7 Nisan 2014 Pazartesi

Pamir öldü de; kim neyi idrak etti?

“Nerede olursanız olun ölüm size ulaşır; sarp ve sağlam kalelerde olsanız bile! Kendilerine bir iyilik dokunsa "Bu Allah'tan" derler; başlarına bir kötülük gelince de "Bu senden" derler. "Hepsi Allah'tandır"" de. Bu adamlara ne oluyor ki bir türlü laf anlamıyorlar!” Nisa 78

3,5 yaşında bir çocuk. Anası ve babasıyla hiçbir tehdit ve tehlike içermeyen güvenli evlerinde ve sımsıcak yatağında uyurken kalkıyor, ebeveynine duyurmadan evin kilitli kapısını açarak, kendisini bekleyen 20 metre uzaklıktaki eceline erişebilmek için önündeki tüm engelleri aşıp havuza düşmek suretiyle hakkında yazılmış olan ‘o kitap’’ta ki hükme boyun eğiyor. Sonra sorular, yorumlar, arayışlar ve bilinen ama idrak edilemeyen denklem içinde aranılan yanıtlar!

Oysa her şey açık! Onu yaratan Allah, nasıl dünyaya gelmesine hükmetmiş ise, dünyadan göç etmesini de takdir etmiş. Öyleyse tartışılan nedir?

Eğer başa gelen herhangi bir musibet yaratıcı ve kader yazıcı Allah’ın dilemesiyle gerçekleşiyor ise; engelleyebilmek mümkün müdür? Allah’ın ‘olacak’ dediğini geri koyabilecek ya da önleyebilecek bir irade var mıdır? Var olduğun yerin emniyetli ve tehlikeden uzak bulunması yaşaman için garanti midir? Ya da cehennemsi bir felaketin içinde hayat sürmen ölümünü mecbur kılıcı bir sebep midir?

Almış olduğun tüm tedbirleri ve önlemleri devre dışı bırakan ve bertaraf eden gerçek gücün ortaya çıkıp kendini göstermesiyle; ummadığın, düşünmediğin ve hesap etmediğin zararlar, yenilgiler, yıkılmalar ve ölümler baş gösteriyor ama takdire razı olunmayıp yeterli güvencenin sağlanmaması bahane edilerek, isyan sürdürülebilmektedir.

Hayat, acısıyla tatlısıyla birçok olayı insanların idrak edebilmeleri ve ibret alabilmeleri için sunsa da, haklarındaki yazgıyı sahiplenmemek ve savuşturabilmek amacıyla debelenebilinmektedir. Oysa istesen de istemesen de onu yaşamaktan başka ne bir çaren ne de bir çıkış yolun vardır.

Aslında insanların kaçtığı şey, koşup kavuşmak istediği şeydir ki, onu sahiplenebilmektedirler. Demek ki, her ne kadar üstün akılları ve özgür iradeleriyle övünseler de, olumsuzluklara ve kendilerini mahvedecek şeylere mani olamıyorlar.

Düşünün; bir tarafta savaşların, depremlerin ve sayısız felaketlerin dehşeti içinde hayatta kalan çocuklar, diğer tarafta Pamir gibi niceleri hiçbir tehlikenin ve ölüm tehdidinin olmadığı yerde yaşayan çocuklar! Bir bakıyorsunuz ölmesi beklenen yaşıyor, güven içindeki ölüyor!

Başıma gelen korkunç bir olay akabinde Singapur’dan Abudhabi’ye uçarken öyle derin düşüncelere dalmıştım ki, “nasıl oldu da engelleyemedim” çözüm arayışı içinde Budist olan hostesle sohbet etmeye ihtiyaç duydum. Öyle ya, bakalım o ne düşünüyordu?

Hostesle aramızda şöyle bir diyalog geçmişti:

-Akıl ve irade nedir?
-Akıl, düşünmemizi, kendimizi idare etmemizi ve doğruyu bulabilmemizi sağlayan bir şeydir.
-Aklınla her istediğini yapabilir veya her türlü tehlikeyi bertaraf edebilir misin?
-Bilemem ki, neden bana böyle sorular soruyorsunuz?
-Lütfen, görüşlerini ve mümkünse duygularını ifade etmeni rica edeceğim.
-Aklıma güveniyorum, çalışıp başarılı olduktan sonra her istediğimi elde edebilirim diye düşünüyorum.
-Her istediğini mi?
-Herhalde.
-Başına gelebilecek tehlikeleri önleyebilir misin?
-Bilemem ki, tabiat olaylarını önleyemem, ben arkadaşlarımı çok iyi seçer ve tehlike arz eden yerlerde zaten bulunmam.
-Aile bireylerine, yakınlarına ve çevrene karşı güven duyabilmene neden olabilen duyguları kontrol edebiliyor ve muhakeme gücünle tedbir alabilecek bir irade ortaya koyabiliyor musun?
-Çok karmaşık ve cevap veremeyeceğim bir soru.
-Burası güvenli mi?
-Tabii, çok güvenli!
-Uçağın teknik bir arızadan dolayı düşebileceği veya terörist bir saldırıya uğrayabileceği varsayımında bulunmadan, kalemimi gözüne saplasam veya senden bir kadeh içki isteyip sonra onu yakarak suratına atsam, ne yapabilirsin? Ancak sakın ola korkma, sadece sorularıma cevap verebilirsen memnun olurum.
-İnanın sizden çekinmeye başladım, tabii ki hiçbir şey yapamam.
-Demek ki aklının ve iradenin mani olamayacağı ve her an birçok olayın vuku bulabileceği gerçeği varolduğu müddetçe güvenli gördüğün -bu uçak dâhil olmak üzere- tehlike ve sırlarla
dolu bir dünyada yaşadığının farkında mısın? Sence bu durumda uçak güvenli olabilir mi?
-Açıklamalarınızdan sonra hayır!
-İnsanların birbirlerine kötülük yapmasını teşvik eden veya engelleyen, tehlikelerin ve güvenin oluşmasını sağlayan veya bertaraf eden, yaşatan veya öldüren akıl mı, yoksa başka bir güç mü?
-Özür dilerim, söylediklerinizi cevaplandıramayacağım, çünkü bilemiyorum, hiç duymadığım şeyleri sizden duyuyorum, çok ilginç bir kimsesiniz, efendim! 
  
Zavallı kız karşısında sanki cani ya da deli görmüş gibi tedirgin olmuş, hiç kimsenin sorgulamaya tenezzül etmediği bitki misali bir hayat yaşadığı ve hiçbir şeyin farkında olmadan alelâde bir yaşamla ömrünü sürdürmekteydi.

Kim öyle değil ki?


Allah’tan başkasını güç ve irade sahibi yapma ki, giriştiğin isyanla ne dünyanı ne de ahretini yitir. Çünkü sana Allah’tan başkasının dost ve yardımcı olabilmesi mümkün değildir!  Karşı koyamayacağın Mutlak İrade’ye karşı ne kadar direnirsen diren, Donkişot’un yel değirmenlerine karşı açtığı savaştan farksız bir sonla yüzleşeceksin. 

Hiç yorum yok: