4 Temmuz 2012 Çarşamba

Suç örgütü liderine geçmiş olsun…


Dileğinde bulunmaya cüret edebilen Başbakan Yrd. Bülent Arınç’ın içinde yer aldığı hükümetin suçla mücadelesi, ancak nefis ve partilerine tehdit belledikleriyle sınırlıdır. Onun için toplumu değil sadece kendilerini koruma maksadı taşıdıkları düşünce ve fiiliyatları, kişiye ve kuruma özel çıkardıkları yasalarla ortadadır.

Diyeceksiniz ki, 9 vatandaşımızı katleden İsrail’e ve binlerce insanımızı doğrayan PKK terörüne teslim olup da liderleri şeytan Apo’yu ev hapsine çıkarmak isteyen Bülent Arınç’ın bir çete liderine geçmiş olsun dileği mi hayret uyandırmalı?

Bülent Arınç’ın konuştukça battığı kuyunun dibi cehennem çukurları mı ki, bir türlü sonu gelmiyor? Gözleri olduğu halde görememesinin, kulakları olmasına rağmen işitememesinin ve kalbi bulunmasına karşın kavrayamamasının nedeni; Gülenperest olmasından mıdır?

Fenerbahçe’nin masum bir spor kulübü değil yargıca tasdikleşmiş bir suç çetesi olduğu, yöneticilerinin yanı sıra binbir türlü pisliğe bulaşmış suç lideri olan başkanları Aziz Yıldırım’a desteklerinden ötürü tüm Fenerbahçelilerin de çete üyesi oldukları kanıtlanmıştır.

Sporun özü olan erdemlikle hiçbir ilişiği bulunmayan Fenerbahçe camiasının toplumun huzur ve güvenine nasıl düşman oldukları, terörden farksız eylemleriyle malumdur. Bu sebeple Fenerbahçe üyeliği bir şeref değil, apaçık bir zillettir.

Artlarına taktıkları yığınlarla Parti liderleri ve din adamları yetmiyormuş gibi geniş tabana sahip kulüp başkanlarının da ahlakı ve adaleti baltalayan varlıkları toplumu biçmekte, yabancı düşmanlardan çok daha beter tahribat yapmaktadırlar. En cehennemsi tehlike o dur ki, kusur ve yanlışların aşk ve tazimle bağlı yığınlarca savunulup desteklenmesi, dolayısıyla suçların zafere dönüştürülmesidir.

Suç örgütü liderliğinden ve şike gibi bir ahlaksızlıktan mahkûm olmuş bir başkan, halen Fenerbahçe camiası tarafından saygı duyulabiliyor ve başkanlığının devamına layık görülebiliyor ise, Fenerbahçe’nin bir spor kulübü olduğu kabul edilebilir mi?

Şahsının veya kurumsal kimliğinin hata ve yanlışından dolayı toplumun istikbali adına özür dileyerek kendini izole etmesi gerekenlerin işledikleri cürümleri bir kahramanlıkmış gibi gösterme çabaları, korkunç bir fecaattir. Sonuçta siyasetin, cemaatin ve futbol camiasının müşterek çıkar birliktelikleri, insanı insan yapan değerleri yıkmıştır.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, İstanbul 16. Özel Yetkili Mahkemenin verdiği kararı hiçe sayarcasına bir geçerliliği olmadığını vurgulayan açıklaması; ''Bu, bir yargı sürecidir. Temyizi olacaktır. Ama merak ettiğim için kararı aldım, okudum. Belli maddeleri hâkim uygulamış, belli yasaklar getirmiş. Ama bütün bunların geçerlilik kazanması yüksek Yargıtay'ın bu kararı tasdik etmesiyle mümkün olacak. Ama tahliye edilmiş olmasının hem camiasına hem ailesine hem kendisini sevenler için bir sevinç olduğu kanaatindeyim. Ben de 'geçmiş olsun' dileklerimi iletiyorum'' sözleri; ifadesinde açıkladığı kişiler ve Fenerbahçe’ye açık bir mesajdır.

Gizli ama anlayanlar için açık bir şekilde; 16. Özel Yetkili Mahkemenin vermiş olduğu hükmü ciddiye almayın, biz gerekeni yaparak o hükmü bozduracağızdır. Alışageldikleri ya Aziz Yıldırım’a özel bir af yahut Yargıtay’a baskı uygulatarak beratının temin edileceğidir.

İşte hükümet; nerede adalet!

Geleceğin yeni politikacısı Aziz Yıldırım’ın ailesine, sevenlerine ve camiasına şer olacağı, şüphesiz bu şerden millettin de etkileneceği tartışılmazdır.

Ne mutlu bana ki, içinde her türlü şeytanı barındıran hiçbir kulübün sempatizanı ve taraftarı olmadım! Bu açıdan aptal bir yığın sürüsüne katılmadığımdan şükürler olsun…

“Herkes birbirine takılmış bir yönde giderken, yığınları izlemeyecek gücü vermeye çalış oğluma.” Abraham Lincoln

Hiç yorum yok: