22 Nisan 2014 Salı

İsyancıya sert davran ki…

Hem devletini hem de milletini güvenceye kavuştur!

Ancak azgınlıkta sınır tanımayan asilere sırf insan görünümlerinden ötürü verilen toleranslar daha da şımarıp cesaretlenmelerini, dolayısıyla devlet içinde devlet olabilme küstahlıklarını kabartıyor ki, baş edebilme daha da güçlenip artarak yayılmalarını ve fırsat kollayan diğer hasımları da cüretkârlaştırmaktadır.

İnsan hakları, sadece insana mahsus bir mülkiyettir. Bozularak insani özelliklerini yitirip asileşen mahlûkları insani seviyede değerlendirmek, insanlığa karşı işlenen bir cinayet ve ihanettir.

Devleti devlet yaparak millete huzur ve güven kazandıran otoritedir. Otoriteyi savsaklayacak zerre bir müsamaha, ortada ne düzen ne asayiş ne de insanlık bırakır! İyi ile kötünün ayrılmayıp hümanizm adına bütünleştirildiği bir düşünce düzeyinde insanlık değil fenalık hâkim olur ki, zaten ardı arkası kesilmeyen karışıklık ve asilikler de böylesi özürlü bir düşünceden üremektedir.

Demokrasi ve hürriyet gerekçeleriyle kanun tanımayanların eylemleri meşru sayılıyor ama o eylemleri püskürtme amaçlı güvenlik güçlerinin devlet ve millet adına müdafaaları “aşırı güç ya da sert önlem” mazeretiyle gayrimeşru kabul ediliyor. Batıl bu düşüncelerin etkisinde kalan hükümet,  asayişi ve otoriteyi tarumar edici çekincelerinden dolayı caydırıcı sert bir tutum sergilemektense yumuşak savunmada bulunmalarından azgınları sindirmemektedir. Dolayısıyla devlete ve millete meydan okuyarak sahaya çıkan Vandallara karşı gösterilen insani davranış, insanlığı tamamen silmekten başka bir şey değildir.

Yılan, zehriyle insanın kanını pıhtılaştırıp nasıl ölümüne neden olursa; batıl düşüncelerde nefsi azdırıp toplumları ölmekten beter kılmaktadır.

Heva ve heveslerini tanrı edinircesine toplumu kendilerinden ibaret sanıp başkalarının haklarını ayakları altına alarak her türlü eylemi mubah bellemiş yığınlara insanın anlayabileceği ne bir söz ne bir kanun ne de bir hoşgörü fayda sağlar. Bu sebeple onlara karşı öyle sert yaptırımlar, ceza ve şiddet uygulanmalıdır ki, ortak paydada buluşularak düzenin tahribatı önlenebilsin.

Önümüzde işçi bayramı maskesi takmış 1 Mayıs azgınlarının ülkeyi kuşatma planları malumunuzdur. Devlet, 1 Mayıs İşçi Bayramının kutlanmasına karşı olmayıp, toplumsal düzenin tesisi ve milyonlarca vatandaşın huzur ve güveni adına yer göstermekte ama yığınların hedefi bayram değil terör olmalarından etki gösterebilecek yerler için hoyratça diretmektedirler. Açıkça devlete ve millete savaş açan TÜRK-İŞ, DİSK, KESK, TMMOB, Mimarlar Odası ve Türk Tabipler Birliği gibi terörle özleşmiş Sivil Toplum Örgütleri, militanlarıyla Türkiye’ye diz çöktürecek bir iktidar mücadelesi içinde CHP’ye taşeronluk yapmaktadırlar.

Ülkelerinin kalkınabilmesi ve ailelerinin geçinebilmeleri için birçok fedakârlıkta ve meşakkatte bulunan işçi ve memurları sömürerek hain emellerine alet etmede mahir olan azgınlar, emek çalışanlarını kanunlara karşı isyana teşvik ederek öyle devlet ve millet düşmanı haline sokmaktadırlar ki, hem eş, çocuk, ana ve babalarını utanca boğdurup gözyaşlarıyla inletmekte hem de eylemlerinde sağ kalmışlar ise hapishanelerde çürütmektedirler.

1977 ‘deki 1 Mayıs kutlamalarında devlete ve millete karşı gövde gösterisinde bulunan hainlerden 37 kişi ölmüş ve 137 kişi yaralanarak Türkiye bir kaosa götürülmüştü. Ülkesini savunanlar mı yoksa işçi bayramı maskesiyle isyana kalkışanlar mı suçlu diye sorgulanacak olursa, şüphesiz asi sendikalar ve ölenlerdi.

Her yıl işçi adına tezgâhlanan senaryonun amacı gayet açık olup, vatanını ve milletini seven hiçbir işçinin ihanetsi bu oyuna ortak olmamaları kaçınılmazdır. 1977’deki hükümetin otoritesizliğinden halk ayaklanmış ve hükümetin diz çöktüğü hainleri püskürterek hem devletin şerefini hem de milleti komünistlerden kurtarmışlardı. 

Şükürler olsun ki bugün ki iktidar, otoritesinden ödün vermeyerek CHP desteğindeki hainlere fırsat tanımamakta, böylece halkın müdahalesine gerek bırakmamaktadır.

Devletin herhangi bir organizeye imtiyaz sağlayarak halkının mal ve can güvenliğini tehlikeye atabilecek bir salahiyeti olamaz. 1 Mayıs kutlamalarının nerelerde yapılacağı ile ilgili karar almış ise, ya oralarda yapacaklar ya da en ağır ve sert müdahalelerle karşılaşarak bedel ödemelidirler.

Bedel ödemeyi göze alarak cenk meydanına çıkanın ağlama, şikâyet etme veya hayıflanma hakkı bulunmamaktadır. Cepheye çıkmış bir savaşçının “düşman bana kötü davrandı, beni dövdü, yaraladı ya da vurdu” demesi nasıl abes ise, devlete karşı kuşananlarında ağıtları boşunadır.

1 Mayıs İşçi Bayramı’nı devlete ve millete karşı gözdağı verme amacıyla biraya gelen örgütlerin gösterilen yerlerde değil de Taksim’de kutlama manipülasyonları bir başkaldırıdır, dolayısıyla bir terör eylemidir. Eğer geçmişte ölen terörist arkadaşlarının hatıralarını anarak saygı gösterecekler ise, Kazancı Yokuşu’na değil gömüldükleri mezarlarının başına gitmelidirler.

Ey Müslüman Polisler! Sizi yaratan ve sahibiniz olan Allah’a itaat ediniz. 1 Mayıs’ta sizleri zorlu ve meşakkatli bir görev beklemekte, hainlerin acımasız saldırılarıyla karşılaşarak, belki de eş ve çocuklarınızı yetim bırakmak için öldürmeye dahi teşebbüs edeceklerdir. Şüphesiz Rabbim sizleri koruyacak, yakınlarınıza bağışlayacaktır. Ancak şehid olmanız durumunda ebedi bir cennetle müjdeleneceksiniz. Karşınızdakiler sözden anlayan normal insanlar değil, her biri kana susamış vahşi komünistlerdir. Onlara karşı öyle sert davranın ki, Allah, sizin ellerinizle onları kahreylesin! Allah’a dayanın güvenin, vekil ve destek olarak Allah size yeter! 
               
“Ey Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran. Onların varacağı yer cehennemdir. O gidilecek yer ne de kötüdür!” Tahrim 9

“Onlarla savaşın ki, Allah sizin ellerinizle onları cezalandırsın; onları rezil etsin; sizi onlara galip kılsın ve mümin toplumun kalplerini ferahlatsın.” Tevbe 14


“Allah ve Resulüne karşı savaşanların ve yeryüzünde düzeni bozmaya çalışanların cezası ancak ya öldürülmeleri, ya asılmaları yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Onlar için ahirette de büyük azap vardır.” Maide 33

Hiç yorum yok: