9 Temmuz 2012 Pazartesi

Yeni anayasada da İslam yok!


Türk milleti ateist midir ki laik devlet hüküm sürebiliyor?

Dini olan toplumların laik bir rejimi kabul edebilmeleri akli midir?

Laik yapı üzerine inşa edilen bir anayasada İslam yahut başka bir din dikte edilebilir mi?

Acaba Hıristiyan ve Yahudi cemaatler olmasaydı; İslam’a mahsus inanç ve ibadet özgürlüğüne hak tanınır mıydı?

Laik bir devletin uluslararası İslami örgütlere üyeliği ve Müslüman bir milleti temsili meşru mudur?

Laik devletin ilkelerine mahkûm bir Diyanet, İslami midir?

Laiklik ile din örtüşebilir mi?

Atatürk ilkelerini Allah’ın ilkelerinden üstün tutan bir devlet, putperest değil midir?

Allah anayasasını reddeden bir millet, Müslüman olabilir mi?

Dinin siyasete emretmesine karşı çıkılarak hükümlerine müdahale etme cüretinde bulunabilen bir devlet, totaliter değil midir?

Müslümanların Allah yasalarına göre devletleşmesi dinen zaruri bir buyruk olduğu halde;  Müslümanların batıl bir rejimi kabul etmeleri küfre sebep olmuyor mu?

Müslümanlığın imani temel kriteri, anayasaları Kur’an’ı Kerim muhtevasında devletleşmeleri olmazsa olmaz vahyi bir şart değil midir?

Allah ve Resulünün verdiği hükümlere göre hükmetmeyen bir anayasa batıl değil midir?

İslam’ın şartlarını beşe indiren devlet, dini baskı altında tutmuyor mu?

İbadet, bağlı olan dinin tüm kurallarına kayıtsız-şartsız itaat olduğu halde; inanç ve ibadet özgürlüğü bir manipülasyon değil midir?

Nasıl inanılıp ibadet edileceği hükmü devlete mi, dinin sahibi Allah’a mı aittir?

Dile ve ırka tanınan haklar ve hürriyet, neden dine tanınmıyor?

Dil ve ırk adına yapılan isyanlar meşru oluyor da, neden din adına yapılan mücadeleler terörizmle özdeşleştiriliyor?

Allah, İslam’ın egemenliği uğruna cihadı emrederken; laik devletin yasak koyması karşısında kime itaat edilmelidir?

Hak olan tek din İslam’ı meşrulaştırabilmek için hiçbir hükmü kalmamış Hıristiyanlık ve Yahudiliğe meze mi yapılma zorunluluğu vardır?

Allah’tan başka bir güce, yardım ve desteğe ihtiyaç duyan bir Müslüman, Müslüman mıdır?

Kulluğa iman etmiş bir insan; Allah’tan başkasına sığınabilir, emirlerini tartışabilir ya da yorumlarla savsaklayabilir mi?

Müslümanların anayasaları Kur’an’ı Kerim değil midir?

Yapılan yeni anayasa çalışmaları eskisi gibi tamamen batıl olup, nefsin yani şeytanın yolunu aydınlatan yakamozlarla süslenmektedir. Yaratıcı’nın değil şeytanın egemen olacağı düzenlemeden çok daha dehşetli şerlerin üreyeceği Allah’ın bir vaadidir.
 
Hiçbir dini içinde barındırmayıp verilen yüzeysel bir dini özgürlük, ancak laikliğin razı olduğu kültürel bir teolojidir.

Hilafetin yıkıldığı gün, Fatih’te cemaatle namaz kılan topluluk, sivrisineklerin istilasını uğrayarak secdeye vardıklarında sivrisinekleri ezmelerinden ötürü üzerlerine kan bulaşmış. Elbiselerine kan bulaşmasından dolayı namazlarının kabul edilip edilmediği kuşkusuna kapılmışlar. Fetva alabilmek için zamanın âlimine başvurmuşlar. Durumu âlime anlatmaları üzerine; âlim, kafasını kaldırarak hiddetli bakışlarla “ey bre gafiller” demiş. Hilafet yıkılmış, siz namazınızın kabul edilip edilemediğini tartışıyorsunuz. Siz o namazlarınızı Kâbe’de kılsanız dahi kabul edilmez ve Allah’tan rızalık alamazsınız diyerek, kurtuluşun ancak İslam’ın egemenliği için yapacağınız mücadeleyle elde edebileceğini haykırdı…

Laik devletin, İslam’ın şartı beştir (zenginlere beş, fakirlere üç) diye dayatarak kuklası Diyanete de onaylattığı; anlamı bilinmeyen Kelime-i Şahadet, günde onar dakikadan elli dakika sözde namaz (nefsinde binbir tilki dolaştığından rekâtını dahi unutabildiğin), yılda otuz gün oruç; hacca gitmek ve zekât vermek sadece zenginlere mahsus olan seçme bir ibadetle cennete girilebileceği sananlara; A’raf 179. Ayet yanıt veriyor.

Yeni anayasa; nefse ne kadar galebe çaldırıp tavan yaptırmış olsa da laik temelli olup; Allah’a, Peygambere ve Kur’an’ı Kerim’e bir başkaldırı ve tartışmasız şeytanidir. Kesinlikle Müslümanların kabul edebileceği bir anayasa değilse de, inkârla iman arasında gidip gelerek inkârlarını arttıran Müslüman kimliklilerin zil takıp oynayacağı bir anayasa olacaktır. Müslüman kimlikli TBMM Başkanı Cemil Çiçek, bunun apaçık bir örneğidir.

İnsanı yaratan ve yaşamasını yönetip yönlendiren kim ise; anayasa yapıcı ve düzen kurucuda O’dur.

İyi insan kıstasını sadece Allah belirler, içerideki düşman olan nefisler tartamaz. Yaratıcısı Allah’a boyun eğmeyen iyi bir insan olabilir mi? Ancak nefse hizmet ettiği sürece şeytan da iyi bir varlık olacağına göre iyi veya kötü insan ölçütü; Allah’a bağlılık yahut asililikle orantılıdır.

Yaratıcı Allah’ın yaptığı mı, yoksa TBMM’nin yaptığı anayasa mı huzur, güven, hukuk ve adaleti sağlar? Eğer TBMM, Allah’ı aşan bir mutlak iradeye sahip ise uyalım, değil ise uymak sapıklık değil de nedir?

“Sonra da seni din konusunda bir şeriat sahibi kıldık. Sen ona uy; bilmeyenlerin isteklerine uyma.” Casiye 18

“Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.” A’raf 179

Hiç yorum yok: