28 Mart 2014 Cuma

O kadar zengin misiniz ki,

Kullanacağınız oy ucuz ve kalitesiz olsun!

Şu insan o kadar zavallıdır ki, sanki az derdi varmış gibi başına, altından kalkamayacağı yeni dertler açmak için Arap atı misali koşturabilmektedir.

En basit bir alışverişinde dahi mağaza mağaza dolaşarak satın alacağı ürünün altını üstünü çevirip saatlerce düşünür, sorup soruşturur, sağlamlığını ve garantisini arar; ürüne göre kullanım süresi, üretildiği tarih ve markasına varıncaya kadar kılı kırk yarar, sıra kendini yönetecek partiye oy vermeye gelince, satın aldığı ürüne gösterdiği özeni umursamaz. Öyle ki, satın aldığı ürünün kusurlu çıkması akabinde geri vermeye hatta tüketici mahkemelerine koşturur, ancak seçtiği parti hayatını bertaraf ederken geri dönüşü olmayan bir uçurumun başında kaskatı kesilir.

Yahu arkadaş; satın aldığın ürünün markasına, referansına ve güvenirliliğine hayati önem veriyorsun da, devletini idare edecek parti için neden aynı hassasiyette davranmıyorsun? Şöyle ifade edersek; evladınızı evlendirmeyi düşündüğünüz kişinin yedi ceddine varıncaya kadar ailenize uygun olup olmadığını araştırarak izdivaca karar veriyorsunuz da, seçeceğiniz aday yahut parti çok mu önemsiz ki, anlık etkisinde kalıp destekleyebiliyorsunuz? Tıpkı evliliklerde, ortaklıklarda ve dostluklarda olduğu gibi karşılaştığınız acı bedeller, hep böylesi bir gafletin sonucu değil midir?

Rakipler birbirlerini nasıl kötü ürün satmakla, sahtekârlıkla, dolandırıcılıkla ve hilekârlıkla suçlamaları misali politikacıların da kazanabilmek için birbirlerini yolsuzlukla, yalancılıkla, hırsızlıkla, namussuzlukla, bölücülükle ve ihanetle itham edebilmeleri azmış nefislerinin fıtratsal bir sonucudur.
Nasıl ki bir aile yahut şirket, kendilerini yönetecek idarecinin her türlü sorunun altından kalkabilecek gücüne, liyakatine ve tecrübesine dikkat ediyor; ülkeyi yönetecek partinin güç, deneyim ve istikrarına önem verilmemesi açık bir intihar değil midir?

12 yıldır ülkenizi yöneten iktidar; tecrübesiyle pişmiş, hata ve yanlışlarını idrak etmiş, halkının eksikliklerini tespit etmiş, daha çok faydalı olabilmek için adımlarını hazırlamış, ülkenin huzur ve güveni adına dost ve düşmanlarını tespit etmiş, açık gediklerini ya kapatmış ya da kapatabilmek için planlarını yapmış, milletini daha yüksek bir seviyeye ulaştırabilmek ve uluslararası zeminde hak ettiği değere kavuşturabilmek için altyapıyı tesis etmiş, içine kapanık bir Türkiye değil dünyada ses getiren bir Türkiye’yi hedeflemiş, zorba komşularına sessiz kalmayarak halkların hak ve adaleti için susmamış, maddi ve nefsi çıkarı insanlık üstünde tutmamış, dünyanın neresinde zulme uğramış bir toplum var ise ‘bana ne’ demeyerek yardımlarına koşmuş, insanlık adına dünyanın en güçlü devletlerine meydan okumuş, cumhuriyet tarihinde yapılanları iktidarı boyunca birkaç kez katlamış, milleti için kendisine atılan iftiralar, suçlamalar ve karalamalardan yılmayarak dimdik ayakta durabilmiş, çıkarını düşünerek kendine fiyat etiketi koymayıp hiçbir kayırım gütmeksizin sömürücülere göz açtırmamış, şantaj ve tehditlere boyun eğmemiş, aleyhine ittifak yapan haçlı cephenin gücüne karşı durarak milleti adına ürkmemiş, ülkesinin hakları için kirli pazarlıklara kalkışmamış bir iktidarı devirmek; kundaktaki bir bebeği acımadan katletmek ya da ülkene yaptığın apaçık bir nankörlük ve ihanet değil de nedir?

Madem CHP, MHP, BDP, SP ve gönlündeki diğer partiler daha iyi yönetir düşüncesindesiniz, satın aldığın bir üründe aradığın garantiyi onlardan beklemeyecek misin?

Oyunuzu talep edenlere: güzel konuşuyorsunuz; vaatler sıralıyorsunuz; Ak Partiden daha iyi yöneteceğinizi iddia ederek bizleri havada uçuruyorsunuz; verecekleriniz karşısında duyduğumuz umutla sıkıntılardan kurtulacağımız sevincini yaşıyoruz; yolsuzluk, hırsızlık, haksızlık ve adaletsizlik yapmayacağınıza söz veriyorsunuz; artık ülkemizde ne açlık ne yoksulluk yaşanmayacağını ve dilediğimizi satın alabileceğimizi vurguluyorsunuz; toplulukların barış içinde yaşayacağını; hiçbir karışıklık çıkmayacağını; sokaklarda terör ve saldırıya rastlanmayacağını; mal ve canlarımızın emniyet içinde olacağını; ekonomide hiçbir kırılmanın mümkün olmayacağını; Vandalların saldırılarıyla insanlarımızın, otomobillerimizin, dükkânlarımızın, evlerimizin yakılıp yıkılmayacağını; çocuklarımızın ölmeyeceğini; her türlü sıkıntıların bertaraf edileceğini; özgürlükler vereceğinizi; işsizliğin kalmayacağını; zamlar yapılmayacağını açıklıyorsunuz da, bize verebileceğiniz teminat nedir?

Çünkü bir ekmeği dahi paramız olmadan alamayarak, fırıncıya “sözüme güven” dediğimiz halde alamıyor; dolayısıyla sözün hiçbir itibarı olmadığı günümüzde, garanti vermeksizin sözünüze nasıl güvenebilelim? Bizden iktidar partisinden vazgeçip kendinize oy atmamızı isteyerek girdiğimiz riskin bir karşılığı olmalıdır. Ya sözlerinizi tutmaz iseniz, uğradığımız zararları nasıl karşılayacaksınız?  
Daha seçim arifesinde belirsizlik kuşkusuyla herkes kaygı içinde; işçi, memur, öğrenci, emekli, köylü, çiftçi, esnaf, sanayici, yatırımcı, hatta hastalar dahi ışığa çarpılmış tavşanlar misali kaskatı kesilmiş bir korku içindeler. Öyle ki, ‘ne olacak’ şüphesiyle neredeyse alışverişler durmuş ve psikolojik kriz insanları sarmış bulunmaktadır. Kolay değil! 12 yıldır düzen kurmuş bir iktidarın devrilerek kendinizin seçilmesiyle ilgili bir karar, öyle her babayiğidin cüret edebileceği bir pehlivanlık değildir.

Sonuçta milletimiz, geçimini sağlamak, çocuklarını geçindirmek, işini devam ettirmek, huzur, güven, sağlık ve hizmet sağlayan bir yönetimin güvencesinde vatanı Türkiye’de yaşayabilmek amacındadır.

Hep vaatlerde bulunuyorsunuz ama başaramadığınız takdirde oy verenlerin zararlarını karşılayacak tek bir teminat veremiyorsunuz! Basit bir alışverişte bulunan tüketici, iş yapan esnaf, kredi veren bir banka veya dilenciye bile yapılacak yardımın dolandırıcılık olup olmadığına dikkat eden bizler, hiçbir garanti almaksızın neden vatanımız gibi bir ruhu tehlikeye atacak oylarımızla sizleri destekleyelim?  Diyorsunuz ki, sözümüze güvenin! Peki, siz kimsiniz? Her şeye muktedir tanrı değil beşer olduğunuza göre; neden sözünüze güvenelim? Herhangi bir insan, bankadan çekeceği kredi, satın alacağı bir eşya veya yaptığı bir alışverişte “sözüme güven” demiş olmalarına nasıl itibar edilmiyorsa, neden size itibar edelim?

Eğer iktidar 12 yıldır ülkeyi mahvetti, hazinede tek kuruş bırakmaksızın zimmetine geçirdi, özgürlükleri yasaklayıp dikta bir yönetimle baskı, tehdit ve şiddette bulundu, kul hakkını ve vicdanı gözetmedi, hukuku ayaklar altına aldı, hiçbir hizmet yapmadı, ülkeyi sattı ve ekonomiyi yerle bir etti ise; sizin yapmayacağınıza dair güvenceniz nedir?  Hani oy isteyip iktidarın size devredilmesini istiyorsunuz ya; sizlere oy verenlerin her türlü maddi ve manevi hasarlarını karşılayacağınıza dair sözünüz dışında verebileceğiniz bir teminatınız var mıdır?

Hiçbir teminat almaksızın sadece sözünüze güvenip sizleri desteklemem akabinde Ak Parti iktidarının yıkılmasına sebep olacağım. Vaatlerinizin hiçbirini tutmayıp aydınlığımızı zifiri karanlığa döndürdüğünüz durumda, “Çoluk çocuk perişanız, ne olur bize yardım edin’ dediğimizde ne yapacaksınız? 

Kalpten çıkmayan sözlerde sınır yoktur, kalpten çıkan söz de ise vaade rastlayamazsın. Bir saniye sonrası meçhul bir beşerin sözüne mi güvenirsin, yoksa ebedi ve ezeli olan yaratıcının mı?

“Onların çoğunda, sözünde durma diye bir şey bulamadık. Gerçek şu ki, onların çoğunu yoldan çıkmış bulduk. “ Araf 102


“Onlara söz verir ve onları ümitlendirir; hâlbuki şeytanın (ve dostlarının) onlara söz vermesi aldatmacadan başka bir şey değildir.” Nisa 120

Hiç yorum yok: