tanıyarak, % 13 gibi bir destek almasını sağlayıp güç haline getirebilmiştir. Dolayısıyla şiddeti ve terörü meşrulaştıran bir devletin şiddet ve teröre karşı duruşu inandırıcı mıdır? Ya da zina yahut alkolü serbestleştiren devletin zina veya alkolden şikâyet edebilmesi mümkün müdür?

Aşikâr olan tek gerçek; devletin PKK/HDP ile çatışmaktan kaçındığıdır. Sokaklara yayılabilecek terörün yol açacağı karışıklıktan sakınan devlet, terörü kabullenmiş bir psikolojiyle boyun eğmiş durumdadır. Oysa millet, insanlık, hak ve adalet adına yapacağı mücadele yarın kıyamet koparacak olsa dahi asla kaygı duymamalıdır.

“Onlarla savaşın ki, Allah sizin ellerinizle onları cezalandırsın; onları rezil etsin; sizi onlara galip kılsın ve mümin toplumun kalplerini ferahlatsın.” Tevbe 14


“Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoğunu affeder.” Şura 30

Hiç yorum yok: