30 Aralık 2014 Salı

Demokrasi, despotizmin en ileri şeklidir!



Nefislerin arzu ve istekleri için kendini adayan şeytan ne kadar iyi ise, insanın egemenliği için var olan demokrasi de o kadar iyidir.

Sekülerizm, ateizm, rasyonalizm veya pozitivizmin dogması olan demokrasi, her düşünce ve inanç sahibinin kabul edebileceği öyle sinsi bir nefistir ki, hedef ve gayesi yalnızca Allah’ın egemenliğine karşı meydan okumak olup, eşitlik ve özgürlük adına otoriter tek çare savıyla insanı dolaylı olarak mutlak irade sahibi kılar.

Oysa ne eşitlik ne de özgürlük olmadan demokrasinin var olamayacağı her ne kadar aleni ise de, anayasa, yasalar ve devletin yapmasını istediği şeyler yapıldığı sürece insanların özgür bırakıldığı bir manipülasyondur.

Hâlbuki demokrasi adına seküler yasaların koyduğu hükümler gibi Allah’ta hükümler indirmiş ve o hükümler doğrultusunda insana özgürlük verilmiştir. Ancak demokrasi, insanı egemen kılıp Allah’a kulluğu reddeden bir anlayış olmasından nefis, gerçekte olmasa da teoride egemen olma mastürbasyonuyla seküler düşünceye tav olmuştur. Eğer oy vermek, köklü bir değişime hak ve özgürlük tanısaydı, tartışmasız yasaklanırdı! 
   
Aslında demokrasi, despotizmlerin içinde en hileli ve en kötüsü olandır. Her ne kadar halkın tamamının fikir ve kararını yansıtan etkin bir güç olarak tanımlansa da, gerçekte plütokrasi, partizanlık ve zenginliğin iktidarıdır. Çünkü halkların neredeyse tamamına yakının yoksul, zayıf ya da orta sınıf olmaları; profesyonel politikacılar, şöhretli imtiyaz sahipleri ve zengin azınlıklarca güdülmesine sebep olmaktadır.

Halkın egemen olduğu demokratik tek bir düzen mevcut değildir ve olabilmesi de mümkün değildir. Hem yaratılış fıtratı gereği, hem yaratıcı Allah’a kul olma mahkûmiyeti, hem kadersel yazgıyı değiştirebilecek özgür bir irade bulunmaması, hem eşit haklara sahip olunamaması, hem de seçilenlere tanılan ayrıcalıkların elde edilememesinden. İnsanın övülmeyi sevmesi, kendisine iltifat eden güzel sözlü lafebelerinin tuzağına düşmelerini kolaylaştırmakta; kötüde olsalar kendilerine değer verilip başlarının okşanmasından duyulan memnuniyet dolayı sömürülmeyi barınak yapabilmektedirler. Tıpkı şeytanın fısıldadığı vesveselerle nefisleri azgınlaştırması gibi!

Demokrasi yok, otokrasi vardır! Demokrasi, ne halkındır, ne halk tarafından yapılır, ne de halk içindir. Aristo’nun,Demokrasi despotizmin en ileri şeklidir” sözünde olduğu gibi, "Herkes fikrini söyler, kararı ben veririm. Burada demokrasi var." Dolayısıyla yaratıcı Allah’ın değil de beşerin sözü, fizikte sözlerin en yücesi, doğrusu ve itaati kabul edilir.

İnsanlar, kimi seçeceklerine odaklanır ama seçtiklerinin hak mı yoksa batıl bir anayasa yani rejimle mi yönetileceklerine aldırış etmezler. Zaten en korkunç ve bedbaht sorunda budur! Bağlı olmakla yükümlü olunan rejim batıl yani çürük, temelsiz, bomboş, hak ve adalet sağlayamayacak, beklentileri karşılayamayacak ise; seçilen vekilin yanlışın üzerinde doğruyu inşa edebilmesi mümkün değildir. Çünkü “Gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenirse diğerleri de yanlış gider!”

Otoriter ve ideolojik rejim ile halk yönetiminin hiçbir ortak noktası yoktur ve demokrasi, ilişilmesi kesinlikle yasak ve anayasa ile koruma altına alınmış ve despot olan temel yapıya müdahale edemez. Dolayısıyla rejim ile halkın düşünce, duygu, inanç, politika usul ve ruhları birbirlerinden tamamen ayrıdır. Böylece seçme ve seçilme hakkından öte hiçbir yaptırımı bulunmamaktadır.
            
Demokrasi, adalet önünde öyle keskin bir kılıçtır ki, tıpkı dini engelleyebilmek için kullanılan pozitif akıl ve bilim manipülasyonuyla insanlar nasıl aldatılıyor ise,  demokrasinin egemenlik iddiasıyla da insanlar öyle kandırılmaktadır. Dolayısıyla seküler düşüncenin demokrat maskeli hilesinin yegâne hedefi; Allah, Peygamber, Kur’an ve İslam’ın hâkim olmasını engellemektir. Batıl düşüncede olan halk çoğunluğunun seçimi, dinen meşru kabul edilemez. Her ne şartlarda olursa olsun her düşünce ya da din, mutlaka egemen olmak ister ve egemenliğin paylaşımına hiçbir gerekçeyle izin vermez.

Diğer bir bakışla; din dışı seküler rejimlerin demokrasiyi yani halkın iradesel seçimini bloke eden totaliterliği, halk iradesinin ve seçiminin nasıl etkisiz olduğunu ortaya koymaktadır. İslam kimlikli bir parti, lider ya da siyasetçi, halk çoğunluğunun onayını almasına rağmen halkın dilediği İslami bir düzeni kurmakta özgür değil ise, demokrasi ne işe yaramaktadır? Demokrasi, seküler düşüncenin teminatı olup, kulluğa karşı özgürlüğü pompalayan nefsi bir başkaldırıdır. Her nefsin doğru yahut yanlışlarını meşrulaştırma amaçlı demokrasi özlemi, demokrasinin batıl-şeytani olduğunu kanıtlamaktadır.

“Demokrasi, kendini hiçbir zaman olduğu gibi sunmaz. Işıkla dolu bir ortamda ortaya çıkartılmaya müsait olmayan bu sistem, umumi efkariyenin manipüle edilmesiyle amaçlarına ulaşır. Üçlü bir iktidar bağı vardır; finansal, politik ve medyatik, son ikisi ilkinin rölelerinden başka bir şey değildir.” Eddy Marsan

“Allah onu (şeytanı) lanetlemiş; o da: "Yemin ederim ki, kullarından belli bir pay edineceğim" demiştir. "Onları mutlaka saptıracağım, muhakkak onları boş kuruntulara boğacağım, kesinlikle onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar, şüphesiz onlara emredeceğim de Allah'ın yarattığını değiştirecekler" (dedi). Kim Allah'ı bırakır da şeytanı dost edinirse elbette apaçık bir ziyana düşmüştür.” Nisa 118-119

Hiç yorum yok: