16 Ağustos 2015 Pazar

Haddini aşma başbakan!

Ecdadının kahramanlıklarıyla övünmek yerine aynı iman ve cesarete sahip ol ki, dalda yetişen meyveleri ağacın dibinde arayanlardan olmayasın! Hele ecdadının yolunda olmayıp zaferleriyle böbürlenmeye çalışman, zurna çalmaktan başka bir şey değildir. Ki, güç, hürlük ve bağımsızlık sözde değil eylemdedir.  
    
Ey Başbakan Davutoğlu; diyorsun ki, “1071’den bu yana Anadolu toprakları Selçuklu ve Osmanlı Devletleri de, Türkiye Cumhuriyeti Devleti çizgisinde hür ve bağımsız bir milletin aziz vatanı olmuştur.”

Acaba yanlış mı duydum tereddüdüyle açıklamanızı videodan birkaç kez daha dinlediğimde “pes yahu” demekten kendimi alıkoyamadım. Takdir edersiniz ki, haddini bilmeyene bildirmek, nasıl yetime don giydirmek misali ulvi bir davranış ise, kendilerini Allah yoluna adamış Selçuklu ve Osmanlı İslam Devletlerini, haçlı-siyonist güdümündeki seküler-laik Türkiye Cumhuriyeti Devletine benzetmek, haddi aşmanın yanı sıra apaçık bir hakaret, tecavüz ve ihanettir.

Lütfen söyler misiniz; Selçuklu ve Osmanlı Müslüman Türk Devletleri, Türkiye Cumhuriyeti gibi seküler-laik rejimlerle mi yönetiliyordu yoksa İslami kuralları esas alan vahyi hükümlerle mi? Dünyaya hükmeden varlıkları boyunca haçlı Bizanslılarla dostluk ve müttefiklik yaparak koalisyon oluşturmak suretiyle İslami hareketlere karşı savaşmışlar mıydı? Gerek akınları gerek seferleri gerekse fetihleri toprak ve nefsi egemenlikleri mi yoksa İslam için miydi? Ya Allah yolunda olmak ya da ölmek düsturu doğrultusunda nerede bir küfür var ise güç ve kuvvetlerini umursamadan cenge koşan Selçuklu ve Osmanlı, hiç haçlı Bizanslılara boyun eğerek hegemonyaları altına girmişler miydi? İktidarlıklarını, mallarını ve canlarını yitirebilecek endişesiyle cihaddan kaçınmışlar mıydı? Allah’ın hükümlerine karşı nefislerini galebe çaldırarak, zerre bir çıkar gözetmiş yahut bir tereddüt duyup sinmişler miydi? Dinlerine fiyat etiketi koymak suretiyle “analar ağlamasın, gençler ölmesin, şehidler gelmesin” düşüncesiyle iblis güruhu azgınlarla uzlaşmaya kalkışmış ve toleransta bulunmuşlar mıydı? İslami hükümler dışında herhangi bir batıllığı kabullenmişler miydi? Batıl güçlerle yaptıkları barış anlaşmalarını dahi İslami hükümleri temel alarak imzalamamışlar mıydı?   

1071’de Sultan Alparslan ve cihad ehli Müslüman Türk yiğitleri tarafından fethedilen Anadolu toprakları seküler-laik bir devlet için değil İslam Devleti adına binlerce şehid verilerek anayurt edinmişti. İddia ettiğiniz gibi Anadolu, bugün hür ve bağımsız mıdır yoksa baş edemediğiniz iblis PKK/HDP terörün ve haçlı batının tahakkümü altında mıdır? Düşmana ve teröristlere karşı sıkılacak bir merminin dahi izni haçlı Batı’dan alınabiliyorsa; siz hangi hürriyetten ve bağımsızlıktan söz ediyorsunuz?

1071’de Anadolu’nun Müslüman Türklerin eline geçmesiyle cihad korkusu yaşayıp yok olabilecek endişesi taşıyan haçlı-Bizans Avrupa’nın cihaddan çekinceleri hiç bitmemiş, Osmanlı Devletinin kendilerini yerle bir edip egemenliklerine son vermesiyle kurulan Türkiye Cumhuriyeti sayesinde cihad tehditlerinden kurtulmuşlar; böylece zalimliklerini, sömürülerini ve Müslüman Türklere olan düşmanlıklarını sürdürerek Anadolu üzerindeki egemenliklerini yeniden elde etmişlerdir. Ne var ki, Türkiye Cumhuriyet Devleti’nin İslam karşıtı resmi politikası bugünde devam etmekte, sizin de iktidar olduğunuz hükümet, aynı kararlılıkla küfür güçlerini ardına almak suretiyle Selçuklu ve Osmanlı’nın da bayraktarlığını yaptıkları tevhid topluluğu ile savaşmaktadır.      

Ey Başbakan Davutoğu! Cihada karşı savaş açarak Haçlı-Bizans müttefiklerinizi İslam’ın hâkimiyetinden korumaya çalışan sizler mi, Selçuklu ve Osmanlı’nın yolunda olduğunuz söyleminizle “aziz vatan” vurgusu yapıyorsunuz? Vatandan, hürriyet ve bağımsızlıktan kastınız yemek, içmek ve barınmak mıdır? Selçuklu ve Osmanlı’nın sırf İslam için yüzyıllarca düşman olup savaştığı haçlı-Bizans küfrünü dost edinerek yad etmeye çalışmanız, nasıl bir riyakarlık ve sömürüdür? Unutmayın ki, onlar da sizler gibi Allah yolunda cihad etmekten ise haçlıların hükümranlıklarını kabul ederek, “önce yiyip sonra sıçmak” suretiyle canlarını feda etmez, savaşmak yerine bir elleri balda bir elleri kaymakta keyif sürerlerdi. Lakin onlar, dünyadaki bala ve kaymağa değil içinde ebedi kalacakları cennetteki bala ve kaymağa iman etmişlerdi. Ancak bilin ki, bal ile kaymağı herkes yemek ister ama her keseye uygun değildir. Çünkü bir bedeli vardır; kimi tutsaklığına razı olduğu haçlı-siyonist güçlerin artıklarını yer, kimi de Selçuklu ve Osmanlı gibi Allah’ın ikramda bulunacağı helal balı ve kaymağı yer.   

Dolayısıyla Allah yolunda cihaddan başka hiçbir amaç taşımayan, hedef gözetmeyen, nefsi arzu ve isteklere gönül kabartmayarak batıla karşı hakkı egemen kılmaya çalışan Selçuklu ve Osmanlı İslam Devletlerini kendinize benzetme haddinde bulunmamanız, “benim adım hıdır, elimden gelende budur” misali beylik çeşmesinden su içmemeniz kaçınılmaz olmalıdır ki, haddi aşmama erdemliğini yakalamış olursunuz.  

Göğe direk, denize kapak olmaya çalışarak gerçekleri ve değerleri ne gizleyebilir ne de yok edebilirsiniz! Çünkü Allah, koltuğuna hem hakkı hem de batılı alıp sırtını haçlı-siyonist güçlere dayananların yanında olmadığı gibi desteği de mevzubahis değildir! Dolayısıyla ağzınızdaki zurna gümüş hatta altın da olsa, o zurnanın çıkardığı sesler hakkın değil batılın aldatıcı sesidir!

“Benim için insanların en sevimlisi, hatalarımı hediye edendir.” Hz. Ömer (r.a)

“Siz, haddi aşan kimseler oldunuz diye, sizi Kur'an'la (gerçeklerle) uyarmaktan vaz mı geçelim?” Zuhruf 5

“Dinlerine uymadıkça yahudiler de hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur. Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.” Bakara 120

“İman edenler Allah yolunda savaşırlar, inanmayanlar ise tağut (batıl davalar ve şeytan) yolunda savaşırlar. O halde şeytanın dostlarına karşı savaşın; şüphe yok ki şeytanın kurduğu düzen zayıftır.“ Nisa 76


“Nice peygamberler vardı ki, beraberinde birçok Allah erleri bulunduğu halde savaştılar da, bunlar, Allah yolunda başlarına gelenlerden dolayı gevşeklik ve zaaf göstermediler, boyun eğmediler. Allah sabredenleri sever.” Al-i İmran 146

Hiç yorum yok: