9 Ağustos 2012 Perşembe

Asla Zerdüşt bir devlet kuramayacaklar…


Onlarca yıldır laik zorbalarca küfre zorlanan Müslüman milletimizin, birde şehit kanlarıyla temizlenen topraklarda ateşe tapan Zerdüşt sapıklara bir devlet kurdurmayacağı muhakkaktır.
 
PKK-BDP’nin ulumaları vicdanları çelemeyecek, sadece hasret kalınan çakalların sesini hatırlatmak öte bir işe yaramayacaktır.
 
İnsan olmayan vahşilerin barış ve demokrasi adına ırki ve dini bağımsız bir devlet olma ütopyalarını tehdit ve katliamlarla gerçekleştirme planları, hayvanların bile tahayyül ve cesaret edemeyeceği bir serap olmasına rağmen PKK-BDP yaratıkları; görmek veya sahip olmak istedikleriyle avunup durmaktadırlar. Bu Müslüman millet kimleri yok etmedi ki, insan dahi olmayan PKK-BDP’li zalimleri gömmekte zorlansınlar. Yeter ki siyaset gölge etmesin!
 
Müslüman milletimizi ısırabilecek dişiler zannedip cılız cılız havlayan köpekler, Kürt kardeşlerimizi istismar ettikleri gibi hasım oldukları İslam’ın mübarek Ramazan Ayını da sömürerek iftar davetleri vererek, sözde Müslüman Kürt kardeşlerimizi etkileyebileceklerini düşünmektedirler. 85 yıldır sahip çıkmayarak adını anmaktan kaçındıkları Şeyh Said’e ve canını verdiği İslam’a düşman çakallar, Müslüman Kürtleri saflarına çekebilmek için ne kadar taktik değiştirseler de çabaları beyhudedir.
Şüphe yoktur ki Allah yolunda can veren Şeyh Said, sağ olsaydı PKK-BDP’ye karşı kanının son damlasına kadar savaşırdı. Çünkü onun için İslam, yalnızca Kürtlükten değil, her şeyden öncelikliydi! Yoksa Kürtçülük adına Zerdüşt dine mensup İslam düşmanlarının safında yer alabilmesi mümkün müydü?

Allah ve milletin lanetlediği PKK-BDP şeytanları, ‘hiç’ olmalarına karşın muhatap kabul edilip sözlerini ciddiye almanın ve pazarlıklara girişmenin çözümsüzlüğünü derinleştiren siyaset ve TBMM, aleyhteki her türlü gelişmenin baş sorumlusudurlar.

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, giderayak laik temelli anayasa tadilatını başarabilme hırsından; “Anayasa değişikliği gerçekleşemez ise, siyaset ve TBMM itibar kaybedecek” açıklaması, adını tarihe geçirmekten başka bir fırsatçılık değildir. Sanki rejimi kökten değiştiriyormuşçasına esip gürleyen Çiçek, PKK-BDP vekillerine kucak açıp hapistekilerin de meclise katılabilmeleri için harcadığı yoğun çabasını ve katleden terör örgütüne karşı caydırıcı kararlar çıkarmamasını umursamayarak,  siyasetin ve TBMM’in olmayan itibarını sözde anayasaya değişikliğine bağlaması, milleti apaçık aptal yerine koymaktır.

Başbakan Erdoğan, BDP denen iblisin PKK terörün siyasi uzantısı olduğunu açıkça ifade etmesine rağmen; nasıl olurda TBMM’de ve siyasette varlığını sürdürebilme mantığını sindirebiliyor anlayamıyorum. Güya demokrasi adına teröristlere peşkeş çektikleri belediye başkanlıklarında devlet-millet düşmanlığının hoyratça dile getirilmesini izleyerek hazineden aktardıkları bütçelerle PKK’yı güçlendirenlerin terörle mücadeleleri, Hollywood senaryolarından çok daha berbattır. Dokunulmazlıklarının getirdiği cesaretle dine, millete ve güvenlik güçlerine meydan okuyan terörist vekillerinin TBMM üyeliği, meclisi gayrimeşrulaştırmıyor mu?

BDP’ye oy verenlerin terörist oldukları tartışılmaz bir gerçekken; nasıl oluyor da suçsuz addedilebiliyorlar? PKK-BDP’ye destek verenlere masum muamelesi siyasi, insani ve dini midir?
PKK-BDP’ye destek veren iller karantina altına alınıp her türlü hizmet ve teşvikten mahrum bırakılmamasından dolayı terör önlenememekte, her geçen gün daha da güçlenerek işgale doğru yaklaşmaktadırlar. İller ve bölgelerde Olağan Üstü Hal ilan edilerek, korkulacak çapulcu teröristler mi yoksa devlet mi olduğu dosta düşmana kanıtlanmalıdır.

Ak Partili bir muhtarın PKK’ca kaçırılması akabinde BDP’ye üye olabilmesini dahi okuyamayan iktidar, otoritesini yitirmiş olmasının acziyetini teröristlerin tehditlerine bağlaması, fevkalade akla ziyan bir mazerettir.

PKK-BDP’nin güçlü olduğu illerde fırsattan istifade eden hain STK’lar, bir taraftan milletten yana görünüp diğer taraftan PKK-BDP’ye destek çıkmaları, nasıl kuşatıldığımızı kanıtlamaktadır.

PKK’yı siyasi zemine taşıyan BDP’ye tüm kapılar kapatılmalı, değil vekillik yahut belediye başkanlığı, basit bir memurluk dahi verilmemelidir. Ayrıca bölge halkının muhakeme edebilmeleri için ciddi bir derse ihtiyaçları vardır. Onları asla milletten saymamalı, doğrudan düşman muamelesi yapılarak merhamet duyulmamalıdır.

Korkulacak ve itaat edilecek olanın BDP değil devlet olduğu otoritesini ortaya koyamayan siyasetin, iktidarın ve TBMM’nin itibarından söz edilebilir mi? Güvenlik güçlerine saldırarak mal ve can güvenliğine zarar veren çocuklar, ebeveynleriyle birlikte derdest edilip mahkûm edilmelidirler.

İnsani değer taşımayan canavarlara insani davranışın fayda vermeyeceği, yaratıcı Allah’ın da bir hükmüdür.

Alçaklar, şehit ettikleri kahramanları öldürdüklerini sanıyorlar, bilakis onları ebedi bir diriliğe ve Allah’ın yanında namütenahi rızıklara kavuşturduklarını bilmiyorlar. Çünkü onlar, anlamayan kâfir topluluğudurlar.

Katlettikleri şehit sayısına göre geri adım atılacağını sanıyorlar ise, bilmelidirler ki sırasını bekleyen diğer şehit adaylarını tetikleyerek daha da celallendirmekte, böylece hiçbir keder ve korkunun bulunmadığı cennet müjdesiyle sabırsızlanmaktadırlar. Şeytanın dostları olmasaydı, şehitlik gibi bir ayrıcalıkla ölümsüzlüğe kavuşulabilinir miydi?

PKK-BDP isyanına Kürt hareketi demek, Müslüman Kürtlere bir hakaret ve küfürle özdeşleştirmektir. Allah’a asi azgın sürüsünün İslam’a karşı mücadelelerine hangi Müslüman bir Kürt evladı razı olabilir?
Kendilerini Kürtlerin temsilcisi sanan azılı düşmanlar, güya haklı mücadelelerinin engellenebilmesinin 20 milyon Kürdün öldürülmesiyle mümkün olunabileceğinden söz ediyorlar. Acaba onlar, geri kalan 55 milyonu öldürerek mi hedeflerine ulaşabileceklerini düşünüyorlar?

Ne kadar çırpınsalar, öldürseler, politik manevralara kalkışsalar, haçlı efendilerinden destek ve yardım alsalar, barış ve demokrasi edebiyatı yaparak kendilerini meşrulaştırmaya yeltenseler de, o acımasız yaratıkların topraklarımızda Zerdüşt bir devlet kurabilmeleri mümkün değildir.
 
Bugün pespaye siyasetten kazandıkları güçle ahkâm kesseler de, Suriye’deki halkın kendileri gibi zalim Esed katillerini sokaklarda infaz etmeleri misali yarın milletimizce infaz edilmelerinden kaçıp kurtulamayacaklardır. Nerede bir PKK-BDP’li var ise, dinin ve ülkenin bekası için bulundukları yerde öldürülmeleri her insan ve mümin için savsaklanamaz bir yükümlülüktür.

Bundan böyle Kürt kökenli Müslümanların kendilerini dürtme zamanıdır. Adlarına millet ve dinle savaşan şeytanlara seslerini yükselterek kalkan olmazlar ise, onlar gibi suçludurlar ve cezayı hak edenler durumuna düşeceklerdir.

Öldürülerek ya da teslim alınarak yakalanan teröristler İsrail, Ermeni, İran ve Suriye vatandaşları oldukları halde, Kürt kökenlilerin halen PKK-BDP’ye sahip çıkmaları, ülkeye ve millete nasıl düşman olduklarını kanıtlamaktadır.

Kürt kökenli Müslümanların inançlarından şüphe duyuyor, ırklarını İslam’dan üstün tuttuklarından münafık buluyorum. Bilmelidirler ki, bu gidişat bitmek tükenmez kalıcı bir nefreti doğuracak, aynı dinin mensupları olarak kardeş görülen Kürtler, İslam düşmanları olarak yaftalanacaklardır. İsrail ve Ermenilerle aynı safta birleşen bir Kürt, bu milletin Müslüman bir evladı olabilir mi?

Allah ve Resulüne iman etmiş her müminin kâfir PKK-BDP ile savaşması açık bir emirdir.
 
“Onlarla savaşın ki, Allah sizin ellerinizle onları cezalandırsın; onları rezil etsin; sizi onlara galip kılsın ve mümin toplumun kalplerini ferahlatsın.” Tevbe 14

“Ey iman edenler! Kâfirlerden yakınınızda olanlara karşı savaşın ve onlar (savaş anında) sizde bir sertlik bulsunlar. Bilin ki, Allah sakınanlarla beraberdir.” Tevbe 123

“Müminler ancak Allah'a ve Resulüne iman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla savaşanlardır. İşte doğrular ancak onlardır.” Hucurat 15


Hiç yorum yok: