25 Eylül 2016 Pazar

Müslüman’a şiir yaraşmaz!

Çünkü ne Kur’an bir şiirdir ne de Allah resulü bir şairdi!

“Biz ona (Peygamber'e) şiir öğretmedik. Zaten ona yaraşmazdı da. Onun söyledikleri, ancak Allah'tan gelmiş bir öğüt ve apaçık bir Kur'an'dır. Yasin 69

Şiir, duygusal tepkilere yol açabilmek için sanal âleme meyletmek suretiyle yaşamın gerçeklerinden koparmaya çalışan öyle bir vesvesedir ki, kelimelere sembol ve ironi katarak, nefsi arşa çıkartıp ayakları yeryüzünden kesmek suretiyle asla erişemeyeceği bir dünya biçimlendirerek işler.

Şiir nasıl sözcüklere farklı yorumlar getirerek apayrı bir dünya oluşturmayı amaçlayan bir açı ise, Kur’an’a batıl odaklı yorum getirenlerinde şairlerden bir farkları yoktur.

Hakk’ın işlendiği şiirlerdeki mecaz veya benzetme gibi sözlerle farklı imajlar doğurmak suretiyle sanki Kur’an’ın algılatamadığını anlamlarla ilişki kurmaya kalkışılması doğrudan bir şirktir. Çünkü Allah, indirdiği ayetlerin apaçık ve her kulun anlayabileceği üslupta lütfettiğini bildirmiştir. Öyleyse Allah’ın anlatmada başarılı olamadığını şiirlerin, şairlerin ya da tefsircilerin başardığını iddia etmek küfür değil midir?

İlk şiirlerin dinsel törenlere eşlik etmek için yazıldığı bilinen bir gerçektir. Şiirlerde hakikat değil hayal, sezgi, duyu ve duygular öyle abartılır ki, ancak acıyla ve olumsuzlukla karşılaşıldığında hayatın şiirler ve şarkılarda yansıtıldığı gibi olmadığı tecrübelerle anlaşılır.

Şiir nefse hitap eden bir manipülasyondur. Şiir dizilerindeki amaç, anlamı açığa kavuşturmak değil anlamamayı sağlayarak hakikatin dışına götürmektir. Kendine edindiği sanal bir âlemden seslenir; insanlara ulaşamayacakları ve elde edemeyeceklerini rüyası bir duygu doğurtarak boşluğa sürükletir. Bu sebeple şiire Kur’an‘la yaklaşmak şiiri çıkmaza sokar ve hayalsi gizemini ortadan kaldırır.

Bir çocuğu avutmak için kullanılan sözler ne ise, şiirlerdeki de aynıdır! Şiirlerdeki muhteviyat ve amaç, şeytansı aldatmayı kanıtlamaktadır.
Allah’ın Kur’an’da şairleri ve uyanları sapıklıkla yaftaladığı; içinde oldukları saçma sapan rüyalarda uydurdukları misali sözlerden dolayı aşağıladığı; Kur’an’ın bir şiir değil ve Resul’ünün de şair olmadığı uyarısı başka bir söze gerek bırakmamaktadır. Dolayısıyla şiirlerin batıl, şairlerin ve uyanlarında sapık olduğu tescillenmiştir.

“Şairler(e gelince), onlara da sapıklar uyarlar.  Şu’ara 229

Dolayısıyla Allah, Hz. Muhammed (s.a.v)’i elçisi olarak görevlendirilmesine inanmayıp karşı çıkanların kendisini “mecnun bir şair” olarak suçlamaları, o gün dahi şairlerin güvensizliklerini, kaçıklıklarını ve sapkınlıklarını kanıtlamaktadır. Allah’a iman etmiş hiçbir mümine şairlik yaraşmayacağı gibi şiirlerinde gerçeklerden uzaklaştıracak olmasından ötürü vahyen yasaklanmış ve Kur’an’ın bir şiir değil apaçık bir hakikat olduğu bildirilmiştir.  

“«Hayır, dediler, (bunlar) saçma sapan rüyalardır; bilakis onu kendisi uydurmuştur; belki de o,şairdir. (Eğer öyle değilse) bize hemen, öncekilere gönderilenin benzeri bir ayet getirsin.»” Enbiya 5

Gerek şiir gerekse şairler hakikatlerin ve kulluğun hasmı olup, kalpleri uyuşturarak yalana, abartıya, aşırıya ve mübalâğa götüren nefsin bayraktarlarıdırlar. İnsanoğlunun ilk ebedi yaratısı olarak kabul edilen şiir, hayatın gerçeklerine değil de gerçeklerin dışına iter. Şeytan da fısıltılarıyla nefsi egemen kılar. Şairler, kendilerine uyanları önce gökyüzüne çıkartıp bir dolaştırır, sonra da aşağı bırakarak paramparça ederler.

Kelimelerdeki cambazlıklarından şairlere her ne kadar itibar duyulsa da yalancılıkları tartışılmazdır. Nefiste yalanlarla kanarak felaketlere sürüklenmiyor mu? Bir sözü edebi ve sanatsal olarak değerlendirilip gerçekle özdeşleştirilmeyip önemsenmez ise, o edebiyat ve sanat sevgisi kişiyi zehirler. Böylece kabul edilmiş bir yanlışlık kazanılmış bir zehir olacağından, o insanın hayatında doğru ve gerçek var olamaz!

Kimileri Peygamber, İslam, vatan ve millet sevgisini içeren şiirlerin ve şairlerinde mi aynı kategoride değerlendirilmesi gerektiği sorusunu sorabilirler. Haddi aşıp abartılan her söz, kime karşı ve neyi içerse de abartıdır ve vahyen kabulü söz konusu değildir. Çünkü hayat, şiir ve şarkılardan ibaret değil yaşanılan gerçeklerden müteşekkildir. Ne Allah‘ın ne peygamberin ne de İslam’ın abartıya ve kelime cambazlığına ihtiyacı yoktur.

İmanı veren kudret, ümmi dahi olsan o imanı kalbine nakşeder! 

Dolayısıyla şiirin özü abartıdır; haddi aşmaktır; nefsi yüceltmektir; gerçeği örtmektir; hileli yönlendirmedir; olmadığı gibi göstermektir; duyguları tanrılaştırmaktır; algıları gerçekmiş gibi sunmaktır; kalbi uyuşturmaktır; yalanı süslemektir; bahaneler uydurmaktır; kelime cambazlıklarıyla nefsi coşturmaktır; ayakları yerden kesip olmayan sanalda yaşatmaktır.

Öyle olmasaydı Allah, şairleri ve şiirleri dışlar mıydı? Peygamberimize şiir öğretmediğinin ve şairliğin yaraşmayacağının altını çizer miydi?
        

“Ve o, bir şair sözü değildir. Ne de az iman ediyorsunuz! Hakka 41

Hiç yorum yok: