4 Haziran 2011 Cumartesi

Terörist BDP kadar bile olamadınız…

Birbirine hasım iki ırkçı parti olan dinsiz BDP ile imansız MHP’nin eşkıya CHP önderliğindeki Ak Parti aleyhtarı seçim ittifakı; “düşmanımın düşmanı benim dostumdur” felsefisini apaçık ortaya koymaktadır.

İlke ve ideolojilerine kıyarak psikolojik savaş adına sürdükleri dayanışmalarının hedefi statükoyu ve terörü devam ettirmek ise de, özgürlüğü köleliğe tercih eden taraftarlarının üzerlerinde oynan oyunu muhakeme edemeyerek fanatikçe desteklemeleri, doğruyu yanlıştan iyiyi kötüden ayıramamalarının bir sonucu yığınlıklarındandır.

Abraham Lincoln’ün, “Düşmanımı dost yaparak onu yok ederim” siyasetiyle MHP’yi dost edinerek bitirme planını ustalıkla eyleme koyan BDP, adayları olmayan Elazığ’da Ak Partiye karşı MHP’yi destekleme kararı, ülkücüleri pkk’lılaştırma pespayeliğini tetiklemiştir. Barajı geçebilme uğruna deşifre olan ahlaksızlıklarını pkk’nın yardım ve desteğiyle aşmaya çalışan Bahçeli ve ekibi, Müslüman Türk milliyetçilerine kahredici bir darbe indirmiş, varlıkları boyunca ölümüne mücadele ettikleri kutsal davalarına ve feda ettikleri canlarına sindirilemez bir lanet yaftalamışlardır. İşte şeytani hırsın, bir davayı nasıl kökten yok edip helak ettiğine şahit olmak, ülkücüleri nasıl etkileyeceği, ahlaksızlığı komplo teorisiyle savundukları gibi pkk’lılaşmayı da nasıl bağırlarına basabileceklerini çok merak ediyorum.

Her türlü değerine fiyat etiketi koymuş günümüz MHP’sine kim neden komplo kursun bir türlü anlayamıyorum. Milli ve dini değerlerine bağlı halkını acımadan tepelemeye ant içen Ergenekon teröristlerini aday göstermiş, ahlaksızlıkta sınır tanımayan yöneticileriyle milletin ırzına göz dikmiş, pkk ve CHP ile işbirliğine girmiş hain bir MHP’yi kim ne yapsın? Kökü çürümüş pis bir ağaca dönüşen MHP, ancak millet için bir tehdittir…

SP ve HAS parti, tıpkı MHP gibi seçilebilme hırsıyla din ve millet düşmanlarıyla öyle dolaylı bir ittifak içindedirler ki, Ak Partiye karşı oluşturulan cepheye lojistik destek sağlayabilmek için kıyasıya yarışmaktadırlar. Cennette yaşayan şeytanın benliğini yüceltmesinden ebedi cehenneme gark olması misali SP, HAS Parti ve benzeri oluşumlarda, hem dünyalarını hem de ahretlerini kaybetmenin hakirliğiyle benlikleri içinde eriyip tükenmektedirler.

Gerek Başbakan Erdoğan’ı gerekse Ak Partiyi dış politikalarından ve adil olmamalarından ötürü en kıyasıya eleştiren biri olarak, var olan liderler arasında Başbakan Erdoğan’la kıyaslanabilecek tek birinin bulunmaması tartışılmazdır. CHP Diktatörlüğü ve oligarşik bürokrasiyi millet lehine ıslah edip istikbal için umut doğuran Ak Parti, halkımızın şahit olduğu cesur ve kararlı tek hükümettir. Şüphesiz birçok hata ve yanlışı var ama alternatifin olmaması, kayıtsız arkasında durulmasını zorunlu kılmaktadır.

Ömrünü ezberle geçirip ne siyasetin ne ekonominin ne yaşamın ne de bilimin pratiğini bilmeyen Numan Kurtulmuş adlı sözde iktisatçı bir öğretim görevlisi, ezbersi teorileriyle ahkâm keserek kendisine güvenilmesini ve nasıl olacaksa Türkiye’yi düzlüğe çıkaracağı vaadinde bulunabilmektedir. Oysa gözlerine bakıldığında kesinlikle güven vermemekte ve Ak Partinin oylarını hain ittifak lehine düşürebilmek için gündeme getirilen bir taşeron olduğu apaçık ortadadır. Devlet yönetimi, kampüslerde öğrencilere ders anlatmaya benzemez. İman ve insanlığı temsil eden bir yürek taşımayanlar; koltuk için bukalemun misali renkten renge girer, cesaret ve kararlılıkla safını belirlemekten kaçınarak bir oy için kendine bedel koymaktan sakınmazlar…

Güya ihtisası olan iktisat, toplumları zenginleştirmek ve refah seviyelerini arttırmak üzerine teoriler üretir ama iktisatçıların neredeyse tamamı maaşlarının dışına çıkamaz. Bu meyanda izledikleri politikalar; işsizlik, enflasyon, üretim, ticaret, dağıtım ve bölüşüm ile ilgili gerçek yaşamda hiçbir başarıları ve katılımları yoktur. Kime istihdam sağlayabilmiş, ömründe ticaret yapmış mı, ne üretmiş, bilimde keşif gerçekleştirebilmiş ya da yenilik getirebilmiş mi, ezberlediği teorileri hayata geçirebilmiş mi, iktisat bilimine sahip olmayanlar kadar zengin olabilmiş mi, fabrikalar kurup üretim ve iş olanağı sağlayabilmiş mi, bir belde belediyesini dahi yöneterek tecrübe sahibi olmayan birine nasıl Türkiye gibi bir ülkenin idaresi verilebilir? Akademik unvanının dışında elinde ne var sorusu sorulmadığından ardına düşenlerin, sırf onlara koltuk temin edebilmek için kendilerini helak etmek istemeleri mühürden başka bir şey değildir.

Saadet Partisi için somut tek bir örnekle yetineceğim. Emanetçi Mustafa Kamalak’tan bahsetmeyip, ne kadar riyakâr oldukları türban’daki istismarlarıyla alenidir. Partilerinden 34 türbanlı kadın adayı göstererek, Ak Parti oylarını manipüle etmeye kalkışan SP; seçilmiş tek bir adayı olan milletvekili Merve Kavak’çıyı sahiplenmeyerek barbarlara kurban edip meclisten köşe bucak kaçmadılar mı? İktidarları zamanında Tuğgeneral Osman Özbek, Başbakan Erbakan’a hakaretler yağdırırken, neden ordudan ihraç etmeye cesaret edemediler ve hükmeden hükümetin gereğini yapamadılar? Darbeciler 28 Şubat’ta hükümete karşı tankları yürütürlerken; neden karşılarına dikilmediler, korkudan titreyerek hükümeti feshedip seçmenlerine ihanet etmediler mi? Vahyin emrettiği Müslüman değilseler de insan da mı değiller ki hala halkın karşısına çıkıp iktidarı talep etme hadsizliğinde bulanabiliyorlar?
Gerek Has Parti, gerekse SP seçmenleri; liderlerinin sanıyorlar mı ki Başbakan Erdoğan gibi dik durarak hayal bile edilemeyecekleri reformları gerçekleştirebileceklerini ve buyurgan dikta gücüne karşı milleti egemen kılacak temeli atabileceklerini!

İslam ve millet düşmanı pkk safında yer alan CHP ve MHP’nin cephesine hizmet eden Has Parti ve Saadet Parti yöneticilerine rejim vekilliği sunabilmek için dininize, milletinize ve vatanınıza hainlik etmeyiniz. Eğer onlar, şeytani bir benlik taşımasaydılar seçime girmez, şer cephesinin karşısında Ak Partiye destek vermek suretiyle geleceğin samimi neferleri olurlardı. Aynı düşüncelerim milliyetçi ve muhafazakâr kardeşlerim BBP için de geçerlidir.

Özellikle partilerinden aday gösterilmeyenlerin ya da partisi olduğu halde bağımsız aday olan asalaklara oy vererek çöpleştirmeyiniz. Geçmişte ne yaptılar ki bağımsız olduklarında yapabilsinler? İşsizlik ve yoksulluk sömürüsüyle kendilerine iş ve aş sağlama peşinde koşanlardan daha oportünist kim olabilir? Oysa hiç oy kullanmamanız insanlığınızın bir şerefidir.
BBP, SP ve Has Parti liderlerine önerim odur ki, seçimlerde etkin olamayacakları aşikarken; gerçekten memleket sevdalığında samimi iseler, zincirlere hapsedilmiş milletimizin mecliste çok daha yüksek temsil edilebilmesi ve hakkı olan anayasaya kavuşabilmeleri için, gelin Ak Parti önderliğindeki safta yer alın, yapacağı hata ve yanlışların önüne geçerek ve yapılmasını istediğiniz politikaların icrasında söz sahibi olarak, zaten sahip olamayacağınız koltuk hevasından millet adına bir kereliğine vazgeçiniz. Ancak birlikten kuvvet doğar. Böylece CHP, MHP ve BDP müttefikini yerle bir edin!

Yine birçok kişi Ak Partili olduğum yargısıyla eleştirecek ve propagandasını yaptığımı düşünecektir. Oysa oy kullanmayacağımı, gerekçelerini yazdığım kitapla noktalamış, tamamen milletin yaptığı ve dinin yer aldığı bir anayasa oluşunca oy kullanacağımı, böylece milletin temsil edildiği bir mecliste yer alabileceğimi bildirmiştim. Aynı gerekçelerle oy kullanmayanlar istisna, gelecek aydınlık ve milletin egemenliği için vatanına halel getirmek istemeyenlerin mutlaka Ak Partiye oy vermeleri; barışın, ahlakın, terörün, bağımsızlığın ve insanlıklarının kaçınılmaz bir gereğidir.

9 yıllık iktidarı boyunca Başbakan Erdoğan ve Ak Partiyi o kadar eleştirdim ki, bir gün kendilerine oy isteyebileceğimi tahmin bile edemezdim. Ancak, sanki kurtuluş mücadelesindeymiş gibi bir duyguya yoğunlaştığımdan, içinde ne kadar riyakâr ve fırsatçı üyesi de olsa; Apo, Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’nin milletimizin başına bela olmaması adına Başbakan Erdoğan’ın iktidarda kalmasını nefes kadar hayati buluyorum.

Beyni olup da aklı olmayanların nefsi çıkarları doğrultusunda şer ittifakının yanında yer alanlardan İskender paşa cemaatinin ilahiyatçı lideri Nurettin Çoşan ile Süleymancıların lideri Ahmet Deniz Olgun’un MHP’yi desteklemeleri, söz konusu liderlerin geçici bir dünya için cemaatlerini nasıl ahlaktan ve vahiyden yoksun bırakabildiklerini, statüko ve terörden yana olduklarını ortaya koymakta; cemaat üyelerinin münafık liderlerine itaat etmeyerek çıkarlarına peşkeş olmayacakları bilinciyle hareket edeceklerini düşünüyorum. Liderler için şirketlerinin çıkarları, cemaat için ise din, vatan ve namus önceliklidir. Sözde rehber edindikleri Allah’ın Resulü onlar gibi şirketleşmeyip ve dini paraya tahvil etmeyerek yoksulluk içinde İslam’ı canıyla tebliğ ettiği halde, münafıkların bir gözü dolar, bir gözü Euro’dan başka bir şey görmediklerinden din ve insanlık düşmanlarıyla ittifak kurmaya fetva verebilmektedirler.

Acaba destekledikleri kurt evrimcisi ve şer ittifakının amansız üyesi MHP mi dini hürriyetlerini sağlayacak? Müslümanları acımadan tepelemeyi planlamış darbecileri aday gösteren MHP mi kimliklerine şeref katacak? Ahlaksızlığa kefil olan Bahçeli mi sapıklaşmayı önleyecek? Unutmasınlar ki MHP’yi desteklemek, tıpkı CHP ve BDP gibi Allah’a bir küfürdür…

Müslümanların Allah adına yaptıkları yardım ve destekle holdingleşen bu liderler, nasıl olur da CHP ve BDP ile aynı çizgide politika yapıp terör ve ahlaksızlığı bayrak edinmiş MHP’yi destekleyebilmektedirler?

İsmailağa cemaati lideri Mahmud Ustaosmanoğlu efendinin Ak Partiyi “Diyalogcuların adaylarına oy vermeyin” diyerek, Saadet Partisi tercihini anlamakta zorluk çekiyorum. Dinlerarası diyalog girişimine en sert tepkiyi gösteren ve Fetullah Gülen ile birlikte Ak Partiyi en şiddetli eleştiren birisi olarak, ileriyi göremeyip de şer ittifakını güçlendirecek bir düşünce içinde bulunması, apaçık bir intihardır. Oysa Necmeddin Erbakan’ın başbakan olduğu hükümetin sokaktaki tüm sarıklı ve cübbelileri toplatıp gözaltına aldırdığı dönemi unuttular mı?

İçinde bulunduğumuz süreç, İslam ve millet düşmanlarının oyunlarını bozmak ve onların güçlerine dolaylıda olsa yardımda bulunanların çıkarsı din bezirgânlıklarına aldanmamaktır. Mahmud efendinin böylesi hayati bir yanlışlığı yapmayacağını düşünüyor, seçime bir kulaç kala doğru karar vereceğine inanıyorum. Ya ay kullanmamalı ya da hak ve adalet adına Ak Partiyi desteklemelidirler. Zaman, samanlıkta iğne ararcasına hata ve yanlışlara sapmış insanları ayıklama değil, samanlığı kurtarma zamanıdır.

Boşa giden oy, tıpkı karavana atılan bir kurşun misali hainleri güçlendirecektir.

Kim ne derse desin, Allah’ın yazdığından bir başkasının var olabilmesi mümkün değildir…

“Neye layıksanız, onunla idare edilirsiniz.” Hz. Muhammed (s.a.v)

Hiç yorum yok: