24 Nisan 2014 Perşembe

Yıktın perdeyi eyledin viran!

Sen kimsin Başbakan Erdoğan? Düşünce, inanç ve eylemlerin öyle zıt frekanslar oluşturuyor ki; imajınla mı yoksa amelinle mi bir açı edinilmesi karmaşalığı içinde akılları o kadar karıştırıyorsun ki, cümle âlem serseme dönmüş durumda.

Önce şerefli ve İslami tarihimize ihanet ederek ecdadımız katliam yapmış, insanlık dışı tehcirde bulunmuş ve soykırım işlemiş gibi Ermeni canilere taziyede bulunup özür niteliğinde mesajlar vererek üzerimize kapkara bir leke çalıyorsun, ertesi gün Ak Parti, ateist bir dernek kurulmasından övünç duyabiliyor.

Nereye koşuyorsunuz ey Başbakan!

Anlaşılan odur ki, sizi nefsi arzularınız öyle kuşatmış ve başkalaştırmış ki, Hakk ile batıl arasında gidip geliyorsunuz. Unutmayın ki, Allah dahi yarattığı kulları zatına kucaklaştıramamışken, siz mi herkesi kendinize kucaklaştırabilecek bir iradeyi ortaya koyabileceksiniz?

Müslüman milletimiz, sırf Allah’a kul olduğunuz, hak ve adaletten sapmayacağınız, İslam adına mücadele edeceğiniz, tarihinize ve ecdadınıza sahip çıkacağınız için sizi destekledi. Yoksa ekonomik kalkınma yahut bir gün yerle bir olacak yatırımlarınız için değil! Müslümanlıkla şereflenmiş bir iman ehli, imanlarının gereği ruhsuz bir bedene, yani imansız bir maddeye önem veremez!

Nasıl bir cürettir ki, tarihi gerçeklere değil de yalan ve iftiralara kulak kabararak 1915’te katil Ermenilerin torunlarına taziyede bulunarak, eşi görülmemiş vahşiliklerini aklayabiliyorsunuz? Bu açıklamalarınızın ecdat ve İslam düşmanlarından ne farkı vardır?

Madem Ermeni Diasporası ve emperyalist haçlıların düşünce, algı ve kararlarından o kadar çekiniyor ve aralarından dışlanmayı kayıp telakki ediyorsunuz; 12 yıldır iktidarda bulunmanıza karşın haklılığımızı ve Ermenilerce nasıl ihanete uğrayıp çocuk-kadın-yaşlı demeden katledildiğimizi dünya kamuoyuna anlatmadınız? Tarihin gerçeklerini özetleyecek bir kitapçıkta mı bastırmayarak dış temsilcilikler aracılığıyla dağıttırmadınız? Ermeni Diasporası kadar gündem belirleyecek bir gücünüz yok muydu? Onca seyahatleriniz, görüşmeleriniz, diyaloglarınız ve el sıkışmalarınız geyik muhabbetinde mi ibaretti?

Gerek insanlar gerek toplumlar gerek milletler gerekse devletler onur ve şerefi için vardırlar. Nasıl oluyor da, sözde 1915 olaylarının 20.yüzyıldaki sayısız kötülüğün başlangıcı kabul eden haçlı düşmanlarla aynı safta yer alarak; doğranmış, ırzlarına geçilmiş, ahırlarda diri diri yakılmış, başları kesilmiş, parçalanarak köpeklere yedirilmiş ecdadını suçlu bulabiliyorsun? Göğüslerinde iman dolu serhat olup canlarını Allah için vermiş ecdadımızın sahsınız kadar onurları yok mu ki, aleyhlerindeki iftiralarda yer alabiliyorsunuz? Hakkınızdaki bir hakareti veya ses kasetlerini dahi itibarınıza vurulmuş bir alçaklık buluyorsunuz da, bizlere din, namus, vatan ve şerefli bir geçmiş bırakabilmek için şehid düşmüş ecdadınızı yerecek açıklamalar yapmanız vicdanınızı parçalamıyor mu?
  
Tarihimizde Ermeniler ya da Batılılar misali insanlık dışı bir utanç ve vahşilik mi var ki, “geçmişimizle yüzleşmeye hazırız” diyebiliyorsunuz? 
   
Kendilerini millet olarak tanıyıp Müslüman Osmanlı vatandaşından ayrı tutulmayarak devletin üst kademelerinde dahi görev verilmek suretiyle eşit hak ve hukuka sahip zalim Ermeniler, 1.Dünya Savaşında muharebe içinde olduğumuz Rusların safına geçerek bizlere öyle ihanet edip 800.000’e yakın Müslüman’ı hunharca doğramışlardır ki, herhangi Müslüman bir Türk ya da Kürdün kendilerine taziyede bulunması ve yaptıkları katliamları ortak acı olarak paylaşması hem ecdadımıza hem de İslam’a apaçık bir ihanettir.  Kadın, çocuk ve yaşlıları ahırlara kapatarak diri diri yakan; ırzlarına geçip onbinlerce Müslüman kadını hamile bırakan; binlerce Müslüman çocuğun kafalarını kesip öldürdükleri, öldüremediklerini ise köprülerin altında bırakarak soğuktan donarak ölmelerine; doğudaki yolların tamamını Müslüman cesetlerle dolduran; mezalimlerinden köylerini terk eden Müslümanları açlıktan ölüme terk eden; İzdi (yezidi) ve Hıristiyanlara hiç dokunmayıp sadece Müslüman Türk, Kürt ya da Arap olsun katleden Ermenilere hoşgörüde bulunarak sahip çıkanlar, bilsinler ki Ermeni’den farksız gâvurlardır. Madem acı ortak, neden bir kez olsun onlar, işledikleri Müslüman soykırımından ötürü af yahut özür dilemediler de, sadece biz suçluymuşuz gibi diz çöktük?

Kim kimi katletti Başbakan? Ermeniler mi Müslüman Osmanlıları, yoksa Müslüman Osmanlılar mı Ermenileri?

Osmanlı’nın Ermenilerle ilgili olarak aldığı tehcir kararı;"Ermeniler köy yakıp inanları öldürünce hükümet onları sürdü. Kaçarken de vuruyorlardı. Biz de vurduk. Bizim askerle onlar gibi kadınlara tecavüz etmedi ve çocukları acımasızca öldürmedi. Bizim askerimiz sadece silahlı olanları vuruyordu. Yollar cesetlerle doluydu. Her yer mahşer yeri gibiydi. Köylerini terk eden insanlar ya yollarda ölüyor ya da açlık çekiyorlardı; Müslümanlar da Ermeniler de! Giderlerken Ermeni kadın ve çocukları Osmanlı askerleri korumaya çalışıyor, milisler de Türk askerlerine saldırıyordu." Bumudur suç Başbakan Erdoğan; bumudur utanç duyduğunuz tarihle yüzleşmek; bu vahşi Ermenilere mi taziyede bulunuluyorsunuz?

Başbakan Erdoğan! Sizin gibi batı sevdalısı İttihak ve Terakki hükümeti de Ermeni canilere sahip çıkmış,  Adana’da Ermeni ihtilalı olduğunda, Müslümanların mallarına, canlarına, ırzlarına saldıran Ermenilere seyirci kalarak, binlerce Müslüman Türk’ün öldürülmesini izlemişti. Ancak halkın bir araya gelmesiyle Ermeni isyanı bastırıldı. Adana’ya vali tayin edilen İttihat ve Terakki ileri gelenlerinden Cemâl Paşa, sizler gibi Avrupalılara şirin görünmek için Ermenilerle birlikte hareket ederek, yüzlerce
Müslüman Türk evladını asıp kesti. Sonuç ne oldu? İttihat ve Terakki ileri gelenlerinden Enver Paşa Türkistan’da, Talat Paşa Berlin’de, Cemal Paşa da Tiflis’te, Ermeniler tarafından öldürüldüler. İlahi adalet, ilahi ceza!

Hangi limana ulaşmak istiyorsun Başbakan? Romalı düşünür Seneca’nın dediği gibi "Bir insan hangi limana ulaşmak istediğini biliyorsa, onun için her rüzgâr uygundur."

Başbakan diyor ki; “Her din ve milletten milyonlarca insanın hayatını kaybettiği I. Dünya Savaşı esnasında, tehcir gibi gayr-ı insani sonuçlar doğuran hadiselerin yaşanmış olması, Türkler ile Ermeniler arasında duygudaşlık kurulmasına ve karşılıklı insani tutum ve davranışlar sergilenmesine engel olmamalıdır. Bugünün dünyasında tarihten husumet çıkarmak ve yeni kavgalar üretmek kabul edilebilir olmadığı gibi ortak geleceğimizin inşası bakımından hiçbir şekilde yararlı da değildir.”
Merak ediyorum da; Kur’an’a iman ettiği ve Mutlak İrade’ye inandığı bilinen Başbakan, nasıl oluyor da bu açıklamayı yapabiliyor? Dini birliktelik olmadan kardeşliği ve duygudaşlığı yasak kılan, ancak iman etmişlerin karşılıklı insani tutum ve davranışlar sergileyebileceğini hem fıtratsal hem de hükümsel karara bağlamış Allah’a rağmen mi böylesine hümanist bir hezeyanda bulunabiliyor?  Eğer tarih, husumet ya da dostluk çıkarılmayacak ve ibretsi ders alınmayacak bir ayna olmamış olsaydı; neden Allah, indirdiği Kur’an’da geçmiş toplumların tarihlerine önem vererek ayna edinilmesine ehemmiyet verdi? Ayrıca tecrübe, tarih değil midir? Ortak geleceğin inşası için hak ve batıl harmanlaştırılmalı mıdır? Geleceğin inşası için doğru zemin aranmamalı mı, neye ve kime göre doğru ya da yanlış belirlenmelidir?
Başbakan diyor ki; “Zamanın ruhu, anlaşmazlıklara rağmen konuşabilmeyi; karşıdakini dinleyerek anlamaya çalışmayı;  uzlaşı yolları arayışlarını değerlendirmeyi; nefreti ayıplayıp saygı ve hoşgörüyü yüceltmeyi gerektirmektedir.” Öyleyse neden Başer Esed veya F.Gülen ile konuşarak, dinleyerek, anlamaya çalışarak, uzlaşı yollarına girerek, nefreti ayıplayıp saygı ve hoşgörüyü yücelterek barışmıyor?

Bundan böyle sana güvenmiyorum Başbakan Recep Tayyip Erdoğan! 

Hiç yorum yok: